Son günlerin favori kitaplarından “Arabanın Dili Olsa”da anlatılan bu trafik öyküsü çok konuşulacağa benzer. Yazarı Burçin Yıldırım’ın kaleminden cümlesine dokunmadan aktarıyoruz... 5 aylık hamileyken kursa gelen Ayşe ilk girişinde yazılı sınavı geçemedi. Sınavlar da iki ayda bir yapılıyor. Ayşe iki ay sonraki yazılı sınavı geçti. Aslında hamile bayanları kursa almıyoruz. Heyecanlanır, erken doğum yapar veya bebeği düşürür diye. Yani riskli bir durum ama Ayşe'nin durumu farklıydı. Almanya'ya gelin gitmiş. Şu an İstanbul'da olmasının sebebi doğum içindi. Doğumdan sonra Almanya'ya geri dönecekti. Yazılı sınav sonuçlarının ardından ilk hafta sonu direksiyon sınavı vardı. Ayşe'ye hamileliğini kapatacak pardösü gibi bir şey giyinip sınava gelmesini söyledim. Yoksa komisyon sınava girmesine izin vermezdi. Sınav günü her şey hazır, herkes hazır derken içeriden bir haber geldi. - Hocam, sizin öğrencilerden Ayşe'nin sancısı tuttu. Çok heyecanlandı galiba. - Olamaz, ne yapacağız şimdi? Dur sen komisyona çaktırma. Ben onu öne almalarını isteyeceğim. Komisyondakilerle konuşup onu listenin başına aldım. Ayşe direksiyona geçti, ben yanında, komisyon üyesi iki erkek hoca da arkada derse başladık. U dönüşü yapıp bir rampaya çıkıp park edecektik. Tam rampaya gelmişken Ayşe "Ay aman" diye bağırdı. "Floş" diye bir su sesi geldi. Ben durumu fark ettirmeden kadını hastaneye götürmeyi düşünürken "pat" diye bir ses, arkasına da bebek ağlaması geldi. Bebek, kadının ayaklarının üstüne düştü. El frenini çekip, kontağı nasıl kapattığımı bilemedim. Komisyon üyelerine dönüp inmelerini rica ettim. Şaşırmış bir halde dona kaldılar. - Kadın doğurdu, hemen siz inin. Ben hastaneye yetiştireceğim. Her yer kan içindeydi. Adamlar iner inmez mantomu çıkarıp çocuğu sardım. Göbek bağı hala bağlıydı. Herkes arabaya doğru koştu. Kimse ne olduğunu anlayamamıştı. Kurs yetkililerine, "Sağlık ocağına haber verin" dedim. Ayşe'yi yana geçirip bebeği kucağına verdim. Direksiyon başına geçip hemen Kurnaköy sağlık ocağına doğru yol aldım. Sağlık ocağına vardığımda kapıları kapalıydı. Pazar günü açmıyorlarmış. Cep telefonumdan Kurtköy sağlık ocağını aradım. - Hemen bir sedye hazırlayın. Doğum yapmış bir kadın getiriyorum. 6-7 km yolu o kadar hızlı gittim ki adeta uçtum. Sedye hazırlanmış kapıda bizi bekliyorlardı. Ayşe'yi hastaneye yatırdık. Kayınvalidesini arayıp haber verdim. Kayınvalide gelince kursa döndüm. Herkes beni bekliyordu. Ben gittikten sonra telaşla herkesi geçirmişler. Tabi bizim Ayşe anneyi de. Ertesi gün elimde çiçeklerle Ayşe ve minik kızımızı ziyarete gittim. Ayşe gözleri dolu dolu bana sarıldı. - Hocam, bu iyiliğinizi hiç unutmayacağım. Hastane masraflarını da kurs karşılamış. Çok sağ olun. Ne olacak kızım. Seni öyle mi bırakacaktık. E , bırak bunları da söyle bakalım ne ad koydunuz? - Sema koyduk hocam, kızımın adı Sema... Çok duygulandım. Hiç beklemiyordum. Çok büyük bir jest oldu. Arabada doğan bu minik kız da belki bir gün benim gibi bir direksiyon hocası olur. Kim bilir? Bunun gibi ilginç birçok hikayeyi "Arabanın Dili Olsa" kitabında bulabilirsiniz... Eser Adı: Arabanın Dili Olsa Orijinal dil: Türkçe Yazarı: Burçin Yıldırım Kitabın türü: Anı Katkıda Bulunanlar: Şeref Yılmaz (Yayın Yönetmeni) Nilgün Şahin (editör), Murat Gökhan Gürel (mizanpaj), Ahmet Yolaçan (kapak) Basım Tarihi: Ekim 2010 Sayfa Sayısı: 128 Etiket Fiyatı: 8 TL (KDV dahil) Çıkış tarihi: Ekim 1. Basım Kitap Tanıtım Yazısı : Kitap, sürücü kurslarında direksiyon dersi veren bir sürücü hocasının anılarını ve izlenimlerini içeriyor. Bu zamana kadar pek de kaleme alınmamış olan bu tür anılar, okura iyi ki kaleme alınmış dedirtecek türden. Anıları ve izlenimleri okurken acemi şoför adaylarının trajikomik hallerini görüp bazen tebessüm edecek bazen de sosyal hayatta bir yara haline gelen itirafları okuyup hayrette kalacaksınız. Kitap hem bir anı hem bir eğlence kitabı özelliği taşımasının yanısıra sosyal hayattan çarpıcı kesitler sunan bir analiz kitabı olma özelliği de taşıyor.