Ecevit'ten komplo iddiası

Abone ol

DSP'nin eski lideri Bülent Ecevit Behiç Kılıç'a ilginç açıklamalarda bulundu. DSP'yi bitiren günleri anlatan Ecevit kendisine Amerika'nın komplo kurduğunu ileri sürdü.

Bülent Ecevit, "DSP'yi bitiren günleri" Dünden Bugüne Tercüman gazetesinin Yayın Danışmanı Behiç Kılıç'a anlattı. İktidarı kaybetmesinin sebebini böyle açıkladı. Çektiği sıkıntının kaynağı olarak Kemal Derviş'i işaret etti. HER ŞEYİ YAZIP BIRAKACAK Ecevit, tedavi görürken, "öldürülmek istenip istemediği" sorusuna dolaylı cevap verdi. Kendisinde, bunu destekleyecek bir bilgi olmadığını belirterek, "Yaşananlara bakarak sonuca varabilirsiniz" diye yol gösterdi. Eşi Rahşan Ecevit de, "Bizden sonra açıklanacak şekilde her şey yazılıp bir kenarda bulunacak" dedi. DERVİŞ, BAHÇELİ'Yİ BEZDİRDİ Eski Başbakan, MHP ve ANAP ile aralarındaki uyumun, Kemal Derviş ile bozulduğunu da açıkladı. Bu konuda, şu bilgiyi verdi: "Türkiye'ye ayak bastığından itibaren, Devlet Bahçeli'yi canından bezdirmek için ne gerekiyorsa yaptı. Adım adım, koalisyonu bozmak için uğraştı. Zaman zaman bağırdım, çağırdım, tartıştım." BAŞKENT'LE GATA'NIN FARKI Bülent Ecevit, hastalığıyla ilgili süreci de şöyle anlattı: "Başkent Hastanesi için yorum yapmıyorum. Onlar, umutsuz görünüyordu. Bir gün, haber vermeden ayrıldık. Ciddi sarsıntıyla Bayındır'a gittik. Onlar bizi GATA'ya yönlendirdi. GATA'da bize, (Tehlikeli bir durum yok) dediler. Çok özen göstip, tedavi ettiler." * * * * * Ecevit'e "Sizi öldürmek istediler mi ?" diye soruyorum, "Olan biten gözler önünde gerçekleşti siz takdir edin "cevabını alıyorum. Rahşan Hanım ilginç mesajlar veriyor... "Eşim konuşmamı istemiyor.."diyor ama fısıltı halinde söyledikleri çok önemli ipuçlarının izlerini taşıyor... Diyor ki; "Bizden sonra açıklanacak şekilde her şey yazılıp bir kenarda bulunacak..." Türkiye Cumhuriyeti tarihine not düşülecek en önemli olaylardan birisi,geçen yıllar ve her gün değişen gündem nedeniyle giderek hafızalardan siliniyor. 3 Kasım 2002 seçimlerine giden yol önemli bir siyasi komplo iddialarının gündeme gelmesi ile açılmıştı. Üstelik bu komplonun hedef aldığı Başbakan Ecevit'in ölümden döndüğü de dillendiriliyordu. Gazetemizin Ankara bürosundan arkadaşlarım Şeyda Apaydın ve Adnan Haskokar ile birlikte Kütüphane ev diye bilinen çalışma ofislerinde Ecevit'lerle beraberiz. İktidara tırmanmış DSP'yi "bitiren" günleri konuşuyoruz. NELER OLMUŞTU ABD ,2002 İlkbahardı ile birlikte Irak'ı işgal edeceğinin sinyallerini daha kuvvetli vermeye başlamıştı. Bush Ecevit'le görüşüyor,Amerikalı bakan ve diplomatların Ankara ile yoğun temasları başlamış bulunuyordu. Başbakan Ecevit ABD'lilerin Irak'a saldırmalarına kesinlikle karşı çıkıyordu. Başkan Bush Ecevit'i savaş için işbirliğine ikna edemeyeceğini anlamıştı.Beyaz Saray'da ,Türkiye de seçime gidilmeden Başbakan ve onun gibi düşünenlerin tasfiye edileceği bir yeni yönetim arayışının başladığı ,Ankara'daki "kulaklara" gelmeye başlamıştı. ABD'li Savunma Bakan Yardımcısı Wolfovitz'in yakın dostu ,Devlet Bakanı Kemal Derviş 'in gözle görülür bir hareketliliği başlamıştı. O günlerde hiç alışılmadık bir olay gerçekleşti Koalisyonun sanki dördüncü ortağı gibi yetkilere sahip olan Devlet Bakanı Kemal Derviş birdenbire ortadan kayboldu.Başbakan Ecevit tüm aramalarına rağmen kendisine 12 gün ulaşamadı.Ecevit Kemal Derviş'in bu 12 gün içerisinde ne yaptığını hala öğrenemedi. Ardından Bilinen olaylar başladı. Ecevit'in sağlığında bazı fiziksel aksamalar biliniyordu.Yürüme ve konuşma temposundaki aksaklıklar kamuya yansıyordu. Ama birdenbire hastanelik oldu ve neredeyse ölümle pençeleştiği haberleri duyurulmaya başlandı.Kendisine bir türlü teşhis konulamıyordu. Ve DSP dağılmaya başladı. Hüsamettin Özkan,İsmail Cem ve Kemal Derviş,ayrılıkçı hareketi başlattılar. Bu hareket ,hakim sermaye ve medya tarafından kampanya niteliğinde desteklenmeye başlandı.Ecevit'in hem AB,hem de ABD ilişkilerinde köstek olmaya başladığı ,derhal tasfiye edilmesi gerektiği görüşleri yansıtılıyordu, Cem,Özkan ve Derviş birlikteliğine Troyka adı takılmıştı ve bu Troyka Mesut Yılmaz tarafından da destekleniyordu. Ecevit'ten sonra Türkiye'yi yönetecek ekip ortaya çıkmıştı böylece. Derviş ,Ecevit'in derhal çekilmesini açık açık söylüyor Mesut Yılmaz'da bu görüşü destekliyordu. Başkent Hastanesinde tedaviye alınan Başbakan'ın sağlığı konusunda da hiç te iyi haberler gelmiyordu. RAHŞAN HANIM 'IN VÜCUT DİLİ Ecevit'ler kendilerine komplo kurulduğunu ilk kez Gazeteci Cengiz Kahraman'a açıklarılar.Cengiz Kahraman Rahşan Hanım'ın hemşerisi ve sevdiği bir gazeteciydi...25 Temmuz 2002 de bir araya geldiler.O buluşmayı Cengiz Kahraman şöyle yansıttı..."Hatır sorma girişiminden sonra, istifalara sözü getiriyorum. Başbakan, 'Medyanın işi' diyor, 'Bütün gazeteler bir tekelin elinde. İstediğini yazdırıyor, çizdiriyor. Bizi yok etme kampanyası..' Rahşan Hanım söze giriyor: 'Çok borçları var devlete, Hüsamettin hep söz vermiş. Ama bizden beklediklerini bulamadılar... Ve bu komployu kurdular. İl örgütlerimizi tek tek arayıp,siz hala istifa etmediniz mi, ne duruyorsunuz? diye baskı yapıyorlar. 81 il örgütümüz tek tek aranmış.' diyor " Geçtiğimiz Perşembe günü buluştuğumuzda Ecevit , kendisine Amerikalılar'ın komplo kurduğunu net biçimde söyledi. Peki öldürülmek istenmiş miydi ?.. Sanki bir polemiğe de sebeb olmaktan kaçınırcasına ve diplomatik bir özenle,kendisinde bu iddiayı destekleyecek bilgi olmadığını söyleyerek, "yaşananlara bakarak sonuca varabilirsiniz" dercesine bize yön gösteriyor. Bu konuşma sırasında Rahşan Hanım'ın vücut dili ile verdiği tepkiler dikkatimizi çekiyor.Müstehzileşiyor,konuşmak istiyor ama Bülent Bey'den çekiniyor,Gazeteci arkadaşım Şeyda Apaydın'a doğru hafif bir sesle.. "Asıl bunların yazılması lazım. Bizden sonra bunlar yayınlanmalı. Bunların mutlaka verilmesi lazım. Birileri bunları yazmalı " Rahşan Hanım'a "Ecevit'in canına kest edilmesi" iddiaları üzerine "Hanımefendi sizde bilgi var " diyorum. Gene müstehzi bir hal alıyor omuzlarını kaldırıyor. "Eşim konuşmamı istemiyor" diyor. Bülent Ecevit partisinin parçalanması ile sonuçlanan olayın bir komplo olduğunu,komplonun ardında da Irak işgaline karşı çıktığı için Amerikalıların bulunduğunu belirtiyor. Canına kasıt işine gelince... Çok yakın bir çalışma arkadaşı işin peşini bırakmış değil... Başbakan Ecevit'in hastanelik olmasını sağlamak için vücuduna yiyecek yolu ile bir kimyasal verildiğini,bütün dengelerinin alt üst edildiğini,bu kimyasalın teşhis güçlüğü yarattığının ipuçlarına ulaşmak üzere olduğunu söylüyor. Sır sürüyor. * * * * * DERVİŞ BAHÇELİ'Yİ BEZDİRDİ O dönemi anlatır mısınız? BÜLENT ECEVİT: Her şey milletin gözü önünde oldu. Bir kere koalisyon vardı.. Demokrasinin kökleştiği, geliştiği büyük ülkelerde bile bu çok zor olur. Mesela Danimarka, Finlandiya, Norveç gibi ülkelerde de koalisyonlar olur, sık sık değiştirirler bunu. Bizim koalisyonun ilginçliği ise uyumuydu. Üç parti, üç partinin üçünün de ayrı felsefeleri var, üç partinin ayrı angajmanları var. 3,5 yıl boyunca uyum sağladık. Üç parti, tek parti hükümeti gibi uyum sağladı. O çok önemliydi bence. Şimdi son zamanlarda maalesef koalisyonlardan kurtulmak için bir şey başlattılar. (Başkanlık sistemi) Maalesef bunu Demirel de destekliyor. Bu hiç oluru olmayan bir şey. Aksine, tek partili hükümetlerde ciddi sorunlar yaşanmıştır. Biz koalisyonda başarılı olduk. MHP ile de büyük uyum içindeydiniz değil mi?... BÜLENT ECEVİT: Evet, doğru. Halka sıkıntılar çektirdikten sonra, Hükümet'in 1,5 yıl daha gideceğini hesapladık. O 1,5 yılı daha iyi değerlendirirsek, ekonomi düzelecek, halkın da refahı artacaktı. Fakat Sayın Bahçeli Bursa'ya gidip geldikten sonra durum değişti. Ne oldu ise, ondan sonra oldu. Aksine bir karar verdi. Kendi arkadaşları bile şaşırdı. Sonra 'ANAP gidecek, başkaları gelecek koalisyona' denildi. Kemal Derviş Türkiye'ye ayak bastığından itibaren, sayın MHP Genel Başkanı'nı canından bezdirmek için ne gerekiyorsa yaptı. Kemal Derviş'i Türkiye'ye empoze mi ettiler, siz mi davet ettiniz? BÜLENT ECEVİT: Ben davet ettim. Kusur benim. Şöyle düşündük, ekonomi zor durumda, uluslar arası para fonu desteği çok önemli. Bizim o kuruluşlarda deneyim kazanmış değerli uzmanlarımız var. Bunlardan birini Ankara'ya çağıralım. Arkadaşlara 'Ne dersiniz?'dedim, 'Kim olabilir?' dediler.Ben de 'Kemal Derviş' dedim. Ben Kemal Derviş'i gençliğinden tanırım. Uzun yıllar onu bilirdim. Türkeş'in Apartmanı'nın yanında otururdu, oradaki evini satmıştı. Sordum, 'ne dersiniz?' diye, hiçbiri tanımıyordu ama 'sen tanıyorsun, yeter' dediler.. Çok sıkışık bir dönem. Orada benim hatam oldu. Ama belki başka birisi de olsa öyle olurdu. Sık sık yurt dışına gidiyordu. Hatta Avrupa'da tam 12 gün arıyorum, bulamıyorum, ne evi yanıt veriyor ne