Hadsizliğin de bir sınırı vardır.
Edepsizliğin de...
Ama gelin görün ki bizim içimizdeki kendini bilmezler artık ne
kutsal tanıyorlar, ne de millilik...
Onlar için tek bir şey var:
İnsanların doğru olarak yaptığı ne varsa hepsini yok
etmek...
Önce insanlığı yok ederek başladılar işe.
Kadın ve erkek olarak yaşamanın erdemini yok ettiler.
Cinsiyetsiz olmayı bir marifetmiş gibi
sundular.
Her melaneti işlemeyi meşru göstermek için ellerinden geleni
yaptılar.
Yaratılışı bozmak, saf olanı tüketmekti amaçları. Amaçları
uğrunda adım adım ilerliyorlar.
İnsanlığın düşmanları da onları çanak tutmaktan zevk alıyor.
Yollarına gül serpiyorlar.
İstanbul Sözleşmesi ile adeta koruma şemsiyesi
altına alıyorlar.
Yeter ki insanı ifsat etsinler, toplumu ifsat etsinler.
Şimdi sıra milli değerlere geldi. Milletin değer
verdiklerine geldi.
15 yıldan fazla kendilerince faaliyet gösteren Boğaziçi
Üniversitesi LGBTİ+ Kulübü üyeleri olarak bilinen
edepsizler, densizler, hadsizler, mel’unlar sözde özgürlük adı
altında birilerinin emri ile sınırı aştılar.
Bir üniversitenin adını da lekeliyorlar!
Bu üniversite zikredildiği vakit İstiklal
Marşı’na karşı yapılan ihanet ile mi akla gelsin?
Ya da Boğaziçi Üniversitesi yetkilileri hiç mi
sürece temas edip bunların haddinden gelmiyor?
Ne idüğü belirsizler! Unutmayın aileleriniz sizleri eğitim
görün, adam olun diye üniversiteye gönderiyor.
Bir tarafta ülke bütünlüğü bölünmesin diye milli şuur ve
ruh ile canlarını Suriye’de siper eden Mehmetçikler.
Bir tarafta ağababalarının emri ile ülke bütünlüğünün
bozulması, aile mefhumunun yerle yeksan olması, ahlakın ortadan
kalkması için edepsizlik yapan mel’unlar…
Biliyorlar ki İstiklal Marşı bu milletin
yumuşak karnı. Oraya dokunmak milleti acıtır. Orayı
değersizleştirmek milleti değersizleştirmektir.
Bunu çok iyi biliyorlar. Bildikleri için de adımlarını attılar,
kartlarını oynadılar.
İstiklal Marşı ile alay edip, sözlerini değiştirerek
çirkin emellerine alet etmeye kalktılar.
YETER..!
Artık yeter...
Bu kadar densizlik,
Bu kadar edepsizlik,
Bu kadar hadsizlik çok fazla.
Bazı şeyler vardır kaşımaya gelmez...
Din gibi, Kur’an-ı Kerim gibi, Vatan gibi, Bayrak gibi,
İstiklal Marşı gibi...
Burayı kaşırsanız siz zararlı çıkarsınız.
Milletten yiyeceğiniz tokadın sesi taa Çin’den duyulur.
Madem bir şiir yazacaktınız, niye kendi melanetlerinizle ilgili
bir şiir yazmazsınız?
Milletin değerleriyle oynamaktaki bu ısrar
niye...
Sokaklara çıkıp şirretliğinizi sergilediğiniz yetmiyor mu?
Size verilen özgürlük hiç kimseye verilmedi bu ülkede!
Ne analara ne mazlumlara ne de mağdurlara size göz
yumulduğu kadar göz yumulmadı!
Daha ne istiyorsunuz yahu?
Gidin kendi çöplüğünüzde ne halt yiyecekseniz yiyin.
Ama bu milletin kutsalları ile oynamayın lütfen.
Hiç mi vicdanınız sızlamadı,
Hiç mi yüreğiniz cız etmedi,
İstiklal Marşı’nın güzelim kelimelerini, kendi
pisliklerinizle yer değiştirirken.
Sizdeki de ne vicdanmış yahu,
Ne edepsizlikmiş,
Ne had bilmezlikmiş...
Her şeyin bir sınırı vardır,
Ama sizin terbiyesizliğiniz,
Edepsizliğiniz,
Hadsizliğinizin sınırı yokmuş.
Size şunu naçizane hatırlatmakta fayda görüyorum:
Geçmişte sizin gibi yaşayan kavimler vardı ya
hani,
Sodom, Gomore, Lut Kavmi, Pompei...
Hani bir gün ansızın yerin dibine geçirilmişlerdi de ne
olduklarını bile anlamamışlardı...
İşte aynen atalarınızın sonuna doğru dört nala yol
alıyorsunuz.
Bu gidişle yakındır yerin dibine geçmeniz.
Yakındır kaçınılmaz sonunuz...
O gün geldiğinde uzatmayın elinizi...
Tutmayacağız...
Siz bugün bizim güzele, iyiye, doğruya çağıran nasihatlerimizi
tutmadığınız gibi biz de o gün ilahi azaptan kurtulmak için
uzattığınız elinizi tutmayacağız...
Allah’ın laneti siz ve sizin gibi yaşayanların üzerine
olsun...
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser