Ecevit'in evinde müthiş operasyon
Abone olDoktorların çelişkili açıklamaları üzerine Ecevit'in evine gece yarısı gizlice orotepedist ve röntgen cihazları sokuldu ve gerçek ortaya çıktı.
"Doktorların kımıldayamazsın" dediği Bülent Ecevit için
evine gizlice sokulan başka bir doktor çok farklı bir sonuca
ulaştı. "Görevi bırak" çağrılarının yapıldığı dönemde istirahat
önerilen Ecevit'i, o dönem koruması olan Recai Birgün nasıl
kurtardığını açıkladı.
Ecevit'in hastalığı döneminde yaşananları operasyon olarak nitelendiren Birgün, ''O dönem yaşananlara bakınca partinin ikiye bölünmesi ve sayın Ecevit'in hastalığı kullanılarak yapılanlar, tıpkı 28 Şubat ve 27 Nisan e-muhtırası gibi bir operasyondu'' şeklinde konuştu.
''Ergenekon'' davasında tanık olarak dinlenilen merhum Başbakan
Bülent Ecevit'in eski koruma amiri ve eski DSP Milletvekili Recai
Birgün, Ecevit'in 2002 yılındaki rahatsızlık ve evdeki tedavi
sürecini anlattı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada tanık olarak
dinlenilmek üzere çağrılan Recai Birgün'ün kimlik tespiti
yapıldı.
Birgün'ün sanıklarla bir husumetinin olmadığını söylemesi üzerine
tutuklu yargılanan Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Dilek
Helvacı söz aldı. Helvacı, Birgün'ün, 29 Nisan 2009 tarihli
savcılık ifadesinde, Haberal ve Bülent Ecevit'in tedavisine katılan
13 doktor ile aralarında davalar bulunduğunu söylediğini
hatırlattı. Bu nedenle Haberal ile Birgün arasında ciddi husumet
bulunduğunu ifade eden Helvacı, tanığın dinlenilmesinden
vazgeçilmesini istedi.
Birgün de avukatlarından aldığı bilgiye göre şu an herhangi bir
davanın olmadığını ifade ederek, 2002 yılında tazminat ve ceza
davalarının açıldığını, bunların bittiğini söyledi.
Gazetede çıkan röportajı nedeniyle açılan bir davanın devam
ettiğini ifade eden Birgün, ancak kendisi açısından sonuçlandığını,
gazetecilerle ilgili kısmının sürdüğünü anlattı.
HABERAL'IN HASTANESİ
Bunun üzerine mahkeme heyeti, Birgün'ün tanıklığına engel
olmadığına karar verdi.
Ardından tanık olarak dinlenilmesine geçilen Birgün, kendisinin
izinli olduğu bir dönemde Bülent Ecevit'in sırtında oluşan ağrı
nedeniyle Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne götürüldüğünü,
kendisinin de hastaneye gitmesiyle Mehmet Haberal ile tanıştığını
kaydetti.
ECEVİT'İN RAHATSIZLIĞI
Aradan 11 yıl geçtiğini belirten Birgün, Ecevit'in tedavisinin
ardından eve gönderildiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
''Daha sonra göğüs bölgesinde ağrı oluştu. 10 gün aynı hastanede
kaldık. Bir süre sonra da omurgada çökme meydana geldi. 8 ay
hastanede kalmamız gerektiğini söylediler. Çökmenin felç ya da
ölümle sonuçlanabileceği söylendi. Omurga çökmesine müdahale
yapılmayacağı, dinlenmesi tavsiye edildi. Bu 8 aylık süreci
hastanede geçirmemiz tavsiye edildi. Hastanede bir tedavi
olamayacağından eve geldik. Doktorlar mutlak yatak istirahati
önerdi. 1,5 metre mesafedeki lavaboya bile gitmemesi istendi. Ancak
Bülent Ecevit çok tez canlı birisi olduğu için ilk günden başlamak
üzere bunlara hiç uymadı. Sabah kalkıyordu, ihtiyaçlarını
gideriyordu. Gazetesini okuyordu. Bu sürecimiz 3 ay devam etti. Bu
süreçte doktorlar eve muayeneye geliyor, 'kıpırdamayın, hareket
etmeyin' diyordu. O dönemde medyada da Ecevit'in hastanede yatması
geniş yer tutmuştu. Öldüğü bile yazıldı. Yanında ben ve Rahşan
Hanım vardı. Bülent Ecevit yazılanlardan çok rahatsız oluyordu.
