Egemen Bağış'ın elindeki son anket
Abone olDevlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış canlı yayında oy oranlarını açıkladı.
Devlet Bakanı ve Başmüzakere Egemen Bağış, genel
seçimlere iki aydan kısa bir süre kala elindeki seçim anketlerini
açıkladı. Bağış'a göre, AK Parti açık ara önce, ikinci parti ise
ancak AK Parti'nin yarısı kadar oy alabilecek.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen
Bağış Bloomberg HT'de katıldığı programda yaklaşan seçimleri ve
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Fransa'da söylediği 'Fransız
kalmak' sözünün ardından yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
SEÇİM ANKETİ
Egemen Bağış, seçimlere kısa süre kala seçmenin en çok merak ettiği konuların başında gelen 'oy oranlarıyla ilgili şu tahminlerde bulundu
"Bizim gördüğümüz anketlerde AK Parti açık ara birinci
parti, bize en yakın rakibimiz onun yarısı kadar oy alıyor. MHP
yüzde 9 ile yüzde 14 arasında gidip geliyor. Ama asıl beklememiz
gereken anket, asıl milletin hissiyatını ortaya koyacak olan anket
12 Haziran akşamı yayınlanacak seçim neticesidir. Biz milletin
kararına saygılıyız. Bu milletin vicdanı, bu milletin terazisi
bugüne kadar hiç şaşmamıştır. Bugüne kadar bu millet, kendisinin
derdiyle dertlenen, kendisinin sorununu çözmek için uğraşanları
ödüllenmiştir. Çok şükür ki demokratik bir ülkede yaşıyoruz, çok
şükür ki sandık var."
CHP HALA BAYKAL'IN MİRASINI YİYOR
Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin oyunu yüzde 29.5 olarak açıklamasını da değerlendiren Bağış, CHP'nin Deniz Baykal'dan kalan mirasını yediğini söyledi.
"Bence hala Sayın Baykal'ın mirasını yiyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu'nun partinin başına gelmesiyle bir heyecan ve umut beklentisi vardı. Gerçekten de Türkiye kendisinden yere sağlam basan projeler bekliyordu. Ama ortaya konulan yalpalama durumları, bu beklentileri boşa çıkardı. Sayın Kılıçdaroğlu 'genel af' dedi, sonra geri adım attı, Sayın Kılıçdaroğlu'nun arkadaşları 'başörtüsü' ile ilgili bir açıklama yaptı, diğer arkadaşları arkadan topladılar. Görünen tablo o ki, Sayın Kılıçdaroğlu'nun etrafında bir takım farklı çevreler var ve bu çevreler arasında bir rekabet var. Birinin ak dediğine, diğeri kara diyor ve kendi aralarındaki bu kargaşadan, Sayın Kılıçdaroğlu onları dengeleyeceğim, yatıştıracağım derken vatandaşın gerçek gündemine ağırlık veremiyor."
CHP HALKA TEPEDEN BAKIYOR
"Tasfiye operasyonu var. Tasfiye operasyonunda bir yapılış yordamı olabilir, gönül alarak birtakım insanların biraz beklemesi rica edilebilir. Ama herhalde o konulardaki hassasiyetler pek fazla gösterilmemiş. Bir de ortaya konan bir takım genelgeler var, CHP'nin genel merkezi bazı genelgeler yayınladı. Kendine ait bütün teşkilatlara ''seçim döneminde kürk giymeyin'' dedi. Zaten Haziran ayında yapılacak bir seçimin çalışmayı Mayıs ayında olacak. Zaten her on bir vatandaşımızdan birinin kürkü olsa bile onlar Mayıs ayında o sıcakta, o kürkü giymezler. Aslında böyle bir genelgeyle halktan ne kadar kopuk olduklarını gösteriyorlar. Bir başka yazılı talimatla da vatandaşın önünde ellerini kolonyalı mendille silmeme talimatı vermişler. Bizim vatandaşımız CHP'nin zannettiği gibi değil, bizim vatandaşımız çok daha temizdir, çok daha hijyeniktir. Bizim vatandaşımız kendisini ziyarete gelen konuğuna, siyasetçiye fikirlerini beğenmese bile ikram yapar, kolonyayı kendisi ikram eder. CHP vatandaşa tepeden bakma alışkanlığıyla hareket ettiği için bu artık genetik kodlarına işlemiş durumda ve aday listelerindeki ortaya koydukları tablo maalesef Türkiye'deki bir takım karanlık örgütlerin paravanı olma konusundaki iddialarını ortaya koyuyor.
"Sayın Baykal'ın mirasını yiyorlar" derken, Sayın Baykal'ın 'savcısı' olduğunu iddia ettiği örgütün, Sayın Kılıçdaroğlu da ''adresini bulup gidip üye olacağım'' demişti. Şimdi de o örgütten yargılananların kendi listelerinde aday gösterilmesi orada bir tabloyu ortaya koyuyor.
