Eğitim-Bir Sen kabul etmiyor
Abone olEğitim-Bir Sen hükümetin açıkladığı zam oranının kabul edilemez olduğunu söyledi.
Hükümetin açıkladığı zam oranları, memurun derdine derman
olmaktan uzaktır. Aralarında öğretmenlerin de bulunduğu sayıları 1
milyonu aşan devlet memurları, 2007 yılında da yoksulluk sınırının
çok çok altında, açlık sınırına yakın düzeyde bir ücrete talim
etmek zorunda kaldılar.
2007 yılında da dememizin sebebi, Sayın Başbakan’ın “Bize 3 yıl
süre tanıyın” demiş olmasını hatırlatmak içindir. Üç yıl geçti,
dördüncü yıl da bitmek üzere, ancak bu yıl için açıklanan zam
oranları geçen yılı bile aratır durumdadır.
Bakanlar Kurulu kararıyla memurlara 2007 yılı için verilmesi
kararlaştırılan artış oranı, memur gerçeğiyle bağdaşmadığı gibi
ülke gerçekleriyle de örtüşmemektedir.
Enflasyondaki düşüşlere ve iftiharla açıklanan büyüme rakamlarına
rağmen, sözü edilen iyileşmelerin kamu hizmetlerini üreten cefakar
memurun mutfağına yansımadığı gerçeği bir kere daha gözler önüne
serilmiştir.
Rakamları açıklayan hükümet sözcüsü sayın Bakan da bu durumun
farkında olmalıdır ki, maaş zamlarını açıklarkenki ses tonunda,
büyüme rakamlarını ve enflasyon düşüşlerini ilan ederkenki gurur ve
övünme hissinden eser yoktu. Hatta sayın Bakan, geçen yıldan kalan
% 2.32’lik enflasyon farkını bile gelecek yılın zammıymış gibi
takdim edip güya memurun aldığı zam rakamını şişirme yoluna
gitmiştir.
Bu tavır, Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, Toplu Görüşmelerdeki
sendikaları işlevsiz bırakmaya, kamu çalışanlarını küçük düşürmeye
yönelik tutumunun bir devamıdır.
Lise mezunu bir memur halen 665 lira, üniversite mezunu memur ise
668 lira almaktadır. Enflasyon farkını eklesek dahi, Temmuz 2007
itibariyle bu rakamların ilki 735 lira, ikincisi 749 lira
olmaktadır. Geleceğimizi emanet ettiğimiz fakülte mezunu
öğretmenlerimizin 824 lira olan maaşı 911 lira olmaktadır.
Konfederasyonumuz Memur-Sen’in Uzlaştırma Kurulu’na bildirdiği; “en
düşük devlet memuru maaşının en az 1000 YTL olması” talebinin,
yukarıdaki rakamlara bakılınca ne kadar haklı bir talep olduğu daha
iyi görülmektedir.
Kamu hizmetleriyle ilgili tüm süreçlerde olduğu gibi ücretlerle
ilgili kararlarda da sivil toplum dışlanmıştır. Kamu çalışanlarının
hiç olmazsa kendileriyle ilgili temel kararların alınması
süreçlerine demokratik katılımları engellenmiştir. Eğitim, sağlık,
haberleşme, ulaşım, diyanet gibi temel hizmetleri üreten kamu
çalışanlarının üyesi olduğu sendikalar, kamu çalışanlarının sesi
soluğu olmuş, ancak Toplu Görüşmelerde bu ses adeta boğulmuş,
duymazlıktan gelinmiştir.
Ülkemizin kaynaklarının adil dağıtımı ve hakça bölüşümü
bürokratların kararlarıyla değil; bizzat temel hizmetleri üreten
çalışanlar eliyle gerçekleşinceye kadar, kamu çalışanları, hak ve
emek mücadelesinde kararlılıkla yollarına devam
edeceklerdir.