Ecevit, Gülen'i övmeye doyamıyor

Abone ol

Bülent Ecevit, konuk olduğu gazete sayfalarında, Fethullah Gülen'e övgüler yağdırmaya devam ediyor. Ecevit'e göre, Fethullah Gülen, Osmanlı'nın açığını kapatıyor.

Akşam gazetesinin sayfalarına konuk olan Ecevit Eran Yavuz'un sorularını yanıtlarken bilinen açıklamalarının yanı sıra değişik yanıtlarıyla da dikkat çekti. Ercan Yavuz'un röportajı: Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesinde büyük payı olan Bülent Ecevit, DSP liderliğini devralan Zeki Sezer'in de, Türk siyasetinde iz bırakacağına inandığını söyledi Siyaseti bıraktıktan sonra vaktini Or-An Sitesi'ndeki evinde eşi Rahşan Ecevit ile birlikte dinlenerek geçiren Bülent Ecevit, neden çocuk sahibi olmadıklarından, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile olan ilişkilerine, Fethullah Gülen'den, terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanışına kadar yakın tarihle ilgili merak edilenleri, bilinmeyenleri anlattı. Tek başına mücadele veriyor Cumhurbaşkanı Sezer'i siz seçtirdiniz. Ama daha sonra en büyük kavgayı onunla yaşadınız. Şimdi ise bir başka Sezer'in DSP Genel Başkanı olmasını sağladınız... Cumhurbaşkanı Sayın Sezer'le birbirimize çok saygımız, sevgimiz var. Kendisi çok zor koşullar altında, bazen tek başına mücadele veriyor. Bu nedenle onun başarılı olmasını çok istiyorum. Bizim 19 Şubat krizinde tartışmamızın ayrı nedenleri vardı. Onlar çok geride kaldı. Zeki Sezer'in ise demokrasi kültürümüzü, hakça düzen kültürümüzü, inançlara saygılı laiklik anlayışımızı iyi şekilde yayabileceğini düşünüyorum. Birinci Sezer'den Türkiye memnun görünüyor. İkinci Sezer'in de en az Cumhurbaşkanı Sezer kadar Türk siyasetinde iz bırakacağına inanıyorum. Esprili bir yaklaşım olacak; Türkiye'ye iki Sezer hediye etmiş oluyorum. Birileri DERVİŞ'i istedi Hastalığınız DSP'ye yönelik komplonun bir parçası mıydı? Size üç-beş ay ömür biçenler vardı. Gerçekten bir rastlantı olabilir. Ama ben bu konuda duyumlardan öte bir bilgiye sahip değilim. Gerçekten hastaydım. Peki niye hastaneden ayrılmak zorunda kaldınız? Çünkü bunalmıştım. Hastanenin önünde çadırlar kurulmuş, bütün gazeteler, televizyonlar 'Ecevit ölecek mi ölmeyecek mi' diye bekliyordu. Daha fazla dayanamayıp hastaneden çıktık. Ben komplo denebilecek bir tabir kullanmadım. Sağlığım gerçekten bozuktu. Sadece şunu söyleyebilirim, iktidarımıza son vermek için hastalığımı kullandılar. 'Ecevit artık iyileşmez, artık politikada yeni bir arayış zamanı' diyerek hareket başlattılar. Birileri Derviş'in başbakan olmasını istiyordu. Çocuğa fırsat olmadı Bülent Ecevit, neden çocuk sahibi olmadıkları sorusuna, tüm samimiyetiyle şu yanıtı verdi: 'Yeni evliydik, İngiltere'de Londra Büyükelçiliği Basın Ateşeliği yapıyordum. O sırada Türkiye'de çok büyük devalüasyon oldu. Maaşım yarı yarıya azaldı. Geçimimi bile sağlayamıyordum. Rahşan'ı yanımda götüremedim. Bir yıl sonra Rahşan'ı yanıma alabildim. Çok fakirdik. Öyle perişandık ki, Rahşan bir deri bir kemik kalmıştı. O sırada çocuk yapmayı düşünmedik bile. Daha sonra hemen siyasete atılınca da fırsat olmadı'. ABD dobradır, Avrupa entrikacı Siyasette bulunduğu dönem boyunca edindiği tecrübe ve izlenimleri paylaşan Ecevit, ABD ve Avrupalılar'la ilgili ilginç tespitlerde bulundu. Ecevit, şöyle konuştu: 'Ben Amerikalılar'la iç içe olan bir insanım. Robert Koleji mezunuyum. Onlar bizi, biz onları tanırız. Amerikalılar'ın iyi tarafları da vardır. ABD'liler biraz şımarıktır ama her