CHP'nin eski başkanlarından, eski başbakanlarımızdan
rahmetli Sayın Bülent Ecevit'in hastanesinden apar topar
kaçırıldığı bir şahıs, Sayın Ecevit'in seçim bölgesi olan
Zonguldak'tan aday gösteriliyor. Ben şahıs doğrudur yanlıştır
demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ya o gün o şahsa yapılan ithamlar
yanlıştır, ya bugün o şahsın bugün o partiden ve o seçim
bölgesinden aday gösterilmesi yanlış. Herhalukarda bir ikilem var,
orada tutmayan bir doku var. Fikri Sağlam'ı yeteri kadar solcu
bulmayanlar, Hikmet Çetin'i yeteri kadar solcu bulmayanlar bugün
partilerine baktığınızda, sağda uzun yıllar siyaset yapmış
kişilerin tavsiyesi ile gelmiş kişileri baş tacı ediyorlar. Orada
dokuda bir sıkıntı var ama o CHP'nin iç meselesi, bize oraya girmek
pek yakışmaz. Biz onlara başarılar diliyoruz ama bu yüzde 29,5'luk
rakamları hangi ankette görmüşler bilmiyorum. Benim gördüğüm
anketlerde öyle bir rakam yok. Ben bütün siyasilere başarılar
diliyorum.
FRANSIZ KALMAK 'İKİNCİ ONE MINUTE' MU?
Bağış, Başbakan Erdoğan'ın AKPM'de yaptığı konuşma sonrası yaşanan gelişmeleri de değerlendirerek, muhalefeti eleştirdi:
"Sayın Başbakan'ın kullandığı tabir 'olaylara Fransız kalmak', Başbakanımız'ın icat ettiği bir tabir değil. Bu Fransızlar'ın olaylara ne kadar duyarsız olduğunu göstermek için halkımız tarafından çok sıkça kullanılan bir tabir. Bunu sadece biz Türkler kullanmıyoruz, bu İngilizce'de de var, farklı dillerde de var. Çoğu dilde 'olaylara Fransız kalmak', "It's French to me" diye İngilizce bir tabir vardır. Amerika'da da, İngiltere'de de çok sık kullanılır. Bazı ülkelerde olaya 'Çinli kalmak' şeklinde kullanıldığını görüyoruz. İşin enteresan tarafı, o gün orada Sayın Başbakanımız'ın ''siz Türkiye'ye Fransız kalmışsınız'' dediği parlamenter bile buna alınmazken, Fransızlar alınmazken, Avrupalılar alınmazken, bizim muhalefetin ve muhalefet sevdalısı bazı yazarlarımızın uykuları kaçtı. Bir tedirginlik, bir endişe, bir özgüvensizlik...
Bu 'one minute' olayında da
yaşanmıştı...
Evet, 'one minute' olayında da yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti'nin
Başbakanı doğruları söylüyor. Orada Başbakanımıza sorulan soru
gerçekten çok saçmaydı. Türkiye tarihinde yapmadığı açılımları
yapıyor. İlk defa bir Cumhurbaşkanı cemevine gidiyor, ders
kitaplarında Alevilik ile ilgili bilgiler yer almaya başlamış, 88
yıl aradan sonra Sümele Manastırı'nda ayin gerçekleşmiş, 112 yıl
aradan sonra Akdamar Kilisesi'nde bir Ermeni ayini gerçekleşmiş.
Türkiye'de bütün bunlar yaşanırken tek bir huzursuzluk dahi
olmamış. Oradan bir Fransız parlementer kalkmış
''Türkiye'deki dini özgürlükler hakkında ne zaman adım
atacaksınız?'' diyor. Bir yıldır atılan adımlardan bihaberseniz, bu
kadar Türkiye'den uzaksanız, bu kadar olaylardan uzaksanız olaylara
Fransız kalmışsınız demektir. Bunu Sayın Başbakanımız söyleyince ve
atılan adımların örneklerini de verince, onlar da kendi sorularının
ne kadar saçma olduğunu anladılar. Başbakanımız onlara anladıkları
dilden cevap verdi. Sayın Sarkozy Ankara'ya kadar gelecek,
bizim Cumhurbaşkanlığımızda yaptığı basın toplantısında Türkiye'nin
AB üyesi olamayacağına dair bir takım düşüncelerini ifade
edebilecek, bu ifade özgürlüğüne girecek, şeffaf düşünce
paylaşımına girecek; benim Başbakanım onun ülkesine gidip
Strasbourg'daki Avrupa Konseyi'nde bu düşüncelerin ne kadar
hastalıklı olduğunu söylediği zaman bizim muhalefet bundan kaygı
duyacak. Bunda bir terslik var.