Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
“El Rihla” nedir bilmeyenlere söyleyeyim.
“El Rihla”, önümüzdeki dünya futbol şampiyonası için Adidas
tarafından hazırlanan yeni futbol topunun adı.
Turnuva Katar’da yapılacağı için topa Arapça bir isim verildi.
“Yolculuk” anlamına geliyor.
Futbol hala erkek dünyasına ait bir şey olarak görülüyor ama
önünüzdeki günlerde öyle olmadığını çok göreceğiz.
İnsan Hakları’ndan, LGBT konularına kadar hepimizi içine çekecek
bir tartışma başlayacak.
Bunun ilk örneğini, Danimarka Milli takımı sahaya siyah bir
formayla çıktığında göreceğiz muhtemelen.
Yine muhtemelen kolunda LGBT renkleriyle sahaya çıkan futbolcular
da şaşırtıcı olmayacak.
O nedenle başlıkta gördüğünüz El Rihla adlı futbol topu ile
kadın tuvaletleri kelimesinin yan yana gelmesi ne bir fantezi, ne
de bir tesadüf.
Sadece bir 21’nci Yüzyıl realitesini hatırlatıyor.
Onun cevabını da yazının sonunda vereceğim.
Ama önce şu “El Rihla” adı verilen topla meselemizi halledelim.
Futbol 1800’lü yılların başından beri oynan bir oyun.
Bu oyun topla oynanır ama bir topun maçın kaderini
değiştirebileceğini ilk defa 1930 yılında çok çarpıcı bir olayla
farketti.
O yıl Dünya Kupası için resmi bir top belirlenmemişti.
Uruguay ile Arjantin arasında oynanacak maçtan önce bir tartışma
çıktı. İki takım da maçı kendi belirleyeceği toplarla oynamak
istiyordu.
Sonunda kura çekildi ve ilk devre İlk devre Arjantin’in belirlediği
daha ağır topla oynandı.
İlk devre sonunda Arjantin 2-1 öndeydi.
İkinci devreye ise Uruguay’n topu ile çıkıldı.
Uruguay kendi topu ile 3 gol attı ve maçı 4-2 kazandı.
Ve böylece toplara isimler de verilmeye başlandı.
Arjantin’in topu “Tiento”, Uruguay’ınki ise “T Model’di…”
Başlangıçta top, domuz mesanesinden yapılıyordu. Ancak bu hiç
güvenilmez bir toptu.
Kendi başına buyruktu. Hiç öngörülemeyecek şekilde sekiyor ve bir
süre sonra futbol anlaşılmaz bir oyun haline geliyordu.
Futbol topunda ilk büyük devrim “Sibop” veya “meme” devrimidir.
Yani şişirilebilen futbol topu.
Tabi ki bunu şişirmek için esnek iç kısmının ağzında bir sibopun
bulunması gerekiyordu.
Çocukluğumuzda bazılarımız buna “meme” derdik.
“Sibop devriminin” gelmesi için önceden bir başka devrimin
gelmesi gerekiyordu.
Onu da Amerikalı bir kimyager, Charles Goodyear yaptı. Hani şu
otomobil lastikçi adam.
1844 yılında “Vulkanize kauçuğun” patentini aldı.
İşte topun deriden yapılan dış kısmının içine girip, şişirilmesini
sağlayan bu buluş oldu..
Tarihteki ilk şişirilebilir topu 1863 yılında H.J. Lindon
yaptı.
Bu top, futbolda “Domuz döneminin” kapanışıydı.
Hikayesi de şöyleydi:
H.J. Lindon eski bir top imalatçısıydı. Bunun için de binlerce
domuzun mesanesini çıkarmıştı.
Karısı akciğer kanserinden ölünce, nedense bunun “Domuzların
lanetinden” geldiğine inanıp, futbol tarihinin ilk büyük top
devrimini yaptı.
Şişirilebilir topu buldu.
İlk dönemlerde topun dış kısmındaki deri çok önemliydi.
Top imalatı, deri ustalarının elindeydi.
Üst sınıf toplar ineğin sağrı derisinden, alt sınıf toplar ise
domuz derisinden yapılıyordu.
Müslümanların uzun süre futbola mesafeli kalması belki de toptaki
bu domuz derisinden geliyordu.
Ancak bu toplar futbolcular açısından bir çok sakıncayı
barındırıyordu.
