Emin Şirin ne yapmak istiyor?
Abone olBağımsız Milletvekili Emin Şirin'in soru önergesiyle gündeme gelen gazetecilerden Yenişafak yazarı Ahmet Kekeç de nasibini aldı. Kekeç tuhaf davayı köşesine taşıdı.
İstanbul Bağımsız Milletvekili Emin Şirin'in Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e verdiği soru önergesiyle ceza alması gündeme gelen gazetecilerden Yenişafak yazarı Ahmet Kekeç de nasibini aldı. Kekeç, bugünkü " yazısında bu çok 'interaktif' milletvekilinin amacının ne olabileceği üzerine kafa yordu:
Bir iki ay kadar önce, internette gezinirken, İstanbul Bağımsız Milletvekili Emin Şirin'in hakkımda "suç duyurusu" yaptığını öğrendim. Üzerinde durmadım. Dostum, ahbabım, ola ki kalemi sürçmüştür diye düşündüm.
Bu hadiseden sonra, yanlış hatırlamıyorsam, iki kez filan telefon görüşmesi yaptık. Daha doğrusu, o beni aradı ve bir konuda yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Bir kez de evimi aradı. Aynı şekilde, mesele edindiği konuyla ilgili yardım talebini yineledi. Tabii ki yardımcı olurdum, tabii ki elimden geleni yapardım. Hemen o gün Ankara'ya geçeceğini, İstanbul'a döner dönmez tekrar arayacağını söyledi. Aramadı. Belki arayamadı. Ben de, hiçbir görüşmemizde, hakkımda suç duyurusu yaptığı yazıyı gündeme getirmedim.
Birkaç gün sonra, aynı yazı, başka bir formatta tekrar karşıma çıktı.
Bu kez, Cemil Barlas'ın hazırladığı internet sitesinde.
Emin Şirin'in bu sitenin yazarları arasında olduğunu biliyordum. Nasılsa gözümden kaçmış; internette gezinirken, tesadüfen gördüm. Telefon açıp, "Nedir bu?" diye sorabilirdim. Böyle bir hukukumuz var çünkü. Ne oluyordu? Savcıların bana ne yapmasını istiyordu? Aramadım. Onca yoğunluk arasında yazacak şey bulamamıştır, kendince önemli gördüğü meseleyi tekrar köşesine taşımıştır diye düşündüm.
Haa, bu arada pek imtizaç ettiğimizi söyleyeyim. Ben onun bazı konulardaki dikkatini ve hassasiyetini beğenirim, o da benim yazarlığımı ve meseleleri ele alış biçimimi beğenir, hatta takdir eder. Köşesinde övücü şeyler yazdığını da hatırlıyorum.
Aradan birkaç hafta geçti, mezkur yazı (suç duyurusu) tekrar karşıma çıktı. Bu kez bir okurum, nerden bulmuşsa bulmuş, "copy-paste" yapıp göndermiş.
Canım sıkıldı.
Kurtulamayacak mıydım şu yazıdan? Tuhaf belki ama, kalabalıklardan hiç hoşlanmadım, ismimin şurda-burda dolaşması hep rahatsız etti beni. Bu yüzden hiçbir arenada görünmüyorum, hiçbir toplu etkinliğe katılmıyorum. Sıkılıyorum. İmza günlerindeki (hiç katılmadım ya çok şükür) izleyici ilgisi bile "saldırı" gibi geliyor bana. İsmimin geçtiği metnin, böyle şallak mallak ortalığa saçılması, ne yalan söyleyeyim, canımı sıktı. Öfkelendim.
Öfkemi artıran gelişmeyi önceki gün Yalçın Doğan'ın sütununda okuduk.
Meğer benim "köşe yazısı" zannettiğim ve Emin Şirin'in hoşluğuna verdiğim yazı, "soru önergesi" olarak tasarlanmış ve "gereğinin yapılması" talebiyle Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e sunulmuş.
Tabii, konu sadece benimle ilgili değil. Kişisel bir mesele olsaydı, yine üzerinde durmayacak, değerli milletvekili Emin Şirin'i yaptığı "hoşlukla" başbaşa bırakacaktım. Suç duyurusunda 79 gazetecinin ismi geçiyor. Bunlardan 7'si Yeni Şafak mensubu: Ali Bayramoğlu, Fehmi Koru, Şamil Tayyar, Ahmet Kekeç (öhö öhö), Koray Düzgören ve Mustafa Karaalioğlu.
Peki Emin Şirin bu kadar insanın cezalandırılmasını niçin istiyor?
Bunlar, Şirin'e göre (MİT-Yargıtay-Mafya meselesinde) "Herhangi bir hazırlık soruşturması ya da dava sırasında, bu işlemlere dönük haber yazılamaz, yorum yapılamaz" ilkesini çiğnemişler ve dolayısıyla hemen cezalandırılmalıymışlar.
Yine Yalçın Dogan'dan öğreniyoruz ki, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı sözkonusu gazetecilerle ilgili soruşturma açmış, yazılarda suç unsuruna rastlanmadığı için "takipsizlik" kararı vermiş. Eyüp Başsavcılığı da öyle... Bakırköy Başsavcılığı yetki alanında ise bazı köşe yazarlarıyla ilgili "hazırlık soruşturması" sürüyormuş.
Emin Şirin, savcılara kolaylık olsun diye, ismi geçen yazarların, hangi tarihli yazılarıyla suça iştirak ettiklerini de dercetmiş. Vakit kısıtlı olduğu için tümünü kontrol edemedim, sadece kendi ismimin karşısındaki tarihe baktım... Bakalım, hangi yazımla ne tür bir suç işlemişim?
Karşıma, çıka çıka, Zülfü Livaneli'yle ilgili yazdığım bir yazı çıktı. Hani, "Livaneli bizi şaşırtıyor, üzülüyoruz" diye başlayan yazı. Bırakın "hazırlık soruşturmaları"yla ilgisini, yazıda MİT-Mafya-Yargıtay meselesiyle ilgili ufak bir gönderme dahi yok.
Peki, ne yapmak istiyor Emin Şirin?
Bu kadar adamı hapse attıracak da, eline ne geçecek?
Neyi kanıtlamış olacak?
Tamam, heyecanlı ve yerinde duramayan bir siyasetçi. Samimiyetle bir şeyler yapmak istiyor, bir şeyler yapmak için çırpınıyor. Hitabeti ve belağati var. Gerektiğinde ulusalcıyla ulusalcı, liberalle liberal, demokratla demokrat olmasını biliyor.
Fakat bu "samimiyet" ve "bir şeyler yapma cehdi", nasıl derler, insanı rahatsız ediyor, ürkütüyor.
Tabii asıl ürkütücü olan, bu rahatsızlığın "dostlardan" gelmesi...
Yazı: Ahmet Kekeç
Kaynak: