Egemen güçlerin sessizliğine tabi olmayı değil...
Abone olBaşbakan Erdoğan, "Filistin’de, özellikle Gazze’de yıllardır yaşanılan trajediye karşı dünya yıllardır sessiz kaldı. Biz Türkiye olarak ege...
Başbakan Erdoğan, "Filistin’de, özellikle Gazze’de yıllardır
yaşanılan trajediye karşı dünya yıllardır sessiz kaldı. Biz Türkiye
olarak egemen güçlerin sessizliğine tabi olmayı değil, tarihimizin,
medeniyetimizin ve ecdadımızın bizlere yüklediği mirası tercih
ettik" dedi.
Başbakan Erdoğan, Uzakdoğu gezisinin son durağı olan Malezya’da,
Araştırma ve Dönüşüm Vakfı ve Razak Yönetim Okulu tarafından
düzenlenen “Dönüşen Doğu Asya-Pasifik Bölgesi ve Türkiye” konulu
konferansta konuştu. "Egemen güçlerin sessizliğine tabi olmayı
değil, tarihimizin, medeniyetimizin ve ecdadımızın bizlere
yüklediği mirası tercih ettik" diyen Erdoğan, İslam dinini
karalamaya yönelik kampanyalara karşı mücadelenin tüm müslümanların
asli sorumluluğu olduğunu dile getirdi. Erdoğan konuşmasında, Türk
dış politikasının gönül kazanmak ve adalet temeline dayandığını
vurguladı. Türkiye’nin geçmişten günümüze kendisinden yardım
isteyen herkese imkanları ölçüsünde yardım elini uzattığını
söyleyen Erdoğan, Asya’nın iki ucunda bulunan Türkiye ve
Malezya’nın bölgeye hem ekonomik istikrar, hem de barış anlamında
istikrar kattığını belirtti.
"KARA KAMPANYALARI ETKİSİZ HALE GETİRMEK HER BİRİMİZİN ASLİ
SORUMLULUĞU"
Başbakan Erdoğan, bazı marjinal örgütlerin gerçekleştirdiği
eylemlerinden yola çıkarak, tüm müslümanları töhmet altında
bırakanların İslam dinine karşı saygısızlık içerisinde olduğunu
belirterek, "terör kadar, ırkçılık kadar, şiddet kadar,
anti-semitizm kadar, İslamafobiyanın da" insani değerleri ayaklar
altına alan çok ciddi bir tehdit olduğunu ifade etti.
"Birilerinin müslümanların küresel imajına yönelik karalama
kampanyaları yapmaları, elbetteki bizler için mazeret olmaz" diyen
Erdoğan, "Rabbimiz, kitabımız Kur’an-ı kerimde ifade ettiği gibi
İslam dininin sahibidir. Biz sahip çıksak da, çıkmasak da, O,
dinini mutlaka koruyacaktır" şeklinde konuştu.
Erdoğan, "Yani birileri saldırsa da, birileri karalamaya çalışsa
da, hürmetsilik yapsa da dinimiz aziz olmasından, izzetinden hiçbir
şey kaybetmeyecektir. Bize düşen karşı karşıya kaldığımız zor
imtihandan başarıyla çıkabilmektir. Sabrederek, tahammül ederek,
gayret ederek ve mücadele ederek, kara kampanyaları etkisiz hale
getirmek her birimizin asli sorumluluğudur" dedi.
YUNUS EMRE VE MEVLANA CELALEDDİN RUMİ’DEN ÖRNEKLER VERDİ
Tüm müslümanların, İslam’ın, bir sevgi dini, kardeşlik inancı
olduğunu, barış dini olduğunu idrak etmek ve bunu bıkmadan,
usunmadan anlatmak, bunu yaşamak ve yaşatmak zorunda olduğunu
söyleyen Erdoğan, "Ötekileştirme, hor görme, nefret, aşağılama,
bizim medeniyetimizde kendine hayat zemini bulamamaktır" diye
konuştu.
Erdoğan, "İnsanları dış görünüşlerine, etnik kökenlerine, zengin ya
da fakir oluşlarına, hastalıklı, sağlıklı, kadın, erkek oluşlarına,
özellikle de inançlarına göre tasnif etmek, ayırıma tabi tutmak
bizim medeniyetimizin kesinlikle reddettiği bir tutumdur.
Türkiye’nin önemli şairlerinden Yunus Emre bunu şu sözlerle ifade
ediyor. ’Yaradılanı severim, Yaradandan ötürü’. Mevlana Celaleddini
Rumi ise, "Yaradılandan şikayet, Yaradandan şikayettir" diyor.
Burası çok önemli. Yaradılandan şikayet, Yaradan şikayettir diyor.
Birileri öfke ve nefreti büyütmek için ne kadar çaba harcarsa
harcasın, biz sabırla sevgiyi, dayanışmayı, kardeşliği ve barışı
çoğaltmakla meşgul olmak zorundayız" ifadelerini kullandı.
"GÖNÜL KAZANMAK VE ADALET DIŞ POLİTİKAMIZIN TEMEL NOKTASIDIR"
Türkiye’nin dış politikasının da "bu temel göstergeler" etrafında
şekillendiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Gönüllerin kazanılmazı
bizim iç siyasetimizde olduğu kadar uluslararası siyasetimizde de
en birincil önceliğimizdir. Aynı şekilde adalet bizim dış politika
anlayışımızın temel çıkış noktasıdır" dedi.
"BİZ EGEMEN GÜÇLERİN SESSİZLİĞİNE TABİ OLMAYI DEĞİL, TARİHİMİZİN
BİZLERE YÜKLEDİĞİ MİRASI TERCİH ETTİK"
Konuşmasında Türkiye’nin tarihten gelen hak ve adalet misyonuna
göndermeler yapan Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin, zulmün yaşandığı
birçok ülkede egemen güçlerin sessizliği tabi olmadığını ifade
etti.
Erdoğan, "Filistin’de, özellikle Gazze’de yıllardır yaşanılan
trajediye karşı dünya yıllardır sessiz kaldı. Bu meseleye sessiz
kalınması, mazlumun üzerindeki yükü çoğaltırken, adeta zalimi ve
zalimliği teşvik etmiştir. Biz Türkiye olarak, egemen güçlerin
sessizliğine tabi olmayı değil, tarihimizin, medeniyetimizin ve
ecdadımızın bizlere yüklediği mirası tercih ettik" ifadelerini
kullandı.
Türkiye olarak Filistin’de her zaman barışı savunduklarını söyleyen
Erdoğan, "İnsanlığı, değerleri savunduk. Adaleti savunduk, mazlumu
savunduk ve mazlumun yanında yer aldık" dedi.
"MISIR’DA DEMOKRASİYİ, IRAK’TA BARIŞI SAVUNDUK"
Başbakan Erdoğan, "Aynı şekilde Mısır’da dünya tepkisiz kalırken,
biz seçimle gelmiş bir yönetimin ancak seçimle gideceğini güçlü bir
şekilde savunduk. Irak’ta farklı mezheplerin, farklı etnik
grupların birbirleri ile kıyasıya ve kanlı bir mücadele içinde
olmalarını kabullenmedik. Tüm etnik gruplara ve tüm mezheplere aynı
mesafede durarak, Irak’ın iç barışını savunduk" şeklinde
konuştu.
"AFRİKA’DA YOKSULLUĞA DİKKAT ETMENİN GAYRETİ İÇİNDE OLDUK"
Türkiye’nin, Somali başta olmak üzere, Afrika’daki yoksulluğa
dikkat çekmek için samimi bir gayretin içinde olduğunu söyleyen
Erdoğan, "Myanmar’da etnik köken ya da dini inançları merkez alarak
değil, insani değerleri merkez alarak, ta Türkiye’ye kadar ulaşan
feryada kulak vererek, sadece ve sadece hakkı ve adeleti,
yardımlaşmayı savunduk. Aynı şekilde Suriye’de, halkın bağımsız,
kendi iradesinin tecelli ettiği, toprak bütünlüğü içinde bir
yönetim hakkını savunduk, savunuyoruz" dedi.
"TARİHTE NE KADAR BİR YARDIM ÇAĞRISI GELMİŞSE TÜRKİYE ORAYLA
İLGİLENMİŞTİR"
Erdoğan ayrıca, "Bakınız TÜrkiye’de tarih boyunca kendisinden imdat
isteyen, yardım isteyen her ülke ve topluma karşı imkanları
ölçüsünde yardım elini uzatmıştır. Tarih içinde Endelüs’te feryat
geldiğinde Türkiye orayla ilgilenmiştir. Osmanlı devletine, Açe,
Sumatra’dan, Malaka’dan yardım talebi geldiğinde, ecdadımız ta
buralara kadar yardım ellerini uzatmıştır. Gerektiğinde Avrupa
ülkelerine, gerektiğinde Asya’ya, Afrika’ya ulaşabildiği her yere
yardımcı olmak için ecdadımız mücadele vermiştir. Bugün biz de aynı
şeklide dünya üzerinde yardım ihtiyacı olan herkese imkanlarımız
ölçüsünde ulaşmanın mücadelesini veriyoruz" diye konuştu.
