Edip Başer dost ihanetini biliyor

Abone ol

Dost ihaneti denince Emekli Orgeneral Edip Başer’in aklına Johnson'un mektubu geliyor.

Türkiye’nin "PKK’yla Mücadele Özel Koordinatörü" Emekli Orgeneral Edip Başer’in adının önündeki "Dr" unvanı sizi şaşırtmasın.

O, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ilk doktoralı orgenerali. Ankara Üniversitesi’nde verdiği doktorasının konusu, 1918-20 yılları arasında İstanbul hükümetlerinin Trakya politikası. O, ABD’nin ünlü askeri okulu US Army War College’de okuyan ilk Türk subayı. Üstüne, bir de İngiltere Kraliyet Askeri Akademisi eğitimi var. Brüksel NATO Karargáhı’ndan Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı’na, Napoli NATO Güney Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı’ndan Kara Harp Okulu Komutanlığı’na, Başbakan Tansu Çiller’in askeri danışmanlığından NATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Genelkurmay 2. Başkanlığı ve 2 Ordu Komutanlığı’na kadar birçok önemli üst görevde bulundu. Artık Kara Kuvvetleri Komutanı olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Askeri Şûra’da hep 1. sıradan terfi etmişti, mümtazen terfileri de cabası. Ama dönemin Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu, büyük sürpriz yaparak Edip paşaya komutanlık yerine emekliliğin kapısını açtı. O Edip Başer ki, Kıvrıkoğlu’nun en yakınındaydı, Genelkurmay 2. Başkanı’ydı.

Hülya-Edip Başer çifti, Fenerbahçe Askeri Kampı sınırları içindeki korumalı lojmanlarında oturuyor. 38 yıllık sevgili eşi Hülya hanım, öz be öz dayı kızı. İki oğulları var, büyüğü yurtdışındaki temsilciliklerimizin birinde diplomat, öteki ise mimar. Edip Paşa’yla iftar sonrası buluştuk lojmanında, başladık sohbete. Az kalsın sahuru bulacaktık. Paşının emsalsiz anılarını, Hülya Hanım’ın leziz ikramları süsledi. Gece yarısı eve döndüğümde, Gürün’ün web sayfasında "Günün sözü" olarak Voltaire’in şu cümlesi vardı: "Bir gün her şeyin daha iyi olacağını düşünmek umudumuz, bugün her şeyin iyi olduğunu düşünmek yanılgımızdır."

Demokrasi, ordu ve siyaset...

- Bu ülkede siyaset tam anlamıyla soysuzlaşmış durumda. Böyle dediğim için mahkemeye verirlerse gidip, söylediğim lafı aslanlar gibi savunurum. Bunun adı demokrasi olamaz, bu millete layık olan demokrasi bu değil. PKK’nın 3-5 Kalaşnikoflu adamı dağdan köye, mezraya inecek. Oradaki insanlara "Seçimde filancaya oy vereceksiniz, başka birine bir tane oy çıkarsa mezranın tamamını gider" diyecek. Örnek olarak da, birkaç mezrayı tamamen ortadan kaldıracak. Ondan sonra da, orada bilmem kaç tane belediyeyi bilmem hangi parti kazanmış diyeceksiniz. Bu gerçeği kimse anlatmıyor, vatandaş da bunu demokrasi zannediyor. AB, ordunun siyasi alandaki etkinliğinin azalmasını, aksi halde demokratik olamayacağımızı buyuruyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetçi ordu, ilk gününden beri demokrasi ideali temeline oturmuştur. Ordu her zaman laik demokrasinin koruyuculuğunu yapmıştır yapacaktır.

Yeniden Kuvayı Milliye ruhu

AB, Sevr ve Kuvayı Milliye...

- Ulusal bilinçte de çok hızlı bir erozyon var. Şeriatı arzu eden çevrelerle bölücü destekleyicisi çevreler, bunun için el ele çalışıyor. AB’nin bizi Sevr koşullarına getirmeden almayacağı da artık kesin. Getirdikleri son koşullara bakın, Pontus’tan Süryanilere kadar neler var. Bu cesareti nasıl buluyorlar? Demek ki onlara öyle görünüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti öyle ucuza kurulmuş bir devlet değil. Yunanistan, hayatı boyunca bir sürü savaşa girmiş, hiçbirinden galip çıkamamış ama, barışta toprak kazanmış. Biz öyle bir devlet değiliz, biz santimetrekaresi için nice şehitler verdik. Vatanını seven aydınlarımız artık ortaya çıkmalı, halkı örgütlemek için öne düşmeli. Yeniden Kuvayı Milliye hareketinin başlama zamanı geldi de, geçiyor. Silahtan, kaba kuvvetten bahsetmiyorum. Ben, ulusal bilincin yeniden kazanmak ve güçlü hale getirmemizin şart olduğunu söylüyorum.

