Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanlığı adaylığına göz kırptı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı mesajında demokratik ve güçlü bir toplum vurgusu yaparak, "Artık bu iş yeni neslin işi" ifadeleriyle Cumhurbaşkanlığı adaylığına dair sinyal verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla sosyal medya hesabından yayınladığı video ile tüm vatandaşların bayramını kutladı. İmamoğlu mesajında, "Devletimizi demokratik ve güçlü toplumu zengin ve huzurlu yurttaşlarımızı eşit ve özgür kılacak günler vaktini beklemektedir. Bugün günlerden Cumhuriyet, bugün günlerden Atatürk, çözüm var" dedi. "Artık onların devri bitti, yeterince zarar verdiler" diyen İmamoğlu, "Onun için diyoruz ki artık bu iş yeni neslin işi. Biz de bu dönem görevimizi yerine getirip, alnımız açık başımız dik siz güzel gençlere geleceği hızlıca emanet etmemiz lazım" ifadelerini kullandı.
İmamoğlu videolu açıklamasında şunlara değindi:
"Şişli'deyiz, Atatürk'ün evindeyiz. Yani kurtuluş mücadelesinin, Cumhuriyet'in ilk adımlarının atıldığı yerdeyiz. Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhu şad olsun. Cumhuriyet büyük savaşlardan, yıkımlardan, kayıplardan geçerek bizi millet egemenliğine dayanan bir devlete sahip kılan düzendir. Cumhuriyet, Türk'ü, Kürt'ü, Sünni'yi, Alevi'yi ezcümle tüm vatandaşları millet çatısında birleştiren iradedir. Cumhuriyet, bu ülkeyi zor günlerden kurtaran, kalkındıran medeni bir toplum var etme adımlarını atan medeni bir eğitimi, milletin her bireyine hakkını teslim etme sürecini başlatan kula kulluk etmeyi bitiren, herkesin inancına saygıyı öğreten kadınlarına, gençlerine, çocuklarına emanet eden, Ata'mızın mirası, milletimizin iradesidir.
'Asıl sınavımız çürümeyi durdurmak'
Bir kez daha zor zamanlardan geçiyoruz. Bir kez daha içeride kutuplaşmanın, ayrışmanın birbirinden uzaklaşmanın yol açtığı tahribatlardan. Kuzeyimizde Avrupa'yı, güneyde tüm Ortadoğu'yu tehdit eden savaşların tam ortasındayız. Sorunlarımız var doğru. Büyük ve önemli sorunlarımız. Ancak her daim küllerinden yeniden doğmayı başarmış bizzat kendisi mucizeler yaratan bir milletimiz de var. Yüz senedir uğraşıp da çözemediğimiz sosyolojik etnik meselelerimiz var, doğru. Ancak ülkemizin, devletimizin beka meselesi çok daha büyük, çok daha geniş. Asıl sorunumuz siyasi, kurumsal ve toplumsal çürümedir. Asıl sınavımız bu çürümeyi durdurmak, ardından yenilenmek, tazelenmek ve kararlılıkla ayağa kalkmaktır. Yoksulluk, ahlaki çöküşten, adaletsizlikten, kardeşin kardeşe düşman edildiği çatışmalardan ve milletin arasına sokulan nifaklardan kurtulana kadar vereceğimiz çok büyük sınav budur.
'Karamsarlığa kapılmayın'
Bütün kalbimle inanıyorum. Türkiye'nin bu sorunlar yumağını ne kadar çok, ne kadar karmaşık, ne kadar çeşitli olursa olsun halledecek birikimi, tecrübesi, arzusu ve heyecanı var. Bugünkü çöküşe bakıp karamsarlığa asla kapılmayın. İnançla ve kararlılıkla söylüyorum ki bu millet verdiği bütün ağır sınavlardan alnı ak, başı dik çıkmıştır, çıkacaktır. Bu millet küllerinden doğmayı bilir. Devletimizi demokratik ve güçlü toplumu zengin ve huzurlu yurttaşlarımızı eşit ve özgür kılacak günler vaktini beklemektedir. Kimse umudunu kaybetmesin. Değişim ve dönüşüm mücadelesi devam ediyor. Kararlılıkla devam ediyor. Çünkü bugün günlerden Cumhuriyet, çünkü bugün günlerden Atatürk. Çözüm var, çözülemez diye bakılan büyük sorunların çözümü demokratik bir ortamda herkesin ama herkesin sözünü güven içinde söyleyebildiği toplumsal mutabakatlardadır."
'Devletin kendini eşit hissetmeyen tüm yurttaşlarıyla barışmaya ihtiyacı var'
Konuşmasının devamında toplumsal barışın önemine değinen İmamoğlu şöyle devam etti:
"Devletin kendini eşit hissetmeyen tüm yurttaşlarıyla barışmaya ihtiyacı var. Devletin umutsuz, mutsuz gençler ile barışmaya ihtiyacı var. Tüm etnik kökenleriyle, tüm inançlarıyla milletimizin, kadınların, gençlerin, çocukların, bebeklerin kendilerini koruyacak, kollayacak ve eşit imkanlar sunacak güçlü, adil, demokratik bir devlete ihtiyacı var. Barışın ve huzurun tesisi, siyasi çıkar ve menfaat gözetmeksizin olabilir. Amaç milletin birlik ve beraberliği Cumhuriyet'in ikinci yüzyılının güçlü bölünmez bütünlüğüdür.
'Asla vazgeçmeyeceğiz'
Derdi olan herkesle Türkiye'mizin ve geleceğin Türkiye'sini birlikte konuşmayı vadediyoruz. Ağır sorumluluklarımızın elbette farkındayım. Bu ülkeye gönül verenlere, bütün imkansızlıklara, uğradıkları haksızlıklara, zorluklara rağmen yılmadan, emek vermeye devam edenlere onların aklına basiretine ve iradesine güveniyorum. Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmaya, 86 milyon memleketimizin eşit hissedarı ve özgür olduğu ikinci yüzyılına doğru hep birlikte yola çıktık. Asla vazgeçmeyeceğiz. Yolumuz açık olsun. Bugün günlerden Cumhuriyet. Bugün Atatürk, bu davet bizim. Hep birlikte tüm coşkumuzla bir ve beraber olalım. İkinci yüzyılın ilk Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun."
'Cumhuriyet muazzam bir tasarımdır'
Ekrem İmamoğlu, Yenikapı'da düzenlenen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında da konuştu.
İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk bayramını kutluyoruz. Çok özel bir an yaşıyoruz. Bu anı unutmayın, ikinci yüzyılın birinci Cumhuriyet Bayramı'nı İstanbul'da milletimizle beraber kutlamıştık diye gelecekte belki de çocuklarınıza, evlatlarınıza anlatacaksınız. İşte bu ikinci yüzyılın ilk Cumhuriyet Bayramı hepimize kutlu olsun!
Biraz Cumhuriyet'i konuşalım, biraz bugünü biraz yarını konuşalım... 29 Ekim'de Cumhuriyet'i ilan edenlerin çok net bir hedefi vardı; Cumhuriyetimizin kurucusu, bu uğurda ömrünü adamış Mustafa Kemal Atatürk ki ruhu şad olsun, ona minnet duyuyoruz, o büyük lidere teşekkür ediyoruz. İşte Atatürk o hedefi şöyle tanımlıyordu; 'Toplumda en yüksek özgürlüğün, en yüksek eşitlik ve adaletin sağlanması.' Bakın ne diyor 100 yıl önce Atatürk, dünya daha bu kelimeleri bilmiyordu; 'özgürlük, eşitlik ve adalet' diyor. Cumhuriyet işte bunları en yüksek seviyede ve herkes için sağlamak üzere kuruldu. Cumhuriyet, tarihi derinliği olan muazzam bir tasarımdır. Atatürk'ün mimarı olduğu bu muazzam tasarım milletçe verdiğimiz savaşlar ve mücadeleler sonrası ortak irademizle şekillenmiştir. Milletin iradesiyle şekillenmiştir. Her birimiz gurur duymalıyız, Türkiye'deki Cumhuriyet demokrasiden ayrı düşünülemez. Atatürk onu milletiyle kurdu, dünyanın en organik cumhuriyetidir, Türkiye Cumhuriyet'i. Cumhuriyet sanıldığı gibi sadece devleti değil, aynı zamanda bizleri aynı devlet içinde özgür irademizle bir arada olmamızı temsil eder. Yani birlikteyiz, devletimiz bu birliğimizin kurumsal çatısını oluştururken milletimiz de ruhunu oluşturur. Cumhuriyet ve demokrasi asla ve asla güçler ayrılığı olmadan ulusal bütünlüğü sağlayamaz. Yaşamanın ve hayatın en önemli unsurudur. Bu yönüyle işte o güçler ayrılığı ne der; yasamanın, yürütmenin ve yargının birbirinden ayrılması demokratik Cumhuriyetimizin en büyük güvencesidir. Bunun da başka bir yolu yoktur.
'Her güç bir kişinin elinde olabilir mi?'
Hani her güç bir kişinin elinde olabilir mi? Olmaz! Olursa halka bu güzel yansımaz. O bakımdan büyük bir tarihi tecrübenin ve sarsılmaz iradenin sonucu olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet'i en baştan böyle tasarladı. İşte bütün bunlarla Türkiye 1923'ten itibaren büyük bir kalkınma ve refah atılımı yaptı.
Millet olarak tarihin çok zor bir döneminde çok önemli işler başardık. Dünya kadın haklarını konuşmazken, Cumhuriyet bu millete Atatürk bu millete kadın haklarını emanet etti. Her alanda koşar adımlarla modernleşen aydınlık bir ülkeye dönüştük. İşte kula kulluk etmeyi bitirdi Atatürk, 'Millete özgürsün. Fikri hür vicdanı hür nesiller istiyorum' dedi. Sonra adımlar devam etti. Özgürleşme ve demokrasi adına benzer şekilde 1946'da 50'de hatta 83'te demokrasiyi pekiştirecek önemli adımlar atıldı. Cumhuriyet'in 101'inci yılını idrak ettiğimiz bugün ülkemiz büyük bir sınavdan geçiyor. Ağır bir sınavdan geçiyor. Demokratik Cumhuriyetimiz ne yazık ki kriz içinde. Özellikle bunun nedeni yaklaşık 8 senedir 2016'dan bu yana Türkiye'nin tarihine ve demokrasi tecrübesine asla uymayan tepeden inme bir rejim ile karşı karşıya olmamızdır. Şaibeli bir referandumla Türkiye'ye dayatılan bu sistem ülkemizin o güçlü tarihsel yolculuğunda kötü bir sapma anlamına geliyor. İşte bize dayatılan bu sistem en önemli değerimiz olan güçler ayrılığını kaldırıyor, reddediyor. Parlamentoyu, milletin Meclisini küçümsüyor, milletin iradesini göz ardı ediyor, adalet kurumlarını siyasetin aracına dönüştürüyor. Ve özellikle sevgili gençler bu sizi ilgilendiriyor, Cumhuriyet'in temeli olan liyakat ilkesini kökünden ortadan kaldırıyor. Halbuki benim her genç evladım 'ben çalışırsam hakkımı alabilmeliyim' diyebilmeli bu memlekette. Ama bunu ortadan kaldırdılar, geri getireceğiz! Liyakati geri getireceğiz, milletin evlatlarının haklarını geri getireceğiz.
'Her yerden çeteler fışkırıyor'
İşte size ve bize dayatılan bu sistem bir yandan ekonomik olarak ülkemizi yoksullaştırdı. Diğer yandan özgürlüklerimizi sözde güvenlik gerekçeleriyle kısıtladı. Bu devletin ciddiyetini zedeliyor. Devleti kişiselleştiriyor. Hani şahsım diye bir kelime var ya, şahsıma dönüştürüyor. Halbuki devlet şahsım olur mu? Devlet milletin, milletin! Her gün değişen kararlar ve fikirlerle ülkemizi sarsıyorlar, sersemletiyorlar. Türkiye'de herkes devlet ciddiyetine, demokrasiye, özgürlüklere, eşitliğe, bir arada yaşamaya hasret hale getirildi. 86 milyonun gözü önünde devletimizin ne yazık ki köklü kurumları bir bir çürütülüyor. İktidara en yakın olanlar dahil hiç kimse kendisini güvende hissetmiyor. Hastanelere bile güvenimiz sarsılıyor. Evde, sokakta, işte, okulda, hastanede, mahkemede hiç kimse kendini güvende hissetmiyor. Her yerden çeteler fışkırıyor, Allah aşkına nedir bu çılgınlık! Hadi işinize! Bu memleket sahipsiz değil, göreceksiniz. Bu çürüme topluma sirayet ediyor, eğitimlisinden eğitimsizine fakirinden zenginine herkes etkileniyor. Ama hiç kimse bunu hak etmiyor. Bizim Atamıza borcumuz var. 1923'ten bu yana nice nesiller görevler yaptı. Bazı yıllarda doğanlar, şu anda devletin belli kademelerinde bir kısım süreçleri yöneten insanlar. Artık onların devri bitti, yeterince zarar verdiler. Onun için diyoruz ki artık bu iş yeni neslin işi. Biz de bu dönem görevimizi yerine getirip, alnımız açık başımız dik siz güzel gençlere geleceği hızlıca emanet etmemiz lazım. Size çok güveniyoruz.
'Bunun için yola çıktık'
İşte Cumhuriyetimizin yeniden buluşması için Atatürk'ün kurduğu değerlere dönerek bu tarihsel sapmaya son verebilmek için yola çıktık. Yola çıkarken sizlere, özellikle de gençlerine güvendik. Bunu hep birlikte başaracağız! Yeni bir tarihi dönemecin eşiğindeyiz. Yeterince zarar verdiler; artık onların devri bitti, eski dönem aktörlerinden kurtulmanın zamanı geldi. Bu zikzaklarla dolu dönemi artık geride bırakmalı, moloz yığınını ortadan kaldırmalıyız.
Sorunlarımızın temelinde milleti yönetenlerin milletten uzaklaşması yatıyor. Oysa biz bu ülkeyi 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyerek kurduk. Bu ülkeden bir adım geri atmayız, sakın geri atmayın. Hakkınız olanı savunun, özgürce konuşun, aklınıza gelen her fikrinizi paylaşın. İşte Cumhuriyet bunun için kuruldu. Hem devletimizi hem demokrasimizi hem de değerlerimizi sil baştan yeniden tanımlamalıyız. Devleti kişilere değil, kurallar ve kurumlara bağlı; herkes için eşit hizmet üreten bir yapıya kavuşturmalıyız.
'O gün gelmiştir'
Yargıyı bütün güç odaklarından bağımsız hale getirmeliyiz. Yargının siyaseti şekillendirmenin bir aracı olarak kullanılmasına asla izin vermeyiz. Bakın atanmış bir siyasetçi, seçimle iş başına gelmiş bir diğerine 'ahmak' derken dava açmayan yargı, sözü muhatabına iade edene de dava açmamalı.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında tam da Atamızın hayal ettiği gibi özgürlük, eşitlik ve adalete dayalı güçlü ve refah içinde bir ülkeyi inşa etmek göreviyle karşı karşıyayız. Cumhuriyet Bayramı'nı coşkuyla kutluyoruz çünkü hepimiz bu göreve hazırız.
Kendi koltuklarından başka hiçbir şeyi düşünmeyen siyasetçilerin, bizi 'şu bu' diye ayıranlara inat günü geldiğinde tek yürek olmaya hazır mıyız? Dün başardık, bir kez daha başarırız! O gün gelmiştir, bundan sonra size tavsiyem ruhunuzu temizleyin. Her sabaha özgürlük, eşitlik ve adalete bir gün daha yakınız diye uyanacağız. Bundan sonra her sabaha gelecek endişesi duymadan yeni bir hayata bir gün daha yakınız diye uyanacağız. Bu umutla, bu inançla daha çok çalışacağız ve mutlaka başaracağız."