Emin Çölaşan'ın ayıplı gazeteciliği!
"Fatma Sibel Yüksek bir kitap yazıp Başbakanlığın
perde arkasını anlattı.(...) İktidar kesimi kitapta anlatılanlardan
hiç hoşlanmadı. Fatma'nın bir süredir yazdığı internet sitesine
baskılar yapıldı: "İlanlarınızı kestiririz." Fatma'nın görevine son
verildi."
Bu laf bana!
Ayıp...
Emin Çölaşan yazıyorsa iki kere ayıp...
***
Ey Emin Çölaşan...
Bana sordun mu?
Hadi bana sormadın...
İktidarın baskısı (!) ile işine son verdiğim (!) kızcağızın veda
yazısındaki şu sözlerini okudun mu?
"Bütün meslek hayatımda en özgürce yazabildiğim yer bir
internet gazetesi oldu. İnternet siteleri, mesleğimize sağladıkları
bu önemli özgürlük ortamına rağmen, maalesef profesyonel
gazetecileri istihdam edebilecek ekonomik güce henüz sahip
değiller."
Ey Emin Çölaşan, sözünü ettiğin İnternet
sitesinin adını biliyor musun peki?
-Hayır...
Eh Emin Çölaşan...
Madem okumadın...
Madem bilmiyorsun...
Madem sormuyorsun...
Bu yazdıkların neyin nesi o halde?
"Ben istediğimi yazarım sana ne!"
Mantık
bu!
***
"(...) sarı basın kartının devamı için, ismi pek bilinmeyen
bir gazetede çalıştığı gösteriliyor, SSK primleri bu yolla
ödeniyordu. İşsiz kalan her gazetecinin yaptığı bir şeydi.
Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in başında olduğu Basın İlan
Kurumu bu gazeteye baskı yapmaya başladı: Resmi ilanlarınızı
keseriz. Orası da işi bitirmek zorunda kaldı!"
Yapma Emin Abi...
O yazında sözünü ettiğin gazeteye de herhangi bir baskı
yapılmamış.
Ömer Dinçer'in hiç kimseye talimatı olmamış.
Haklarını savunduğun (!) kızcağızın kadrosu hala o gazetede
duruyor!
***
Ama ben ne söyleyersem söyleyeyim...
Emin Çölaşan'ın dediği dedik:
-Bak Hadi açıkça söyleyeyim, ben bu söylediklerini
yazmam.
-Niye?
-E artık gerek kalmadı.
-Peki benim cevap
hakkıma ne oldu Emin Abi?
-...
Koskoca Emin Çölaşan masa başında oturup
üzerinize çamur sıçratıyor ama sizin hiçbir itiraz
hakkınız yok!
Olsa bile Emin Abi yazmaya gerek duymuyor!
Ne güzel değil mi?