Büyükanıt, şiir Atatürkçüsü değil

Onu bir de en yakın dostundan dinlesek...

- Kara Harp Okulu’ndan çok yakın sınıf arkadaşım olan Yaşar’la hukukumuz oldukça farklıdır. Harp Okulu’ndan beri ilişkimiz hiç kopmadı. Harp Akademisi’nde birlikte okuduk, o birincilikle bitirdi, ben de ikinci oldum. Yaşar paşa, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, laik Türkiye Cumhuriyeti için büyük bir güvencedir. Her işinde aklı önde tutar, çok iyi muhakeme ve öngörü yeteneği vardır. Enfes bir insan, enfes bir lider, enfes bir komutandır. O makama da fevkalade yakışan bir insandır. Söyleyeceğini çekinmeden söyler, hiçbir gizli hesabı yoktur. Çok kararlıdır, karar verdiğini mutlaka yapar, takipçidir. Karargáh çalışmasına ve kolektif akla çok önem verir. "Şiir Atatürkçüsü" değildir, laiklik konusunda da hepimiz gibi fevkalade hassastır. Koordinatörlük görevi için, Yaşar bana telefon etti, "Hükümet benden bir isim sordu, sana sormadan ismini söyledim. Bu görevin bana çok büyük katkısı, desteği olacak" dedi. Bu görev benim için bir risk ama, bazı insanlar bazı riskleri almak zorunda. Tünelin ucunda çok cılız da olsa bir ışık gördüğüm için kabul ettim. Muhatabım Joseph Ralston vasıtasıyla Amerikan tarafına bu konunun Türkiye ve Türk-Amerikan ilişkileri konusundaki önemini anlatacağıma inanıyorum.

ABD’nin gücünü kullanmamız şart

Avrupa değil, illa ki ABD...

- PKK’ya karşı askeri harekát her gün yapılsa yeridir. Ama, terörün beslenme kaynaklarını kesemezseniz sonuç alamazsınız. Karşınızdaki onurlu bir düşman değil, onursuz, haysiyetsiz, cibilliyetsiz, şerefsiz bir güruh. Türk askerinin geleceğini duyar duymaz dağdan aşağılara inip, halkın arasına karışıyorlar. Onun için bunların finansal, lojistik kaynaklarını kesmemiz şart. İşte burada Amerika’nın siyasi gücünü kullanmak zorundayız. Çünkü, Avrupa ülkelerinden hiçbirine güvenim yok, zaten onlar işin içinde. ABD bizim Avrupa Birliği’ne girmemizi istiyor gözüküyor ama, ben bunda samimi olduklarından emin değilim. Çünkü, ABD eskiden beri genel olarak Türkiye’yi daha çok kendi nüfus sahasında tutmak ister. Keşke, hiçbirinin nüfuz sahasında olmasaydık da, onlar bizimle dost olabilmek için yalvarsalardı.

Silah ambargosunun acılarını unutmadık

Dost ihaneti denince...

- ABD kamuoyu, 1 Mart tezkeresinin TBMM’de kabul edilmemesinden sonra Türkiye’ye karşı çok değişik duygular içine girdi. ABD medyası, Türkiye’yi "İhanet eden bir eski dost" gibi gösterdi. Uluslararası ilişkilerde zaman zaman yol kazaları olur, bu da onlardan biri. Tezkerenin reddinden kısa bir sonra Amerika’da bir panele davet edildim. Orada dedim ki "Bunu bu kadar büyüttünüz ama, Türk halkı da sizin sebep olduğunuz birçok yol kazasının acısını hálá unutmuş değil. Buna rağmen böyle tepkiler vermiyor, çünkü dostluğa saygılı. Bizim dostluk, arkadaşlık anlayışımız sizinkinden çok farklı." Amerikalılar, dost ihanetinin ne olduğunu daha iyi görebilmek için biraz geriye gitmeli. Bir Küba krizinin, bir Johnson mektubunun, bir silah ambargosunun acıları hálá içimizde. Dolayısıyla, bu tür yol kazalarında, ilişkileri böylesine etkileyecek tepkiler vermenin manası yok.

Röportaj: Yener Süsoy
Kaynak:
Günün Önemli Haberleri