de başka şekilde bulamıyoruz. Kimse erişemiyor. SORU: Size söylemeden mi yurt dışına gitti? BÜLENT ECEVİT: Evet. Ben her şeyi bilmiyordum. Hiçbir arkadaşı da erişemedi. Yurt dışında daha çok bulunuyordu. Yani bize empoze edilmedi. Bu ismi arkadaşlarda sordum, bilmiyorlar. Bakan olarak görevliyken, Bakanlar Kurulu'nun da haberi olmadan, kendi kendine yurt dışına gitti. O sırada, O'nun kaybolduğu dönemde nerelerde ne yaptığını, kimlerle temasta olduğunu sonradan öğrendiniz mi? BÜLENT ECEVİT: Artık o dedektiflik olur. Derviş'in, MHP Lideri ile geçinemediğini söylediniz. Neden? BÜLENT ECEVİT: MHP ile geçinemiyordu. MHP'yi hükümet'in dışına itmekte kararlıydı. Bunu dillendirdi de. Ama ben kabul etmedim. Dışarıdan getirdiğim bir kimsenin söylediklerini yapmama gerek yoktu, doğru değildi. Bahçeli'den bir şikayetim yoktu. Türkiye'ye geldiğinden beri adım adım koalisyonu bozmak için uğraştı. Ben zaman zaman bağırdım, çağırdım. Tartıştığımız oldu. Sizin sağlığınıza yönelik bir faaliyet olduğu söylentileri çok dile getirildi. BÜLENT ECEVİT: Bir aşamadan sonra oradan (hastaneden) ayrılmak zorunda kaldık. Onun da sebebi, benim evimin önünde aylarca çadırlar kurdular ve ben bunaldım. Bir gün haber vermeden ayrıldık. Bir müddet sonra GATA'ya gittik. Ondan sonra sağlığınızda düzelme başladı değil mi? Bu dikkat çekici değil mi? BÜLENT ECEVİT: Tesadüf mü, değil mi bilemiyorum. Benim o konuda bir iddiam yok. Başkent Hastanesi'nden her gün eve 4-5 kişilik heyet gönderiyorlardı. Bu konuda hiçbir yorumda bulunmuyorum. Ama GATA çok önemli bir sağlık tesisi. Bana orada çok iyi baktılar. Ben Bayındır Hastanesi'ne gittim. Ciddi sarsıntı ile. Onlar 'Çok ciddi bir sıkıntı, bizi aşıyor' dediler. Başka profesörler falan toplanmışlar. GATA'ya gittik. Orada tabii onlar bize, "Tehlikeli bir durum yok" dediler. Çok özen gösterdiler. Tedavi yaptılar. Koruma Müdürünüz Recai Birgün ile Rahşan Hanım'ın sağlığınıza kastedildiğine yönelik sözleri var. Hatta Recai Bey'e dava açıldı, beraat etti. Bu konuda ne diyeceksiniz? BÜLENT ECEVİT: Tabii ben çok şeyi bilmiyorum. Bir süre ben eve gittim, ekip gönderdiler, 'Başbakanlık Konutu'nda merkez kuralım' dediler, seçim olacak, kalıp kalmayacağımızı bilmiyoruz, ben de 'olmaz' dedim. Ama günü gününe ilgilendiler. Bayındır'daki şeyden sonra... RAHŞAN ECEVİT: Bayındır değil, GATA. O benim tedavimdi BÜLENT ECEVİT: Sen oradayken ben senin için fenalık geçirdim. O zaman GATA'cılar geniş bir toplantı yaptılar. Orada ilgili olsun, olmasın, Başkent Hastanesi'nin, değişik görüşleri vardı. Umutsuz gibi görünüyordu. Herkes aynı görüşte, aynı düşüncede değildi. Demek istediğim, herkes aynı düşüncede değildi zaten. Aynı düşüncede olsalar böyle olmazdı. Başkent Hastanesi'nde bir ihmal mi sözkonusuydu sizce? BÜLENT ECEVİT: Bayındır'dakiler çok özen gösterdiler Hatta Bayındır'da ben sigarayı bıraktım. Bayındır'daki doktorlar GATA'ya yönlendirdi.

Günün Önemli Haberleri