31 Mart 1492 tarihinde İspanya’da Elhamra Kararnamesi ile orada
bulunan Yahudilerin 31 Temmuz’a kadar ya ülkeyi terk
etmeleri ya da Hristiyan olmalarının istendiğini tarihsel
kaynak ve anlatılardan biliyoruz.
Bu baskı karşısında İspanya’yı terk ediyorlar. Önce Kuzey Afrika
kıyılarına gidiyorlar. Burada uzun süre yaşayamıyorlar. Osmanlı
İmparatorluğuna müracaat ediyorlar.
Osmanlı İmparator’luğunda Sultan II. Bayezid bulunuyor. 1492’de
İspanya Yahudileri, ardından da 1497’de Portekiz ve İtalya’daki
Yahudiler, Osmanlı İmparatorluğu tarafından kabul ediliyor.
İspanya’dan gelen Yahudiler, daha çok Selanik, İzmir ve
İstanbul’a yerleşiyor. Çanakkale’ye 15, Gelibolu’ya 20 aile
geliyor. Gelibolu o sıralarda ayrı bir statüde. Paşa Sancağı’na
bağlı.
Yahudilerin, İspanyolca bilmeleri, Akdeniz ticaretinde
Venedikliler ve Cenevizlilerin etkisi olması sebebiyle ticaret
konsolosu olarak görev yapmışlar. Sonra çeşitli meslekler edinmeye
başlamışlar. 18.yy’da Selanik’teki dokuma endüstrisinde sorunlar
ortaya çıkınca İzmir’e ve Çanakkale bölgesine yerleşmişler.
Yahudi halkı manifaturacılık yaparak ticareti canlandırmıştır. O
nedenle Çanakkale 1970’lere kadar Yahudi tüccarların elindedir. Bu
tüccarlar İstanbul yerine İzmir’de ticaret yapıyorlar, bu
çok dikkat çekici bir husustur. O nedenle denilir ki Çanakkale’nin
Yahudi tüccarlarının patronları İzmir’dedir.
1923’TE ÇANAKKALE BOŞALTILIYOR ANCAK YAHUDİLER ŞEHRİ
TERK ETMİYOR…
Savaşların peş peşe gelmesinden sonra Ermeni ve Rumların
özellikle Müslümanlara karşı geliştirdiği hasmane tutum karşısında,
onların yerini Yahudiler doldurmaya başlıyor. Siyaset alanında da
ticaret alanında da durum böyle.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında 1909’dan itibaren, çıkarılan
kanunla askere alınmalarıyla birlikte savaş meydanlarında da
görüyoruz. Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nda da hayatını kaybeden
Yahudiler var. Bu savaşlar esnasında önde gelen Yahudi kadınlar,
gönüllü olarak Kızılay’da çalışıyorlar.
Kurtuluş Savaşı yıllarına geldiğimizde Yahudiler ekonomik açıdan
zor yıllar geçiriyorlar. 1923’te Çanakkale boşaltıldığında
Yahudiler burada duruyorlar. Ermeniler ve Rumlar, İngilizler ile
birlikte şehri terk ediyorlar.
1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte, serbest
ticaretin arttığı bir dönem yaşanıyor. 1967’deki Arap-İsrail
Savaşı’nın başlamasıyla birlikte; yaşanan olayların sonucunda
Yahudilerin 1968’den itibaren kitlesel göçleri devam ediyor. 1975
Kıbrıs Savaşı sonrası milliyetçilik duygusunun kabarmasıyla
birlikte Yahudi nüfusu azalıyor.
Tarihsel süreçte gayet medeni ve ayrıksı
davranmadığımız Yahudiler yine bu kadim
coğrafyadan yardım almak durumunda kalacaktır. İşte o zaman
geldiğinde şu an Filistin halkına uygulanan zulümle mi karşılık
vermeliyiz?
Filistin halkını ‘mutlak zalim, şeytan‘ olarak
gören İsrail’i biz ne olarak görmeliyiz?
Şeytanlaşan
Canavarlaşan
Masum kanıyla beslenen
Vampirleşen İsrail’e
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği cevap, sadece Siyonist
propagandanın elebaşlarını değil, toplumun büyük bir kesimini
rahatsız etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; Hamas, “ülkesini savunan bir
mücahit grubudur” dedi. Erdoğan’ın bu sözleri çok
kıymetli. Çünkü Siyonist propagandanın tam kalbine ok attı.
Batı dünyası Almanya başta olmak üzere ana akım medya
Hamas’ı terör örgütü olarak göstermek için
ellerinden geleni yapıyorlar. Hamas’ın kuruluş amacı 1948 öncesi
İsrail'in işgal ettiği Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ni kapsayan
topraklarda yeniden Filistin İslam devletini kurmaktır.
Hamas Terör örgütü olsaydı İsrail gibi masum çocukları
katlederdi.
Öldürürdü.
Hamas seçilmiş bir iradedir.
Hamas sivil örgütlenmedir.
Hamas askeri bir harekatın yansımasıdır.
Hamas esirleri bile insani şartlarda tutan, esirlere kendi
yediği yemeklerden yediren Filistin halkının temsilcisidir.
Hamas ‘ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e karşı başlattığı Aksu
Tufanı başka bazı gerçekleri de ifade ediyor.
Konuya Yahudiliğin bizim ülkemizde ki tarihsel sürecini
anlatarak başlama sebebim buydu.
Bu topraklar Yahudileri yok etmenin yollarını aramadı.
Onların kutsallarını yok etmedi.
Onların Sinegoglarını bombalamadı.
Demek ki neymiş? 75 yıldır süren şiddet Filistin de Hamas’ı
doğurmuş. Bizim Kuva-yi Milliyemiz nasıl ki Anadolu işgaline karşı
doğduysa Hamas’ta öyle doğmuştur. Batı terörist dedi diye Hamas
terörist olmayacak. Sadece ülkesi için çalışan mücahitler olarak
Müslümanların duasında olacak.