Ekrem Dumanlı'dan Erdoğan'a mektup
Abone olDershanelerin kapatılmasına karşı bayrak açan Zaman gazetesinin tepe ismi Ekrem Dumanlı, Başbakan Erdoğan'a açık mektup yazdı.
-Aksi takdirde açılan yarayı tedavi etmek, değil
on yıl, sonsuza kadar sürecektir. Değer mi Allah
aşkına?
-Bu mağdur ve mazlum insanların âhını almamak lazım.
Bugün halini halka arz edenler, bilmecburiye, yarın Hakk’a arz
etmek zorunda kalır. Mevzuu buraya getirmeden çözmek
şart...
-Lütfen manzarayı bihakkın görün, goygoycu arkadaşların,
alkışçı meslektaşların hakperestlikten uzaklaşarak her icraatınızı
tezahürat coşkusuyla kutsaması yanıltıcı olabilir.
-Hiç kimsenin istemediği bir konuda orta yol bulmak sizin siyasî tecrübenize yakışan bir davranıştır.
-Hakkı müdafaa ederken dürüstçe ve mertçe konuşmamız
“şamar atma” gibi mütecaviz bir benzetmeye tâbi
tutulamaz...
Bu satırlar Zaman i Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'ya
ait. Dershane düzenlemesinin gündeme gelmesinden sonra sert
yayınlarla Başbakan Erdoğan'ın tepkisini çeken Zaman gazetesinin
başındaki isim, bugün köşesinden Erdoğan'a açık uzun bir mektup
yazdı.
Konunun taraflarca daha iyi anlaşılması adına noktasına,
virgülüne dokunmadan mektuba kulak veriyoruz:
Siz de gayet iyi bilirsiniz ki, tevhid akidesine sımsıkı bağlı
insanlar, hiçbir kul karşısında eğilip bükülmeden gerçekleri
dosdoğru söylemekle mükelleftir. Hele söz konusu milletin
himmetiyse! Zor zamanda hak ve hakikati haykırmak, tarihî bir
hatanın önüne geçmek, O’na inanan her bir fert için vazife-i
kutsiye haline gelir. Milletin kaderinde derin izler bırakacak bir
konuda gördüğümüz hakikatleri söylemeye mecburuz. Zira, “Hakkın
hatırı âlidir”. Öyle ümit ederim ki, idareci olmanın ağır
sorumluluğunu taşıyan sizler de kardeşlerinizden gelen tenkit ve
teklifleri duymak istiyorsunuzdur.
Konuşmalarınızdan anlaşılıyor ki kırgınsınız, dargınsınız. İnanın
sizi seven, size itimat eden insanlar da en az sizin kadar kırgın
ve dargın. “Eğitimin onca problemi varken neden dershaneleri
kapatıyorsunuz?” sorusunun karşılığı yok çünkü. Kelime oyunları ile
yapılan ambalajlar, gönüllerde oluşan yarayı sarmaya yetmiyor. Bir
zamanlar kanun zoruyla kapatma ve dönüştürmenin mağduru iken, şimdi
bu kavramları sık sık kullanmanız insanların yüreğini burkuyor. Hal
böyle olunca mevzu sadece dershanelerin kapanıp kapanmaması ile
sınırlı kalmıyor, derin endişeler, insanların vicdanını sızlatıyor.
Şu yaşanan sürece insanlar bir anlam veremiyor.
BARİ BU İNSANLARA KULAK VERİN
Bir tıkanmışlık var. Toplumun bütün kesimlerinden yükselen ricanın
bir ağırlığı olması gerekiyor çünkü: 60 yılını davaya adamış
Hekimoğlu İsmail feryat ediyor; “Kapatırsanız en çok ben üzülürüm,
kırılırım, darılırım.” diyor, duyan yok. Doğu’nun, Güneydoğu’nun
kanaat önderleri, “Aman ha! Sakın ha kapatmayın!” diye istirham
ediyor; dikkate alan yok. Eğitimciler, sosyologlar, hukukçular, iş
dünyası “Bu işte bir yanlışlık var.” diyor; sesleri adeta bir
duvara çarpıp geri dönüyor. Cuma günü paydaşlar platformu, 3 bin
dershaneyi temsilen basın toplantısı yaptı. Adamlar feryat ediyor;
ama bakanlık yetkilileri ikna odalarında kendi masalları eşliğinde
derin bir uykuya dalmış durumda. Dershane sektörünün yüzde 70’ini
temsil eden bu kişilerin haberini bazı basın kuruluşları tek
satırla bile olsa haber yapamıyor. Kimden endişe duyuyor, neden
çekiniyorlar; tarih bunları bir gün mutlaka yazacak…
İnanın Sayın Başbakanım,
Konu sadece “cemaat duyarlılığı” ile sınırlı değil. Beşiktaş
Meydanı’na öğrencileriyle gelip “Sayın Başbakanım, saatimizi bile
satarak dershane kurduk, lütfen kapatmayın!” diyen Arşimet
Dershanesi’nin sahibi kendi çilesini arz ediyor. Final Dershanesi
sahibi Zeki Çobanoğlu feryat ediyor: “236 şubem var, biri bile
okula dönüşemez.” Donanım Dershanesi’nin kurucusu Emre İpek,
“Eşimle beraber kurduk.” dediği dershanesi için “Şimdi yuvamızı
kapatmak istiyorlar.” diyor. Bu insanların hiçbir “cemaat” ile
alakası yok. Üzücü bir terkiple ‘karşı taraf’ demenizi derin bir
teessür ile karşıladı sevenleriniz. Sesimizin yüksekliği, sadece
‘yüzde 25’ dediğiniz insanların haklarını savunduğumuz için değil;
bütün sektörün hissiyatını ifade ettiğimiz ve halkın tamamının
yaşayacağı sıkıntıya tercüman olduğumuz içindir.