En büyük sorun ise içteki şişirilen bölümün ağzındaki sibop veya
memeyi, içerde tutabilmek için, dış bölümde kullanılan kalın deri
dikişlerdi.
Yağmurlu günlerde top ıslanınca deri iyice ağırlaşıyor ve dikiş
yerleri ile birlikte özellikle kafa vuruşlarında ağır yaralanmalara
yol açabiliyordu.
İşte bu nedenle futbol topunun ikinci büyük devrimi bağcıksız topun
bulunuşudur.
Bu devrim de 1931’de Arjantin’den geldi.
Romano Polo, Antonio Tossolini ve Juan Valbonesi adlı üç kişi, ilk
bağcıksız yani sipopsuz ve memesiz futbol topunun patentini
aldı.
Ve 1932 yılından itibaren bu top Arjantin Futbol Federasyonunun
resmi topu haline geldi.
Böylece kafasının kullanmaktan korkan futbolcu, onun içindeki
beynini rahatlıkla kullanabilmeye başlıyor.
Bu tarihten itibaren “Top’un tarihi” radikal biçimde değişiyor.
İlk değişiklik panel sayısında oluyor…
(*) İlk 18 parçalı top 1954’de İsviçre’de yapılan Dünya
Kupası’nda kullanılıyor.
(*) Top tarihinde, tıpkı 1974 Paris Şarap kör tadımı gibi bir
“Blind test” hikayesi var. Bu tadım Londra’da yapılıyor.
1966 yılında Soho Square’deki İngiliz Futbol Federasyonu
Merkezin’de yapılan kör tadımda (Denemede) Slazenger’in ürettiği
top, resmi top olarak kabul ediliyor.
(*) 1979 yılında ise bugüne kadar sürecek olan “Adidas devrimi”
geliyor. Şirket, 32 panelli ilk top olan Telstar’ı yapıyor..Bunu
ötekiler izliyor.
(*) 1985: Tamamı sentetik ve el yapımı dikişlere sahip ilk dünya
kupası topu.
(*) 1998: Tricolore… Dünya Kupası finallerinde kullanılan ilk
renkli top.
(*) 2006 Teamgeist…Yani “Takım ruhu). Yani son yılların moda deyimi
“Zeitgest” gibi “Zamanın ruhuna” sahip ilk top. Bu defa 14
parçalı.
(*) 2010: Jabulani… 8 parçalı top.
(*) 2014: Brazuca… Adı taraftar tarafından konulan ilk top.
(*) 2018: Telstar 18
Belki ayrıntı ama ilginç bir bilgi…
Bugün dünyada kullanılan futbol toplarının yüzde 70’i, Pakistan’ın
Sialkot isimli, belki çoğunuzun adını ilk defa duyduğu şehirde
üretiliyor.
Bunun nedeni de futbolun doğduğu yerin İngiltere olması ve burada
topa talep artınca bir İngiliz girişimcinin bunları bu şehirde
ucuza maletme fikri.
Anlayacağınız Messi, Ronaldo, Mbabbe ve Arda’nın vurduğu topla,
Brezilya’da topa çıplak ayakla vuran bir favella çocuğu büyük bir
ihtimalle bu şehirde üretilen bir topla oynuyor.
Adidas’ın yeni E Rihla’sı da orada üretiliyor.
Buraya kadar ki bölümler birkaç kitap ve Vikipedia ile
öğrenilebilecek şeyler.
Şimdi geliyorum Vikipedia’da cevabını bulamayacağınız sorulara…
Diyebilirsiniz ki; “Top yuvarlaktır ve bir maç bitinceye kadar
sonuçtan asla emin olamazsınız…”
Yani topa güvenilmez.
Doğrudur…
Adidas’ın bugüne kadar en güvenilmez topu Güney Afrika’daki
şampiyonada da kullanılan Jabulani’ydi…
Tıpkı 1900’lü yıllarının domuz mesaneli topları gibi kendi başına
buyruk toptu.
Havada, kendi kafasına göre takılan, futbolcunun isteği dışında
falsolar, kıvırmalar yapan, kalecilerin kontrolü çok güç bir
toptu.
Firma El Rihla’yı şöyle tanıttı:
!”Accurate” ve “Reliable..”
Yani “Kesin”, “Doğru” ve “Güvenilir…”
Gerçekten öyle mi?