"DIŞ YARDIMLARIMIZ 45 MİLYON DOLARDAN, 3 MİLYAR DOLARA
YÜKSELDİ"
Başbakan Erdoğan, "10 yıl önce Türkiye’nin bu noktada uzanan eli
yıllık 45 milyon dolar civarındaydı. Fakat şu anda biz hamd olsun
2,5-3 milyar dolara ulaştık. Bu bizim Türkiye olarak bütün
yoksullara ve yoksul ülkelere vermiş olduğumuz destektir. Burada
hiçbir çıkar beklentisinde değiliz. Reklam peşinde, imaj peşinde,
güç gösterisinde asla değiliz. Kendi ülkelerimizin çıkarları kadar,
dünya üzerindeki her insanın çıkarını da gözetmenin, yani adaletin
peşindeyiz" dedi.
Erdoğan ayrıca, "Bu büyük mücadelenin tek başına verilemeyeceğini
çok iyi biliyoruz. Avrupa Birliği’ne işte bu insani ve evrensel
değerleri savunduğumuz için katılmak istiyor ve tam üyelik
müzakerelerini sürdürüyoruz" ifadelerini kullandı.
"SON 11 YIL İÇİNDE AFRİKA’DA 23 YENİ BÜYÜKELÇİLİK AÇTIK"
Türkiye’nin, son 11 yıl içinde Afrika’ya yönelik açılım politikası
çerçevesinde, kıtada 23 yeni büyükelçilik açtığını hatırlatan
Başbakan Erdoğan, "Afrika kıtası ile ticaret hacmimiz 11 yıl önce 3
milyar dolarken, şu anda 20 milyar dolara yaklaştı. Latin Amerika
ve Karayipler bölgesine yönelik açılım politikası çerçevesinde
toplam temsilcilik sayımız 11 büyükelçilik ve bir başkonsolosluk
olmak üzere 12’ye ulaştı. Bölgenin yüzde 80’ini kapsamaya başladı.
Bölge ülkeleri ile ticaret hacmamimiz son 10 yılda dokuz kat
artarak, 8 milyar doları aştı" dedi.
Asya-Pasifik bölgesinin, Türkiye’nin dış politika açılımları
arasında her zaman özel bir öneme sahip olduğunu dile getiren
Başbakan, "Hiç kuşkusuz küresel ekonomik krizin geniş çaplı
etkilerinin hissedildiği böyle bir dönemde dünya ekonomisinin
Asya-Pasifik bölgesinin dinamizmi canlı tuttu. Bölge ülkeleri ile
ikili düzeyde gelişen ilişkilerimizin yanı sıra, bölgesel işbirliği
örgütleriyle de işbirliğini geliştirme noktasında kararlı adımlar
attık" değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE VE MALEZYA VARKEN DÜNYADA BARIŞ UMUDU HİÇ YOK
OLMAYACAK"
Malezya’nın, Asya-Pasifik bölgesindeki dönüşümü en belirgin şekilde
yaşayan ülkelerden biri olduğunu kaydeden Erdoğan, Malezya’nın
hızlı, sağlıklı ve istikrarlı kalkınmasını büyük bir memnuniyetle
izlediklerini söyledi.
Erdoğan, "Malezya ile Türkiye arasındaki işbirliğinin hem
Asya-Pasifik bölgesine, hem tüm Asya’ya ve dalga, dalga yayılmak
suretiyle tüm dünyaya önemli yararlar sağlayacağı açıktır.
Özellikle Asya’nın iki ucunda bulunan Türkiye ve Malezya’nın
ekonomik işbirliği öncelikle Asya ekonomisine önemli katkı
sağlayacaktır. Eğitim alanındaki işbirliklerimiz Türkiye ve
Malezya’nın İslam coğrafyasındaki örnek olma vasfını hiç kuşkusuz
daha da güçlendirecektir. En önemlisi de teröre karşı ortak tavır,
ırkçılığa ve İslamifobyaya karşı gayretler, bölgesel ve küresel
barışa eşsiz fayda teşkil edecektir" şeklinde konuştu.
Erdoğan, "Demokrasiyi, çoğulculuğu, çok kültürlülüğü, aynı pota
içinde ve uyumlu şekilde bir arada tutan Türkiye ve Malezya
dünyadaki olumsuz algıyı silecek, olumsuzluğu körükleyecek
eylemlere karşı da adeta panzehir olacaktır" ifadelerini
kullandı.
Başbakan konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"Değerli dostlar, biz Malezya’yı kendimize çok yakın bir ülke,
hatta kendimize kardeş olarak gördük ve böyle görmeye devam
edeceğiz. Ülkelerimiz için Asya-Pasifik bölgesi için, tüm dünya
için Malezya ile ortak çalışmayı, dayanışma içinde olmayı
sürdüreceğiz. Asya’nın bir ucunda Türkiye, bir ucunda Malezya
varken, dünyada barış umudu Allah’ın izniyle hiç yok
olmayacaktır."
(İHA)