DAHA YAŞANMADAN BU SIKINTI SİZLERE ANLATILDI
Sayın Başbakanım,
“Cemaatin içindeki insanlarla dershane konusunu konuştuk.”
diyorsunuz. Haklısınız. Konuşuldu; ancak her konuşmada size, “Bu
çok yaralayıcı olur, duygusal bir kopuşa neden olur...” denildi.
Allah şahit ki bu mevzu her açıldığında kanun zoruyla dershanelerin
kapısına kilit vurulmasının yanlış olacağı size iletildi. Ve
sanıldı ki sizin nezdinizde hiçbir beklentiye girmeden destek veren
o gönül dostlarınızın bir hatırı var. Sanıldı ki kardeşlerinizin
samimi itirazları nazar-ı dikkate alınıyor. Şimdi büyük bir hayal
kırıklığı yaşanıyor. Yaptığınız bütün hayırlı işlerde size var
gücüyle destek verenler, “mezardan kalkıp” Türkiye’nin
demokratikleşmesine katkı sağlayanlar sizin mükerreren söylediğiniz
bir çift söze gönül bağlamıştı: “Ben Rabb’ime söz verdim; benim
dönemimde insanımıza zarar verilmeyecek.” Şimdi “bu ülkenin
sevdalıları”, yapmayı düşündüğünüz bir icraatın sadece kendilerine
değil; ülkeye büyük zarar vereceğini düşünüyor. Hal böyleyken bu
ısrar niye?
Lütfen etrafınızdan başlayarak kamu vicdanını bir yoklayın.
Göreceksiniz ki herkes “Ben de dershanelerin kapatılmasına
karşıyım.” diyor. Parti kurmaylarınızdan değişik cemaatlere kadar
size doğrudan bir şey diyemeyen insanlar, “Keşke bu duruma
düşülmeseydi.” diyor. Bunca zamandır tartışılan bir konuda makul
bir gerekçeyle ortaya çıkıp sizi destekleyen bir insan göremedim.
“Kapatmıyoruz, dönüştürüyoruz.” lafı sadece kelime oyunu olarak
kalıyor maalesef. Hal böyle olunca mevzu bambaşka vadilere
kayıyor.
Mesela “kara propaganda”. Biz somut bir belge üzerinden kamuoyunu
bilgilendirdik ve istedik ki bir yetkili çıksın bu kabul edilemez
‘taslak’ın yanlış olduğunu söylesin. Özel sektörün
devletleştirilmesi korkunç bir yanlış çünkü. 11 yıllık
iktidarınızda ortaya koyduğunuz demokratik vaatler ve uygulamalar
“kamu zoruyla dönüştürme” lafını reddediyor. Kaldı ki ilk gün
Bakanlık yetkilileri tarafından “yalan” denen her şeyin, gerçeğin
ta kendisi olduğu ortaya çıktı.
Bir de şamar benzetmesi var. Şifahen yapılan bir açıklama olduğu
için canlı yayın kazası gibi algıladım şahsen. Zira cümle âlem
bilir ki biz Yunus mesleğinin muhabbetiyle hep şu mısraları okuyup
durduk hayat boyunca: “Dövene elsiz gerek / Sövene dilsiz gerek /
Derviş gönülsüz gerek...” Elhak kendi hususi işlerimiz için tercih
ettiğimiz yol yine, ‘Bizim Yunus’un gösterdiği erkândır; lakin
dershane konusunda susmadık, susamazdık da; umumun hakkı söz konusu
olduğunda var gücümüzle hakikatleri söylemek hem boynumuzun
borcudur hem size olan sevgi ve saygımızın gereğidir. Hakkı müdafaa
ederken dürüstçe ve mertçe konuşmamız “şamar atma” gibi mütecaviz
bir benzetmeye tâbi tutulamaz...
Dershane konusunda size hissiyatımız defalarca ifade edildi ama
zerre miktar dikkate alınmadı. Kaldı ki bu camia sizden bir kerecik
bile grupçuluk yaparak bir şey istemedi. Hep ülkemiz ve insanımız
için sizinle konuşuldu. Adeta bir ulufe üslubuyla söylenen “ne
istediler de vermedim” lafı bile, maalesef, kırıcıdır,
üzücüdür.
