Ecevit'in bilinmeyen anıları
Abone olDSP Genel Başkanlığı'ndan ayrılan Bülent Ecevit, gazeteci-yazar Yener Süsoy'a anılarını anlatıyor. Ecevit, 47 yıllık siyasi hayatında unutamadığı anılarını özetliyor.
47 yıl süren aktif politik yaşamını noktalayan DSP Eski Genel
Başkanı Bülent Ecevit, yaşamının en kritik anlarını röportajın usta
ismi Yener Süsoy'a anlatıyor. İşte Hürriyet'te yayınlanan
röportajın bugünkü bölümü: 20 bin Yunan askeri 500 askerimizi
çevirdi Ecevit, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında en korktuğu anın
çıkarma sonrası 400-500 kişilik Türk alayının tam teçhizatlı,
tanklı toplu 20 bin kişilik Yunan askerlerince kuşatıldığı an
olduğunu söyledi. Kıbrıs Barış Harekatı sırasında dönemin ABD
Dışişleri Bakanı Henry Kissenger size gizlice yeşil ışık yaktı mı?
- Hayır efendim, harekatı son ana kadar kimse bilmiyordu ki.
Kıbrıs’a çıkma kararını aldık ama, açıklamıyoruz, durumu hep idare
ediyordum. Yalan da söyleyemem, hayır karar almadık da diyemediğim
için çok ilginç üslup oyunlarıyla geçiştirdim. Kıbrıs temsilcisi
Cisco benimle görüşürken, harekatın başladığını söyledim, şaşırdı.
‘Siz şimdi havaalanlarını da kapatırsınız, iyisi mi ben hemen
gideyim’ dedi. Bundan önceki harekatlar sonuna kadar gitmemişti,
Amerika bu sefer kararlı olduğumuzu biliyordu. Dışişleri Bakanı
Kissinger, harekatı engellemeye kalkışmadı. Sadece ateşkes
konusunda bizi her saat başı uyardı, biz de çok dikkatli davrandık.
Ateşkes süresi içinde askeri bakımdan eksiğimizi gediğimizi
tamamladık. Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştiren askeri gücümüz,
şimdiki kadar olmasa bile çok iyi durumdaydı ama, istihbarat
konularında hayli sıkıntılarımız oldu. Adada bulunan çok iyi
yetişmiş 20 bin kişilik Yunan askeri, Zürih-Londra Antlaşmalarına
göre orada bulunan küçücük alayımızın etrafını çevirdi. İlk defa
orada çok kaygı duydum, bizim alay 400-500 kişi, karşısında toplu,
tanklı binlerce Yunan askeri. Direndik, idare ettik durumu ve
sabahın ışıkları geldiğinde ben bir oh dedim. Kissinger komünizm
konusunda çok duyarlıdır, o hep Yunanlı subayların komünist
olduklarını düşünürdü. Olaylar sırasındaki bir telefon görüşmemizde
dedi ki, ‘Askerlerinizi çekmezseniz hepimizin başı derde girer,
çünkü orada çok komünist Yunan subayı var.’ Kissinger 1986’da bana
yapılan suikast girişiminden sonra Amerika’da geniş bir geziye
çıkmamı tavsiye etti. ‘Bizim davetlimiz olarak değil, bütün
masraflarınızı kendiniz karşılayacaksınız, Türk görüşünü anlatın
oralarda’ dedi. Anlattık ve gerçekten çok iyi bir gezi oldu.
Başkanlarının değişik üslupları olabilir ama, Amerika Türkiye’nin
değerini ve önemini her zaman bilmiştir. Üniversite diplomanızın
olmayışına hiç hayıflandığınız olmadı? - Hiç istemedim Sayın Süsoy,
bazı karşı partilerden önde gelen politikacılar da bana kanunu
değiştirme teklif etti. Hepsinden özür dileyerek bunu kabul
edemeyeceğimi söyledim. Cumhurbaşkanlığı elbette çok önemli bir
görev ama, ben hep aktif politikanın içinde olmak istedim. İstesem
bazı dönemlerde o imkanı bulabilirdim ama, cumhurbaşkanı olmak hiç
aklımdan geçmedi. Ben Demokratik Sol hareketle Türkiye’nin ve Türk
toplumunun yapısını değiştirmek istiyordum, Çankaya’da bunu
yapamazdım. Yeni bir şiir yazdınız mı, söz gelişi emekli siyaset ve
devlet adamlığı üzerine? - Daha durun bakalım, dün bir, bugün iki;
şiir yazmak o kadar kolay mı Sayın Süsoy? Ben canımın istediği
zaman oturup haydi biraz da şiir yazayım diyenlerden değilim.
