Emin Çölaşan kronik muhalif!
Abone olTürkiye dünya medyasının manşetinde. Televizyonlar Türkiye için açılan AB yolundan söz ediyor. Türk medyasında da 'zafer çığlıkları' hakim. Peki Emin Çölaşan ne yazdı?
Emin Çölaşan'a göre; "Ne şiş yandı ne kebap!" Çölaşan
bildik muhalif tavrını 6 Ekim zaferinden sonra da sürdürdü:
-YOLUNU hacı yolu gibi beklediğimiz AB Komisyonu raporu
açıklandı. Bir tavsiye kararı.
Ancak içinde bugüne kadar AB’ye adaylık için başvurmuş hiçbir ülke
için yer almamış, alması bile düşünülmemiş aşağılayıcı hükümler yer
alıyor. Önümüzdeki günleri, haftaları ve ayları ‘AB bayramı’ ilan
etmek için sabırsızlıkla bekleyenleri sevindirdi mi, üzdü mü!
Bugüne kadar bu konuda defalarca yazdım, yırtındım.
AB karşısında kendi kendimizi bu kadar küçültmemizin, adamlara
yalvarmamızın, peşlerinde koşmamızın yakışık almadığını -belki
sizleri bıktırmak pahasına- ısrarla vurguladım...
Çünkü hiçbir ülke bu durumlara düşmedi.
Dünkü sonuç ortada. Daha doğrusu, ortaya çıkan rapor ortada.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli olmuştu.
Prodi ve Verheugen dün bu konuyu açıklarken, ‘Türkiye ile
müzakerelerin başlaması doğrultusunda karar aldık ama...’
diyorlardı.
Bu ‘ama’ sözcüğü çok önemliydi... Çünkü ardından bir cümleler
dizisi geliyordu:
‘Ucu açık bir süreç... Türkiye’deki durumun sürekli denetim altında
tutulması... Gölgeli pek çok alan var... Müzakerelere başlanması
kesin değil... Üyelik garantisi vermiyoruz... Uzun bir yolunuz
var... Müzakerelerin askıya alınması olasılığını dikkate
alıyoruz... Türkiye’nin karmaşık tablosu... Müzakereler ne kadar
sürerse, 12 yıl, 13 yıl... Sonucu garanti edemiyoruz...Risk
var...’
Bu ifadelerin çoğu rapor metninde yer aldı.
Serbest dolaşım yok.
Müzakerelerin ne zaman başlayacağı da belli değil.
Yine dün bu açıklamalar sonrasında Avrupa Parlamentosu’nda söz alan
bazı milletvekilleri Kıbrıs diyordu, Ermeni soykırımı diyordu.
Yukarıdaki koşullar bundan önce bu süreçten geçen hiçbir ülke için
gündeme getirilmemiş, masaya sürülmemiş, konuşulmamıştı.
Hep söylüyorum, bu bir başlangıç. Filmin henüz en başındayız.
***
Her şey net ve açık bir biçimde belli oldu.
AB’nin Türkiye oyunu sürecek.
Taktikleri şu:
Bir yanda müzakereler başlasın derken yanağımızı okşuyorlar. Öbür
yanda ise bir sürü beklentilerini açıktan dile getiriyorlar. Kaçıp
gitmeyelim, rezalet olmasın diye bizi tümden dışlamıyorlar. Ama
daha fazla bir şey istemeyelim diye ağzımıza bir parmak bal
çalıyorlar.
Dün ortaya çıkan acı tablo ne yazık ki böyle.
Şimdi birilerine sormak gerekiyor:
‘Bunların kapısında yalvardınız. Biz Türk’üz, içişlerimize
karışmalarına izin vermeyiz. AB bizim için olmazsa olmaz değildir
diyenler, şimdi neredesiniz?’
AB, Türkiye’ye yeşil ışık yakmış!
Rapordan bir bölüm: ‘Kültürel haklar konusunda ilerleme olmuştur
ama YAYINCILIK ve EĞİTİM alanında kısıtlamalar sürmektedir.’
Yani özellikle Kürtçe yayın ve Kürtçe eğitimi başlatın istemi.
Peki arkası? Yeşil ışığın arkasında yer alan öteki hükümler? Rapor
150 sayfa. Onların ayrıntıları yarın ortaya çıkacak.
***
Şimdi ortada bir madalyon ve onun iki ayrı yüzü var. İlk yüzünde
yeşil ışık yakılmış olmasını görüyoruz: ‘Türkiye Kopenhag
kriterlerini yerine getirmiştir, müzakereler başlayabilir.’
İkinci yüzü: ‘Dikkat edin haaa, ensenizdeyiz ve her an her şey
olabilir. Her istediğimizi yapmak zorundasınız’ uyarısı.
Nitekim Recep Tayyip Erdoğan bile dün o ‘bayram havasını’ veremedi.
Vermesi de mümkün değildi...
Çünkü tepemizde denetim olanca hızıyla, olanca ağırlığıyla sürecek.
Elimiz kolumuz bundan sonra daha da bağlanacak.
Türkiye önemli ülke. Bu, dün bir kez daha kanıtlandı. Hiçbir
ülkenin karşısına getirilmeyen koşullar bizim karşımıza
getirildi.
Ne yapalım, boynumuz kıldan ince!
Ama biz yine de tavsiye kararını elde etmeyi başardık! Ne şiş yandı
ne kebap. Ötesi Allah kerim!
Yazı: Emin Çölaşan
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr