Ekrem Dumanlı'dan sarsıcı seçim iddiası!
Abone olCemaatin bir etkinliğinde konuşan Ekrem Dumanlı 2015 seçimleri için "Elimde somut bir şey yok, belki de bu son seçim olur." dedi.
Cemaate yakınlığı ile bilinen
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Medialog Platformu'nun düzenlediği,
'Muhalif Medyaya Cadı Avı' konulu toplantının konuğu Zaman Gazetesi
Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı oldu. Dumanlı yaptığı konuşmada
"Korkum şu; böyle giderse, baskı sistemi böyle devam ederse medya
susturulur, hatta belki siyaset sahası için iddialı bir şey
söyleyeceğim ama endişemi söylüyorum. Elimde somut bir şey yok,
belki de bu son seçim olur." dedi.
Gözaltına alınma süreci ve yaşadıklarını anlatan Ekrem Dumanlı,
Türkiye'de medya üzerinde ağır baskılar olduğunu ve muhalif
gazeteci ve medya gruplarının bu baskından etkilendiğini söyledi.
Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın tutuklanması,
gazeteci Sedef Kabaş'ın tweet attığı için gözaltına alınması ve
'Alo Fatih' olayını medyaya baskı örnekleri olarak veren Dumanlı,
"Türkiye'de muhalefet eden siyasi partiler üzerine de korkunç baskı
olduğunu görüyorum." dedi.
'BÖYLE GİDERSE MEDYA
SUSTURULUR'
Türkiye'de kuvvetler ayrılığı konusunun önemli olduğunu ve bu
gidişle medyanın susturulacağını belirten Dumanlı, yaklaşan genel
seçimlere ilişkin dikkat çeken bir düşüncesini paylaştı. Dumanlı,
"Korkum şu; böyle giderse, baskı sistemi böyle devam ederse medya
susturulur, hatta belki siyaset sahası için iddialı bir şey
söyleyeceğim ama endişemi söylüyorum. Elimde somut bir şey yok,
belki de bu son seçim olur." ifadesini kullandı.
"ENDİŞEMİ SÖYLÜYORUM, SON SEÇİM
OLABİLİR"
Bu arada, toplantıya katılan yabancı basın mensubunun, 'Son seçim
olabilir.' sözünü açmasını istemesi üzerine Dumanlı, şöyle
konuştu:
"Ben korkumu endişemi söylüyorum. Bu sadece benim endişem değil. Aşağı yukarı 8-10 ay önce Sayın Erdoğan'ın 30 yıllık arkadaşına rastladım. Halen çok yakın arkadaşı. Bana gazetenin yaptığı yayınların çok sert olduğunu ve Hizmet Hareketi'nin de yanlış tutum içinde olduğunu söyledi ve bazı eleştirilerde bulundu. Ben ona şöyle bir cevap verdim; Mesele AK Parti-Hizmet Hareketi meselesi değil, daha köklü. Mesele öyle olsaydı ne Hasan Cemal'in sıkıntı çekmesine, ne Derya Sazak'ın işsiz kalmasına, ne diğer medyadaki insanların baskı altına alınmasına gerek olurdu. Sen 30 yıldır aile dostusun, sana basit bir soru sormak istiyorum dedim. Türkiye nereye gidiyor? dedim. Bu gidişle Türkiye ne olur? Bir İsviçre mi, bir Fransa, Almanya Amerika mı olur? Bana gülerek 'Nereye gideceğini ben görüyorum' dedi. 'Böyle devam ederse bir Özbekistan olur' dedi. Neden Özbekistan? diye sordum. 'Orada da bir lider var, onun kızı, oğlu, damadı, damadının arkadaşı, kızın arkadaşları bir aile memleketi yönetiyor' dedi. Bunu söylerken dikkat ettim hala Erdoğan'ı çok seviyor ve söylerken de acı çekiyordu. Neden böyle söylüyorsun dediğimde şöyle izah etti; '2002'de iktidara geldiğimizde büyük toplumsal uzlaşma elde ettik. İçinde liberaller, sağcılar, solcular vardı. Türkiye'nin bütün renklerini kucaklayan bir partiydik. Sonra en uzaktaki insanlardan başlayarak herkesi kaybettik. Şimdi ne danışmanların, ne bakanların, ne milletvekillerinin Sayın Erdoğan üzerinde istişare edebilecek, konuşabilecek etkisi kalmadı' dedi. Hatta bu iş sadece bu Cemaatle mücadele ile kalmaz, başka İslami cemaatler, AK Parti'nin içindeki bir kısım unsurlar Erdoğan gibi düşünmeyen önemli kişiler ve onların etrafındaki insanlarla devam eder. Gelir gelir bu iş akrabalık bağları üzerinden bir sisteme döner' dedi."