Elleri gençleştiren dört yöntem
Abone olLazer, kimyasal peeling, dolgu, mezoterapi... Estetik yöntemler ellerimizin elinden tutuyor.
Güneşin zararlı ışınlarından korunmak yaz kış demeden hepimizin
günlük ödevi haline geldi. Bu yüzden dermatologlar gün içerisinde
mutlaka güneş koruyucu ürünler kullanmamız gerektiğini söylüyorlar.
Güneşin zararlı ışınlarından özellikle de açıkta kalan yüz, eller,
kollar ve bacaklar etkileniyor. Yüz, boyun ve eller de yaşımızı ele
veriyor. Güneşin etkisiyle ellerimizin cildi kalın, kaba, kılcal
damar çatlamalarıyla dolu, buruşuk ve kahverengi lekeler cenneti
haline geliyor. Ama yaşımızı doğrudan ele veren ellerimizi
gençleştirmek de mümkün. Artık estetik yöntemler ellerimizin de
elinden tutuyor, eller yaşlarımızı ele vermiyor!
Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Ferzan Aytuğ, güneş koruyucuların ellerimizi koruyacağını ancak oluşan hasarları gidermek için estetik müdahalelere ihtiyaç duyacağımızın altını çiziyor. Ellere de estetik mi olurmuş dese de insan, elleri gençleştirmede mezoterapi, laser, kimyasal peeling ve dolgu yöntemleri kullanılıyor. Uygun hastada uygun şekilde kullanıldığında çok da iyi sonuç veriyor.
MEZOTERAPİ: Zaman içinde nasıl vücudumuzda bağ dokusu ve kas kaybı ortaya çıkıyorsa bu ellerimiz için de geçerli oluyor. Bu nedenle ellerimizde cilt altı bağ dokusunu uyaran yöntemleri mutlaka kullanmak gerekiyor. Mezoterapide, özel olarak hazırlanmış ilaçlar uygun dozda işaretlenmiş özel noktalara ince iğneler yardımıyla uygulanıyor. Ancak mezoterapiyi damarlanmanın çok olduğu kişilerde dikkatli kullanmak gerekiyor. Mezoterapi ciltte kolajen yapımını uyarıyor. Böylece gergin ve parlak bir görünüm elde ediliyor. Başlangıçta haftada 2 seans olmak üzere, toplam 6-8 seans uygulama sonrasında yıl boyunca üç ayda bir hatırlatıcı seans yapılıyor. Sonraki dönemleride etkisinin devamlılığı için yılda bir idame tedaviler gerektiriyor.
LASER: Nd YAG laser el cildinin yenilenmesinde olukça başarılı oluyor. İki haftada bir toplam beş seans ile ciltte dolgunluk, gerginlik ve ton açılması mümkün olabiliyor. Yılda bir hatırlatıcı tedaviler ile idame iyilik korunuyor.
El üzerindeki lekelerde kullanılan özel laser sistemleri
bulunuyor. Bunun için ideal laser tipi dövmeleri çıkarmaya yarayan
laserdir(Q anahtarlı). Ayrıca sık kullanılan KTP ve Pulsed dye gibi
laser tipleri de leke çıkarmada etkili olabiliyor. Laseri
destekleyici olarak öncesinde bir dönem bazı renk açıcı ilaç
tedavileri de kullanılabilir. İlaçlar lekelerin renginin
açılmasında etkili oluyor. Leke tedavisinde laseri iki ayda bir
tekrarlamak gerekebiliyor. Laser tedavileri güneş hassasiyeti riski
açısından kış döneminde yapılıyor. Yaz döneminde yapılırsa yanık ve
lekelenme ihtimali olabiliyor.
KİMYASAL PEELING: Kimyasal peeling tedavisinde, meyve asitleri veya özel yoğun asitler kullanılıyor. Güneş lekelerinde (senil/solar lentigo) iki haftada bir ortalama 6 seans uygulama ile başarılı sonuçlar alınıyor.
--Kabarık kahverengi lekelerde (seboreik keratoz) ve cilt kanseri olabilme ihtimali bulunan kırmızı lekelerde (aktinik keratoz) ise TCA (trikloroasetik asit) adı verilen bir asit ya da kriyoterapi (dondurma) yöntemiyle tedavi gerekiyor. TCA deri üzerindeki oluşumu oluşturan hücreleri kimyasal bir tepkime ile ortadan kaldırıyor. Kullanılan konsantrasyona göre değişmekle beraber iki hafta veya ayda bir seansları tekrarlamak gerekiyor. Kriyoterapi yönteminde çok düşük derecelerde sıvı azot gazı ile oluşumları dondurarak yakıyoruz. İki haftada bir tekrarlanabiliyor.
TCA ve kriyoterapi uygulamaları sonrasındaki yara iyileşme sürecinde dikkatli bakım ile oldukça yüz güldürücü sonuçlar elde ediliyor. Özellikle koyu cilt tiplerinde düşük te olsa leke veya iz bırakma riskleri olabileceğinden; kış döneminde ve çok dikkatli uygulamak gerekiyor.
DOLGU: Hiç kas yapısı olmayanlarda özel bazı ince yapılı dolgu maddeleri (hyaluronik asit) kullanılabilir. Böylece daha dolgun, gergin, parlak, canlı bir görüntü elde edilebilir. Yılda iki kez tekrarlamak gerebiliyor.
KOLUMUZUN İÇ TARAFI CİLDİMİZİN EN TAZE
BÖLÜMÜ
Tüm bu yöntemlerin uygulanmasıyla ön kolumuzun iç tarafındaki
bebeksi, zarar görmemiş cildi elde etmeye çalıştıklarını anlatan
Dr. Ayşe Ferzan Aytuğ, “Çünkü cildimizde bu bölge bebeklik cildine
en yakın bölümdür. Ön kolumuzun iç yüzü neredeyse hiç güneş
görmediğinden ya da çok az gördüğünden canlı, şeffaf bir yapıdadır”
diyor.