Çelişki gibi görünebilir ama, ben şiirin eşiğinden içeri ancak
siyaset adamı olduktan sonra girebildim. Ondan sonra kendim için
yazar oldum, çünkü şiiri bir iletişim aracı olarak kullanmama gerek
kalmamıştı. Gazetecilikte de, siyasette de toplumla doğrudan
iletişim kurabiliyor, toplumsal işlevimi yapabiliyordum. Böylece
şiirde daha özgürleştim, şiir yazmaya bir düşünce ve duyma yöntemi
olarak gerek duyar oldum. Dili dileğince kullanabilirdim artık
şiirde. Kimse ‘Ne demek istiyorsun?’ diye soramazdı. Şiiri bu
özgürlükle yazabilir olunca daha rahat yazar oldum. Şiirden kendi
düşüncelerimi oluşturmada daha çok yararlanır oldum. Özgür değil
çıplaksın Kimi insanlar, özgür olmayı davranışlarında kurallara,
törelere uymamakta veya toplumsal sınırları, yasakları aşmakta
arar. Oysa gerçek özgürlük içteki özgürlüktür. Kendi kafanızda
kazılı sınırları aşabiliyor musunuz? İşte o zaman ancak gerçekten
özgür olursunuz. Bir film görmüştüm, kafasında ve gönlünde özgür
olan bir kızla öylesi bir özgürlüğe erişemeyen sevgilisi arasındaki
gerilimi anlatan bir filmdi. Kızın kendisini hor görmesine
dayanamayan erkek bir gün çırılçıplak soyunup pencereye çıkıp ‘İşte
özgürüm’ diyordu. Kızın verdiği karşılık şuydu; ‘Özgür değil,
çıplaksın.’ Bahçemizi seviyoruz Bülent ve Rahşan Ecevit, evlerini,
özellikle de bahçelerini çok seviyorlar. Rahşan Hanım, ‘Niye tatile
gidelim ki, bahçemizden ayrılmak istemiyoruz’ diyor. Ecevit’in
bileğinde, veda kongresinde konuşma yaparken kürsüye sertçe vurduğu
için burkulma olduğu belirlendi. Ağrıları artınca, Ecevit’in
bileğine GATA’da bandaj yapıldı. Üşümemek için kalın çorap giydim,
adım komüniste çıktı Bülent Ecevit’le yapılan tarihi röportaj
sırasında Rahşan Ecevit de ilk kez özel yaşamının kapılarını
Hürriyet’e araladı. Rahşan Hanım, adının neden ‘komünist’ çıktığı
şöyle anlattı: ‘Bülent’in gezilerine hasta olmadan katılmak için
kendimi korumak amacıyla kalın çoraplar, kalın kazaklar giyerdim.
Özellikle benim kalın çoraplarıma çok takıldılar ve ‘Rahşan
komünist’ dediler. Hayatımda hiç moda, marka düşünmedim, daima
sevdiğim ve rahat edeceğim şeyleri giydim. Hiç bütün elbise
giymedim, daima hırka, bluz ve eteği tercih ettim.’ Kuaföre
hayatında hiç gitmediğini söyleyen Rahşan Ecevit, ‘Saçlarımı aynaya
bakarak kendim kesiyorum. Şuradan tutuyorum şöyle kesiyorum,
buradan tutuyorum böyle kesiyorum, o kadar kolay. Birkaç yıl
öncesine kadar Bülent’in saçlarını da ben kesiyordum’ dedi. Bizim
eve tereyağ girmez kızartma da pek yapılmaz Ben çok güzel yemek
pişiririm, hepsini annemden öğrendim. Bülent özellikle pilavlarımı
ve tavuklu yemeklerimi çok sever. Zeytinyağlı fasulyeyi çok güzel
yaparım Yener Bey, söylemesi ayıp, kendime özgü çok sağlıklı
tatlılarım vardır. Güzel salata da yaparım. Bizim evde kızartma pek
yapılmaz, çoğunlukla haşlamaları tercih ediyoruz. Tereyağı bizim
eve girmez, genellikle zeytinyağı ve margarini tercih ediyorum.