Emin Çölaşan'ı uyardılar mı?
Abone olErtuğrul Özkök'ün üstü kapalı uyarısının ardından, Doğan Medya'nın yazarlara ilkeleri hatırlatması ve Çölaşan'ın son yazısı akıllara bu soruyu getiriyor!
Hürriyet yazarı Emin Çölaşan, bugünkü yazısında ne siyaset, ne
eleştiri ne de başka birşey yazmış. Çölaşan'ın yazısı kendisiyle
ilgili: BU tatil günü biraz havadan sudan yazayım dedim. Bugün size
hemen her yerde ‘‘tanınan’’ biri olarak ‘‘yanlış tanınmak’’ üzerine
yaşadığım üç ayrı olayı anlatmak istiyorum. Bundan yaklaşık iki
hafta önce yolda yürüyorum. Karşıdan başında walkman bir genç kız
geliyor... ‘‘Aaaa, siz o'sunuz. Sizi görmek ne güzel...’’ ‘‘Sağol
arkadaşım, sen kimsin?..’’ İsmini ve işini söylüyor. Ankara'da bar,
lokanta ve kafeleriyle ünlü Arjantin caddesinde bir kafede
pastalara heykel süslemesi yapıyormuş. Ayaküstü konuştukça
hayretini dile getiriyor: ‘‘Evet, siz o'sunuz. Çok güzel, çok
güzel...’’ Artık birbirimizden ayrılacağız. Bu kez ben soruyorum:
‘‘Hep siz o'sunuz diyorsun ama benim kim olduğumu bir türlü
söylemiyorsun...’’ Genç kız kendinden emin bir tavırla yanıt
veriyor: ‘‘Çetin Altan.’’ Ben yanıldığını söyleyince çok şaşırıyor.
‘‘Peki kimsiniz’’ diye soruyor. İsmimi söylüyorum, daha da
şaşırıyor. Sonra, belki bana ayıp olmasın diye bir ekleme yapıyor:
‘‘Ama ben Çetin Altan'dan pek hoşlanmam yani. Sizi daha çok
severim.’’ * Taksiye binmişim. Şoför dikiz aynasından bakıyor.
‘‘Abi arabama şeref verdiniz. Ben sizi çok iyi tanıyorum.’’ ‘‘Sağol
canım, çok teşekkür ederim.’’ ‘‘Sizin gibi tanınmış insanlar benim
arabaya sık binmiyor.’’ ‘‘Eh, rastlantı işte.’’ ‘‘Sizi çok
seviyoruz.’’ ‘‘Oh ne güzel.’’ ‘‘Çok iyi oynuyorsunuz.’’ ‘‘Neyi iyi
oynuyorum?’’ ‘‘Dizide... Bağışlayın, hangi dizi olduğunu unuttum.’’
Dizide oynamadığımı söylüyorum. ‘‘Peki kimsiniz? Ben sizi çok iyi
tanıyorum.’’ Kim olduğumu söylüyorum. Çok şaşırıyor, defalarca özür
diliyor. * Yine taksideyim. Şoför yine dikiz aynasından bakıyor,
bakıyor... ‘‘Ben sizi birine benzetiyorum ama...’’ ‘‘Kime
benzettin?’’ ‘‘Emin Çölaşan'a benzettim.’’ ‘‘Doğrudur, benim.’’
‘‘Değilsiniz ama çok benziyorsunuz.’’ ‘‘Nasıl değilim, benim
yaaa.’’ ‘‘Değilsiniz abi.’’ ‘‘Valla benim yaaa.’’ ‘‘Yok,
değilsiniz.’’ ‘‘Peki niye değilim? Hem benzettin, hem de değilsin
diyorsun.’’ ‘‘Emin Çölaşan daha kalıplı adam.’’ ‘‘Nasıl kalıplı
yani?’’ ‘‘Ne bileyim, daha kalıplı işte.’’ Geleceğimiz yere geldik,
para veriyorum. Bir yandan da kendimi kanıtlamaya çalışıyorum!
Yanımda kimlik olsa çıkarıp göstereceğim. Şoför bir türlü
inanmıyor. Arabadan inerken, yani en son aşamada, hayatımda hiç
kimseye yapmadığım şeyi yapıyorum. Bir yandan gülüyorum, bir yandan
da onu inandırmak için yemin ediyorum: ‘‘Vallahi billahi, inan ki
Emin Çölaşan'ım.’’ Hafif alay kokan bir yanıt geliyor: ‘‘Öyle olsun
bakalım.’’ İnandı mı, inanmadı mı? ‘‘Kalıplı adam’’ derken neyi
kastediyordu? Bilmiyorum ve şimdi bile merak ediyorum.