Dışarıya çıkmak istiyordu, ancak doktorlar izin vermiyordu. O
dönemde MGK, Bakanlar Kurulu toplantısı ve Kıbrıs Zirvesi
yapılacaktı. Ecevit bu üç toplantıya katılmak istiyordu.
Doktorlar gelip muayene ettiler. Bu toplantılardan bir gün önce
yapılan muayenenin ardından Ecevit'in toplantılara katılabileceğini
söylediler. Ama toplantıya gitmeden öne sabah muayene etmek
istediler. Sabahki muayenede 'siz kıpırdamışsınız' diyerek,
katılmamasını söylüyorlardı. Bir gün önceki duruma göre,
toplantılara katılacağı şeklinde basına bildiriyorduk. Ama, ertesi
gün katılamıyordu. Basında nahoş şeyler yazıldı. Hatta MGK
toplantısı Ecevit nedeniyle 10.30'da başladı. Doktorların bu ikna
edici sözleri nedeniyle Ecevit bu üç toplantıya
katılmadı.
GECEYARISI ORTOPEDİSTİ EVE SOKTULAR
Doktorların eve gelip gitmesi, sürekli kameraların çekmesi
rahatsızlık yarattı. 1 gün önce 'iyisin', sabah gelince de
'kıpırdamışsın, his kaybı olmuş' deyince Rahşan Hanım ile biz
şüphelendik. Bülent Ecevit kalkıp geziyordu. Her sabah bahçeye
çıkıp gazeteleri okuyordu. Rahşan Hanım ile tedavi sürecinde
yaşadıklarımızı, tedavi sürecini değerlendirdik. 8 ay evde
istirahat etmesini gerektirecek durumunun olmadığını
değerlendirdik. Bu durumu da Bülent Ecevit'e söyledik. Benim yakın
arkadaşım olan ortopedist Mücahit Pehlivan'ı önerdim. Kabul
ettiler.
DOKTOR SIKINTI OLMADIĞINI SÖYLEDİ
Gazeteciler 24 saat nöbette olduğu için gece yarısı Mücahit
Pehlivan'ı eve soktuk. Elle ortopedist muayenesini yaptı. 'Bir
çökme var ama, geçmiş' dedi. Yürüyebileceğini, bir sıkıntı
olmadığını söyledi. Ben de 'senden belge istiyorum, bu Başbakan'
dedim. Bunun üzerine özel bir poliklinikten seyyar röntgen
cihazlarını gece eve soktuk. Çekilen filmlere göre de, çökmenin
düzeldiği, risk kalmadığı söylendi. Bunu Bülent Ecevit'e söyledik.
Kaba bir korsemiz vardı. 'Korseye gerek yok' dediler, ama biz daha
ince bir korseyle günlük yaşamımıza devam ettik. Bunun
üzerine Başkent Üniversitesi Hastanesi'nden gelen doktorları kabul
etmedik. Bir bahane buluyorduk. Ecevit'in hastaneye gelmesi
konusunda çağırıyorlardı. O dönemde DSP yöneticileri olan Zeki
Sezer, Emrehan Halıcı ve Tayfun İçli ziyarete geldi. Hastaneye
gitmemesi gerektiği, giderse 'çalışamaz durumda' rapor verileceği
şeklinde duyum aldıklarını söyleyerek, 'hastaneye gitmesin'
denildi. Hastaneye gitmedik. Sonuçta Ecevit 2006 yılına kadar gayet
sağlıklı yaşadı. Beyin kanamasından vefat etti.''
ECEVİT: RAHŞAN O KONULARI KAPAT
Hastalığı döneminde tedavi ile ilgili konuşmamaya özen gösteren
Bülent Ecevit'in, yapılanları anlatmak isteyen Rahşan Ecevit ile de
bu nedenle tatsızlık yaşadığını belirten Birgün, ''Rahşan Hanım bu
tür konuları açınca, 'Rahşan o konuları kapat. O konuları
dile getirmeyelim' derdi'' dedi.
Başbakanlığı bittikten sonra gazetecilerin çekim ve röportaj için
Ecevit'in yanına geldiklerini ifade eden Birgün, ''Sayın
Ecevit bu konuda 'iç ve dış bazı mihrakların girişimleriyle
iktidardan uzaklaştırıldıklarını' anlatıp konuyu geçiştiriyordu ve
bu konunun siyasi tarihçiler tarafından irdelenmesi gerektiğini
söylüyordu. Çekimlere verilen aralarda Rahşan Hanım, 'Bülent
bunları da anlat' diye konuşuyordu. Bir kez çekim arasında böyle
bir olay yaşandı. Aralarında tatsızlık olunca da çekimler birkaç
gün ertelendi'' diye konuştu.