Egemen Bağış Başkanlık Sistemi'nin detaylarını yazdı
Abone olEski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Başkanlık Sistemi'nin detaylarını yazdı. Bağış, "Parlementer sistemle yönetildiğimizi sananlar çok yanılıyor' dedi.
Eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Türkiye gazetesine
Başkanlık Sistemi'nin detaylarını ve Türkiye'deki siyasal yapının
sorunlarını analiz eden bir yazı kaleme aldı.
"Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren fiiliyattaki yarı başkanlık sistemi zaman içerisinde maalesef iddia edildiği gibi parlamenter sisteme dönüşemedi" öngörüsünde bulunan Egemen Bağış'ın yazısının detayları şöyle:
"Türkiye'nin bir parlamenter sistem ile yönetildiğini sananlar aslında çok yanılıyorlar. Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren fiiliyattaki yarı başkanlık sistemi zaman içerisinde maalesef iddia edildiği gibi parlamenter sisteme dönüşemedi. Bugünkü devlet sistemimiz sağlıksız, benzersiz ve karmaşık bir yapıya sahiptir.
Bu iddiamızın temelinde yasama, yürütme ve yargı erklerinin kesin çizgilerle ayrılmamış olması ve birbirleri üzerinde etkin denetim sağlayamamaları yatar. Türkiye'de bir milletvekili seçildiğinde yasama mensubu olur, aynı kişi bakanlık görevine geldiğinde hem yasama hem de yürütme mensubu olarak görev yapar. TBMM ve hükûmete verilen Anayasa Mahkemesi ve HSYK kontenjanlarında keyfiyetini ortaya koyarken de dolaylı olarak yargı erkine müdahale etmiş olur.
Başkanlık sisteminin en önemli işlevlerinden biri bu kavram
kargaşasını ortadan kaldırmak olacaktır. Ancak bundan daha da
önemlisi istikrarı güvence altına alacaktır.
93 yıllık Cumhuriyetimiz hâlen 65. hükûmet tarafından yönetiliyor, yani hükûmetlerimizin ortalama ömrü sadece bir buçuk sene. Cumhuriyetimiz kurulduğu günden bu yana istikrarlı 5 yıllık hükûmetler tarafından yönetilmiş olsaydı 65. hükûmetin göreve gelmesi 325 yıl sürerdi. Yani basit hesapla hâlihazırda bu karmaşık sistem bize 262 yıl kaybettirmiş bile!..
Dünyada doğal zenginlik ile değil emekle ekonomik başarıyı yakalayan ülkelerin büyük çoğunluğunun istikrarı güvence altına alan sistemler sayesinde müreffeh oldukları bir gerçek. Demokrasi tarihimiz incelendiğinde istikrarı yakaladığımız her tek partili dönemde büyüdüğümüz; koalisyonlarla yönetildiğimiz dönemlerde ise sıkıntılar yaşamış olduğumuz görülür. Sadece koalisyon ihtimallerini ortadan kaldıracak olması bile başkanlık sisteminin erdemlerini anlatmaya yeter. Rahmetli Özal, Demirel, Türkeş ve birçok devlet adamımızın onca tecrübe sonrası ülkemiz için başkanlık sistemini önermiş olmaları da bu yüzdendir.
Bazı muhalefet partilerinin başkanlık sistemi odaklı fobilerine anlayışla yaklaşmaya çalışırken de bir mantık engeline takılıyorum. Eğer iddia ettikleri gibi endişeleri başkanlık sisteminde "tek adam" getirme riski olsaydı bu sorunu kolaylıkla ortadan kaldırabilecek mekanizmaları önerebilirlerdi. Tam tersi Başbakan Binali Yıldırım'ın gerekirse ABD'deki modeli uyarlayalım teklifini bile reddeden zihniyetin mantığını anlamak; sizi bilmem ama beni aşıyor. İmam-ı Gazali demiş ya "Cahillerle tartışmayın, ben hiç kazanamadım!.."
Başkanlık sistemi aslında demokrasiyi de güçlendiriyor. Senato’dan onay alamadığı için 2 yıl Bakü'ye büyükelçi dahi atayamayan Obama diktatör olmadığına göre, doğru denetim mekanizmaları bizde de bu gereksiz korkuları bertaraf edecektir.
15 Temmuz sonrası oluşan "7 Ağustos Ruhu" erozyona uğramadan bizim genetik kodlarımıza en uyumlu sistem olan başkanlık sistemini, muhalif olanların da kaygılarını giderecek metotlarla tartışmalı ve ortak bir zeminde buluşmalıyız. 1960'tan beri darbeler sonrası hazırlanmış askerî zihniyetlerin izin verdiği asgari demokrasi standartlarını zorlayan değişiklikler yeterli olamamıştır. Bugünkü anayasamız büyüyen güçlü Türkiye'ye dar gelmektedir. 15 Temmuz gecesi demokrasi ve istikrarı korumak için canını vermeye hazır olduğunu tüm dünyaya ispat etmiş büyük milletimize yakışır sivil bir anayasa hazırlamak siyaset kurumunun öncelikli görevidir...