Ekşi'den Altaylı'ya 'adamlık' dersi!
Abone olAltaylı'nın basın kuruluşları hakkındaki iddiaları üzerine Ekşi, Altaylı'nın yazdıklarını yalanlayan mektup yolladı. Ancak, Altaylı mektubu yayınlamayınca kıyamet koptu...
Fatih Altaylı 5 Nisan'daki köşesinde Basın kuruluşlarının
çekiştiğini yazmıştı. Oktay Ekşi, Fatih Altaylı'nın yazısından
sonra Altaylı'ya bir mektup yolladı. Ekşi, mektubunda Altaylı'yı
tamamen yalanlıyordu. Ekşi yolladığı mektubu
Altaylı'nın köşesinde yayınlamasını sabırla beklemeye
koyuldu.
Ancak Altaylı bugüne kadar ne mektubu yayınladı, ne de aldığı
tepkiyi kamuoyuna duyurdu. Bunun üzerine Ekşi dayanamadı, "Ders?.."
adlı köşesinde mektubu yayınlayarak Altaylı'ya ağır eleştirilerde
bulundu. Ekşi, şunları aktardı:
Mecburiyet nedeniyle bugün kural dışına çıkacağız. Lütfen hoş
görün.
Mecburiyet, Fatih Altaylı’nın, Hürriyet’teki sütununda 5 Nisan günü
çıkan ‘Basın Kuruluşlarının Çirkin Çekişmesi’ başlıklı yazısından
doğdu.
Altaylı ele aldığı konunun gerçeklerini bilmeden, araştırmadan,
ilgili kişi ve kuruluşlara sormadan, bu arada başkanı olduğum Basın
Konseyi’ni -isim vermeden- suçlamıştı:
Başbakanlık bize ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne ‘gelin şu Ceza
Yasası meselesini konuşalım’ diye randevu vermiş ama biz kendi
aramızdaki çekişmeler nedeniyle bu randevuyu reddetmişiz. O nedenle
çok ama çok ayıp etmişiz.
Altaylı’ya o gün (5 Nisan) bir mektup yazıp durumu olduğu gibi
açıkladım. Dört gün süreyle bu yanıtımı sütununda yayınlamasını
bekledim. Ama yayınlamadı.
Sorulunca -hatta sorulmadan her vesileyle- cevap hakkına saygılı
olduğunu vurgulayan, herkese doğru yol, dürüst tavır dersleri veren
Fatih Altaylı, aynı gazetenin bir yazarına bile tanımadığı cevap
hakkını başkalarına ne ölçüde tanır, takdirinize bırakıyorum. Ancak
onun tanımadığı bu hakkımı mecburen bu sütunda kullanıyorum. Şimdi
lütfen kendisine yazdığım mektubu okuyunuz:
‘Sevgili Fatih,
Hürriyet’teki ‘Teke Tek’ başlıklı sütununda ‘Basın kuruluşlarının
çirkin çekişmesi’ başlıklı yazını okuyunca şaşırdım. Yazdıkların
gerçeği yansıtsaydı, o yazının altına ben de imza atardım.
Uzatmadan anlatayım:
Basın Konseyi’nin hiçbir kişi ve kuruluşla ‘çekişmesi’ hem yok, hem
de esasen olamaz. Çünkü birileriyle çekişen bir Basın Konseyi
‘taraf’ haline gelir. O da Konsey’in ‘tarafsız olmak’ yükümlülüğüne
ters düşer. Buna rağmen Konsey’in birileriyle bir sorunu veya
çekişmesi olduğunu söyleyen varsa lütfen örnek göstersin.
İkinci nokta... Biz Basın Konseyi olarak sadece 15 Mart günü Sayın
Başbakan’dan randevu istedik. Ama 13 gün bekleyip yanıt alamayınca
28 Mart sabahı talebimizi iptal ettik. Maksadımız Başbakan’ın
yanıtına göre Adalet Bakanı’ndan da randevu istemekti. Birincisi
olmayınca ikincisini de gereksiz gördük.
Ama yeni gelişmeyi ekleyeyim: Görüşme isteği dün (4 Nisan günü)
Başbakan’dan geldi. 6 Nisan Çarşamba günü görüşeceğiz. Adalet
Bakanı’ndan da aynı gün görüşmek için randevu isteyeceğiz. O
nedenle yazındaki ‘Başbakan’dan ve Adalet Bakanı’ndan randevu
istediğimiz’ yanlış. ‘İki meslek kuruluşuna da randevu verildiği’
-en azından bizim açımızdan- yanlış. ‘Bu randevu önerisini kabul
etmediğimiz’ daha da yanlış. ‘Çünkü bu iki meslek örgütü birbirini
rakip görüyor’ cümlesi ondan da yanlış. Nedeni de şu:
Öteki dediğin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin görevi farklı,
yapısı farklı, amacı -yer yer bizimkiyle ortak noktalar olsa da-
farklı, işlevi tamamen farklı. Basın Konseyi açısından o nedenle ne
‘rekabet’ ne de olumsuz bir tavır koymak söz konusudur. Tam
tersine, kurulduğumuz 6 Şubat 1988 tarihinden beri biz de aynen
senin istediğin işbirliği anlayışıyla elimizi uzattık bekliyoruz.
Dahasını söyleyeyim... Biz Türkiye Gazeteciler Cemiyeti dahil
istisnasız her meslek kuruluşuyla işbirliğine her zaman hazırız.
Çünkü bundan ulusumuzun ve mesleğimizin kazançlı çıkacağının idraki
içindeyiz. Sevgilerimle.
Oktay Ekşi
Basın Konseyi Başkanı’
Son söz. Hani Altaylı her gün hepimize ‘nasıl adam olacağımıza’
dair hayat dersleri veriyor ya? Orada galiba bir dersi eksik
bırakmış:
‘Haddimizi bilmeyi ne zaman öğrenirsek, o zaman adam oluruz.’
Yazı:Oktay EKŞİ
HÜRRİYETİM