şeyi açıktan yaparlar, kompleksleri yoktur. Amerikalılar dobradır. Fakat bazı Avrupa ülkelerinde bunu göremezsiniz. Birtakım entrikalar döner. ABD ile ilişki kurarken, çok dikkatli davranmak lazım, entrika yapmamak lazım, aldatmamak lazım. Ben siyasi hayatım boyunca kavgalı olduğumuz konularda bile ABD'li diplomatlarla daha iyi anlaşabileceğimizi düşünürüm. Gülen, Osmanlı'nın hatasını telafi ediyor Fethullah Gülen'le ilişkileriniz yüzünden çok eleştiri aldınız. Başta Mümtaz Soysal olmak üzere partinizden istifalar oldu. Şimdi Gülen hakkında ne düşünüyorsunuz? Böyle bir açıklama yapması benim için çok değer taşıyor. Benim tarikatçılığım yok. Gülen'le iki kez görüştüm. Avrasya ülkelerinde, hatta dünyanın dört bir yanında açtığı okullarına bazıları önceden haber vermeksizin gittim. Gittiğimiz her okulda bir Atatürk resmi, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi vardı. Tarikatçılık falan da yapılacak gibi görünmüyordu. Çünkü o ülkelerin milli eğitim bakanları sürekli bu okulları denetliyordu. Osmanlı dört kıtaya hakim oldu ama hiçbir ülkede Türkçe öğrenimini zorunlu kılmadı. Orta Avrupa'dan Orta Asya'ya kadar bölge Osmanlı egemenliğindeydi. Fakat Türkçe öğretmedi. Ama o gittiği her yere Türk bayrağını da götürüyor. Osmanlı'nın yaptığı hatayı telafi ediyor. Eğer Osmanlı böyle bir politika izleseydi Türkiye'nin bugün nasıl bir konumda olacağını siz düşünün. Gülen'i ve çevresini kötüleyici, itham altında bırakıcı açıklamalar yapıldı. Ben de 'varsa bir şey bunu takip ettirmenin yolu var. Bunları ortaya çıkarın' dedim. Ben o zaman bütün tepkilere rağmen kendisine sırf bu okullar açısından destek verdim. Bizimkisi uygar bir ilişkiydi. Gidenlere üzüldüm ama kırgın değilim Sekiz bakanınız Derviş'le birlikte YTP'ye gitti. Onları bakan yaptığınıza pişman oldunuz mu? Eski bakan arkadaşlarımızın demokratik sol çizgi dışına çıktıkları pek söylenemez. Mesela İsmail Cem. Kendi alanında ve sosyal konularda çok başarılı bir insan. Birçok arkadaşımızın kendilerine has özellikleri vardı. Ama akıllıca davranmadılar. DSP gibi bir partide sağlam bir zemin ve kültürde kalmak yerine 2-3 günde kurulan bir partinin başarılı olacağını zannettiler. Derviş'in oyununa fena yakalandılar. İyi insandılar belki ama iyi bir politikacı olmadılar. Ayrıldıktan sonra da, bir çoğu bizim kültürümüzün ve anlayışımızın dışına çıkmadılar. Gidenlere üzüldüm ama kırgın değilim. Hedefleri Kürt devletiydi Son hükümette ABD sizden ne istedi? Uluslararası komplo derken neyi kastediyordunuz? ABD, Irak yönetimini denetim altına almak istiyordu. İkincisi hem Kuzey Irak'ta hem Türkiye'nin Güneydoğusu'nda adını tam koymasalar bile bir Kürt devleti kurmak istedikleri kesindi. Türkiye'nin engel çıkarmamasını istiyorlardı. Buna razı olmamız mümkün değildi. Son olarak elbette Kıbrıs vardı. Kıbrıs'ta bizden ne istediklerini öğrenemeden iktidardan düşürüldük. Apo'nun yerini ABD buldu Sizi son iktidarınıza taşıyan en önemli olay Abdullah Öcalan'ın yakalanmasıydı. Öcalan paket halinde mi size teslim edildi, yoksa bu operasyonu sadece Türkiye mi yaptı? ABD'lilerin katkısı olmadan kolay kolay yakalanamazdı. Başka türlü nasıl olsun? ABD'nin çok büyük katkısı oldu. MİT'in çok büyük katkısı oldu. O olayda ABD'nin bize katkısını inkar edemem. Birbirine düşman denecek istihbarat birimleri arasında şaşılacak kadar uygar diyaloglar var. ABD'liler o olayda bize güvendiler. Kenya'da yerinin tespitini bizzat ABD'liler yaptı.

Günün Önemli Haberleri