Matt Pyzdrowski adlı İsveçli bir eski kaleci ve yeni takım teknik
direktörü, El Rihla’yı bütün takım arkadaşları ile birlikte
günlerce denedi ve The Athletic dergisi için sonuçlarını yazdı.
Sonuçlar geçen hafta hem bu dergide hem New York Times’da
yayınlandı.
Onların anlatımına göre El Rihla belki de bugüne kadar yapılan
en güvenilir futbol topu.
Özetle, “Top sahibine göre kişner” diyebileceğiniz özelliklere
sahip…
(*) Yetenekli bir futbolcunun ona vermek istediği emire harfiyen
uyan bir top.
Havada kendi başına buyruk hareketlere kalkışmıyor.
(*) Şurası kesin. Kaleci için dost bir top bu.
Adındaki yolculuğu sırasında sürpriz yok. İki ele gelişi çok iyi.
Kontrolu kolay.
Ancak kaleciye pek dost olmadığı tarafları da var. Bir kere öteki
toplardan daha süratli.
İyi vurulduğu taktirde bir F1 arabası kabiliyetiyle hız
kazanabiliyor.
Bu da şutun ayaktan çıkışı ile kaleciye kadar geçen süreyi
azaltıyor.
Onun anlamı da şu.
Kaleciye karar vermek için kalan zaman çok kısalıyor.
Topun sürati, özellikle kalecinin önünün kapalı olduğu serbest
atışlarda, Messi gibi futbolcuya avantaj, kaleciye ise dezavantaj
getiriyor.
Tabii topun hızı korner atışları sırasında hem hücumdaki hem de
defanstaki takımın oyuncuları için de karar süresini
kısaltıyor.
Ama bu mesela Ronaldo gibi, bir Masai yerlisi becerisiyle yerden 75
santim yukarı sıçrayıp, orada bekleme kabiliyetine sahip
futbolcular için de avantaj.
İsveç takımının oyuncusu Filip Ornblom Katar’da sahaya girecek olan
topla ilgili görüşünü şöyle açıklıyor:
“Çok yakışıklı ve iyi bir top bu. Sert vurursan sanki hafifliyor,
ama yumuşak vurursan ağırlaşıyor. Uygun ve doğru bir vuruş yaparsan
gerçekten “Accurate”(Kesin) ve “Reliable” (Güvenilir) bir top
oluyor. Bu da futbolun cazibesini arttıran bir şey değil mi…
Ve sonunda geliyorum başlıktaki soruya…
“Güvenilir” ve “Kesin” bir El Rihla, futbol sahalarında, kadın
tuvaletlerinin önündeki kuyruğu azaltabilir mi?”
Soruyu sormamın nedeni şu.
Son yıllarda bir çok futbol tribününde, özellikle de Fenerbahçe
Stadında kadın sayısının çok arttığını gözlüyoruz.
Ve buralarda giderek büyüyen bir “Kadın tuvaleti sorunu” ortaya
çıkıyor.
Bunu ilk defa Real Madrid’in Barnebeau Stadında farketmiştim.
Sonra Apple’ın yeni merkezindeki Steve Jobbs Kültür ve Kongre
merkezinde gördüm.
Sonuç…
Toplumun her alanında kadının katılımı çok artıyor ve stad
mimarisinde tuvalet rasyolarının kesinlikle değişmesi lazım.,
Ayrıca bütün dünyada en hızlı gelişen sporun kadın futbolu olduğunu
da unutmayalım.
O nedenle soruyorum.
Futbolun kalitesinin gelişiminde çok büyük rol oynayan top
konusunda son 200 yılda büyük devrimlere imza atan dünya, kadın
tuvaleti sorununu çözemez mi…
Bunu başarmak için öyle çok yaratıcı fikirlere, büyük buluşlara
ihtiyaç yok.,
Basit bir gözlem, son derece kolay istatistiki çalışma, bir irade
ve mimari rasyoda basit bir paradigma değişikliği…
Futbol artık domuz mesanesinden yapılmış topla oynanmıyor.
“Domuz laneti” bunu değiştirdi.
Acaba öteki için de aramızdan bazılarının ”Kadın lanetine mi”
uğraması lazım…
Weinstein’e yönelen “Kadın laneti” MeToo’yu getirmişti.
Emin olun sahalara da getirebilir.