HALKA ŞİKÂYET HAKK’A ŞİKÂYETE DÖNÜŞMEDEN
Sayın Başbakanım,
Yüreğine ateş düşmüş insanımız, bu yapılmak istenen zoraki dönüşümü
şimdilik halka şikâyet ediyor. Bu feryadı polemiklerle susturmak
sorunu çözmez; derinleştirir. Kırılmamak da lazım; zira insanlar en
demokratik haklarını kullanıyor. Onlara kulak verme ve problemi
çözme yerine, her söylenen sözü alınganlıkla karşılamak yanlış. Bu
mağdur ve mazlum insanların âhını almamak lazım. Bugün halini halka
arz edenler, bilmecburiye, yarın Hakk’a arz etmek zorunda kalır.
Mevzuu buraya getirmeden çözmek şart...
Neredeyse bir buçuk ay önce dershane meselesinin bu üzücü noktaya
kadar gelip dayanacağından endişe etmiş ve sizi meseleye el
koymaya, acizane, davet etmiştim. Bir dostumdan duyduğuma göre o
yazıya bile alınmışsınız. Hayretler içinde kaldım. Zira o gün aynen
şöyle demiştim: “Dershane konusundaki kördüğümü Başbakan Erdoğan
çözmeli. Nasıl mı? Tıpkı başka konularda olduğu gibi halkın
dershane mevzuundaki endişelerini dikkate alarak…” Bugün göstere
göstere gelen bir kaza yaşandı; daha ötesi daha büyük bir iletişim
kazasıdır...
Sayın Başbakanım,
Lütfen manzarayı bihakkın görün, goygoycu arkadaşların, alkışçı
meslektaşların hakperestlikten uzaklaşarak her icraatınızı
tezahürat coşkusuyla kutsaması yanıltıcı olabilir. Aslında o
kardeşlerim bu yaptıklarıyla size fayda değil zarar veriyor; çünkü
kardeşlik hukuku, eğriye eğri, doğruya doğru demekten geçiyor.
Bugünkü manzara aynen şöyledir: Hiç kimsenin makul bulmadığı kanun
zoruyla dershane kapatma/dönüştürme, halkın yüreğinde derin bir
yara açmaktadır.
Hiç kimsenin istemediği bir konuda orta yol bulmak sizin siyasî
tecrübenize yakışan bir davranıştır. Örnekleri çoktur. Halkın
itirazlarını sizin kadar dinleyen ve kararını yeniden gözden
geçiren bir lider göstermek hiç de kolay değil. Sayın
Cumhurbaşkanı’ndan bakanlarınıza, eğitim sektöründen çocuklarının
üniversite okuması için binbir fedakârlığa katlanan ailelere kadar
herkes dershanelerin kanun zoruyla ortadan kaldırılmasını endişeyle
karşılıyor. Konunun tartışılmasını, paydaşların dinlenmesini,
herkesin uzlaşacağı ve neslimizin daha iyi yetişmesine vesile
olacak formülün bulunmasını herkes istiyor.
Yeri geldiğinde karşı çıkmak dürüstlüğün göstergesidir, her şeye
doğru demek, takiye emaresidir. Madem insanlar civanmert bir eda
ile size, “Bu yanlıştır...” diyor, onlara kulak vermek bir nakise
değil fazilettir. Halk sizden bunu bekliyor. Aksi takdirde açılan
yarayı tedavi etmek, değil on yıl, sonsuza kadar sürecektir. Değer
mi Allah aşkına?
Lütfen manzarayı bihakkın görün, goygoycu arkadaşların, alkışçı meslektaşların hakperestlikten uzaklaşarak her icraatınızı tezahürat coşkusuyla kutsaması yanıltıcı olabilir. Aslında o kardeşlerim bu yaptıklarıyla size fayda değil zarar veriyor; çünkü kardeşlik hukuku, eğriye eğri, doğruya doğru demekten geçiyor. Bugünkü manzara aynen şöyledir: Hiç kimsenin makul bulmadığı kanun zoruyla dershane kapatma/dönüştürme, halkın yüreğinde derin bir yara açmaktadır.
Hiç kimsenin istemediği bir konuda orta yol bulmak sizin siyasî tecrübenize yakışan bir davranıştır. Örnekleri çoktur. Halkın itirazlarını sizin kadar dinleyen ve kararını yeniden gözden geçiren bir lider göstermek hiç de kolay değil. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan bakanlarınıza, eğitim sektöründen çocuklarının üniversite okuması için binbir fedakârlığa katlanan ailelere kadar herkes dershanelerin kanun zoruyla ortadan kaldırılmasını endişeyle karşılıyor. Konunun tartışılmasını, paydaşların dinlenmesini, herkesin uzlaşacağı ve neslimizin daha iyi yetişmesine vesile olacak formülün bulunmasını herkes istiyor.
Yeri geldiğinde karşı çıkmak dürüstlüğün göstergesidir, her şeye doğru demek, takiye emaresidir. Madem insanlar civanmert bir eda ile size, “Bu yanlıştır...” diyor, onlara kulak vermek bir nakise değil fazilettir. Halk sizden bunu bekliyor. Aksi takdirde açılan yarayı tedavi etmek, değil on yıl, sonsuza kadar sürecektir. Değer mi Allah aşkına?