El Kaide'ciden Hakan'a mektup
Abone olLondra saldırıları sonrası bazı yazarlar El Kaide'yi eleştiren yazarlar çıkmıştı. Ahmet Hakan'a El Kaide'yi savunan bir mektup geldi. Ancak hedefteki isim başka bir yazard
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan kendisine gönderilen beş sayfalık
mektubu okurlarıyla paylaştı. Kendisi ve özellikle Yeni Şafak
yazarı Ahmet Taşgetiren'e sert eleştiriler yönelten El Kaideci'nin
mektubunu Bir ‘El Kaideci’ mektup göndermiş
yazısıyla biraz da mizahi bir dille ele aldı.
Yazı: Ahmet Hakan
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr
-MASAMIN üzerindeki gündelik posta yığını içinde sıkışmış hayli
iddiasız o sarı zarfı, telaşsız bir şekilde açarken neyle
karşılaşacağımı bilmiyordum.
Ama mektubu açıp, beş sayfalık ‘bildiri’ metninin
altındaki ‘El Kaide’ imzasını görünce gözlerim faltaşı gibi
açıldı...
Düşünün:
Henüz günün ilk kahvesini içmemişim, internet sitelerinde günlük
turumu yapmamışım, gazete harmanına bile el atmamışım...
Yani acayip mahmurum...
Ve karşıma bir ‘El Kaide’ mektubu çıkıyor...
Takdir edersiniz ki mahmurluk filan kalmadı...
Kahvesiz, internetsiz ve gazetesiz bir şekilde uyanıverdim...
***
İlk tepkim şu oldu:
El Kaide’nin benimle, benim El Kaide ile ne işim olur?
Kendini aşırı önemseyen bir köşe yazarı olmadığım için, son Londra
bombalamalarının ardından ‘El Kaide’yi kınıyorum’ filan diye
yazmamış, yani o anlamsız tepkiyi bile vermemiştim.
En son ‘tesettür mayosu’ konusunda birkaç yazı yazmıştım ama
herhalde El Kaide çapındaki bir yapılanma, bu türden lüzumsuz
çıkışlardan kıllanmaz.
‘O halde mesele nedir kuzum?’ diye merakla mektubun ilk sayfasını
okumaya başladım ve gördüm ki mektup yanlış adrese gelmiş.
Mektubun asıl hedefi Yeni Şafak yazarı Ahmet Taşgetiren...
Yanlış adres meselesine tabii ki kafayı taktım ve şöyle dedim:
‘Şu işe bak! İki uçağı yirmi dakika arayla dünyanın kalbine
saplayan örgüt, kıytırık bir mektubu adresine teslim etmekten
aciz... Yahu bu ne iş?’
Sonra satırları okumaya devam ettim ve mektubun derdini
anladım:
Londra bombalamalarının ardından Ahmet Taşgetiren, ‘El Kaide çık
ortaya’ başlıklı bir yazı yazmıştı...
El Kaideci işte bu yazıya bozulmuş...
Şöyle diyor:
‘El Kaide, Allah adı yücelsin diye savaşıyor... Irak’ta,
Afganistan’da ve en son Avrupa’da... Asıl sen çık ortaya Ahmet
Taşgetiren... Sen kimsin? Ne hakla cihad nebisinin yolunu devam
ettirenleri Allah’tan korkmadan sorguluyor ve ayıplıyorsun. Neden
insanları farz bir ibadetten, yani cihaddan alıkoyuyorsun...’
Dini açıdan duyarlılığı ve duruşu tartışılmayacak yazar Taşgetiren,
mektubun ilerleyen bölümlerinde ağır hakaretlere maruz
kalıyor...
En hafifinden ‘münafıklık’ ile suçlanıyor...
***
Ve sürpriz...
Meğer mektubun ‘Taşgetiren’e hakaret’ bölümünün sonunda, bir de
‘Ahmet Hakan’a tebliğ’ bölümü varmış...
Mahmurluktan kurtulmuş gözlerim, o satırları da merakla okudu:
‘Ey Ahmet Hakan! Bu dünya İslam aleyhine değişti, yeni fetvalara
ihtiyaç var. İçtihat hakkını Allah sadece cihad eden ulemaya
vermiştir. Eylemlerle ilgili içtihadı da Abdullah Azzam gibi
mücahit alimlerin yetiştirdiği Şeyh Usame ve onlarca mücahit alim
verdi. İslam dünyasını kasıp kavuran kafirin kafasını ezmek için
başka yol olmadığına hükmettiler...’
Evet... Mektup böyle devam ediyor...
Elimdeki beş sayfalık mektubu bir tarafa bıraktım.
İddiasız zarfı elime aldım, sağını solunu çevirdim.
‘Gönderen’ kısmı tabii ki boştu. Pulun üzerine dikkatle baktığımda
ise mektubun İstanbul’dan postalandığını fark ettim...
Demek ki neymiş?
İstanbul’da, yani hemen yanıbaşımızda:
Çoluk çocuk demeden masum insanları öldürmenin doğal olduğunu
düşünen...
Usame’yi ‘şeyh’ bilen...
El Kaide adlı bir örgütün dünyayı káfirlerden temizleyeceğini
düşünen...
Bu yolda önlerine çıkan Müslümanların bile doğal hedef olabileceği
fetvasını veren...
En azından bir ‘beyinsiz’ yaşıyormuş...
Ürpermedim desem yalan olur...
***
Ve o ‘beyinsiz’, iddialarının doğru olduğuna öylesine motive olmuş
ve öylesine inanmış ki, oturmuş beş sayfalık bir mektup kaleme
almış...
Güya Ahmet Taşgetiren’i ve beni, masum insanların İslam adına
öldürülmesine ikna edecek.
İtiraf edeyim ki, bu cüret, bu kesin inançlılık beni hem korkuttu,
hem ürküttü...
Ve Kuran-ı Kerim’den bir áyet geldi aklıma...
Mehmet Akif’in çevirisiyle sunuyorum:
‘İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de helak eder misin
Allah’ım?’. (A’raf 155).