Ecevit daha fazla demokrasi istedi
Abone olEski Başbakanlardan Bülent Ecevit'ten hükümete 'demokrasi çağrısı'... İnsan haklarından geri adım atılmamasını isteyen Ecevit bilinmeyen olaylara da ışık tuttu...
Terörle Mücadele Kanunu’nun ağırlaştırılması önerileri insan hak
ve özgürlüklerinde geriye dönüş endişesine yol açarken, bir uyarı
da eski Başbakan Bülent Ecevit’ten.
Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan ve kanunu yeniden ele alan
komisyona gönderme yapan Ecevit, ‘yeni düzenlemede demokratik
hakların göz ardı edilmemesini’ istedi. Bazı çevreler tarafından
dillendirilen ‘olağanüstü hal’ benzeri uygulamalara şiddetle karşı
çıkan tecrübeli siyasetçi, uyarılarını şöyle sıraladı: “Demokrasi
işler hale geldi. Artık demokrasi kurallarına ters düşmek büsbütün
sorunlar çıkarır. OHAL gibi tedbirleri getirdiğiniz zaman
arkasından sıkıyönetim ve daha başka şeyler gelir. Hiç gereği yok
bu gibi şeylerin. Güvenlik önlemleri alınması doğal ve gereklidir.
Ancak iç politikada halkımızı incitmeyecek şekilde çok dikkatli
davranılması gerekir. Kullanılacak askerî araç gereçlerin seçiminde
bile dikkatli olunmalı.”
Aktif politikayı bıraktıktan sonra toplumun karşılaştığı sorunlara
ilişkin mesajlar vermeyi sürdüren DSP eski lideri, terör
tartışmalarını Zaman’a değerlendirdi. Terörle mücadelede esas
alınacak tehditleri “dış tehlike ve bölücülük” olarak sayan Ecevit,
halkla teröristleri bir tutacak uygulamalardan kaçınılması
gerektiğinin altını çizdi.
Eski Başbakan Ecevit, terör yüzünden evini barkını terk edip
Türkiye'nin başka bölgelerine göç etmek zorunda kalan sayısız Kürt
asıllı vatandaşın olduğunu hatırlatırken, “Neden diğer bölgelerde
barış içinde yaşıyorlar da bu bölgede böyle?” diye soruyor. Bu gibi
konularda tedbir alınırken sosyal gereksinimlerin öncelikle göz
önünde tutulması gerektiğine dikkat çeken eski Başbakan, konuyla
ilgili yaşadığı sıkıntıları şöyle anlatıyor: “Bir yandan ne yapalım
çaresizliği içinde binlerce köyü boşaltacaksınız. Orada yaşayanlar
çaresizlik içinde işsiz kalırsa çok rahatlıkla bölücü örgütün
kucağına düşmüş olurlar. Yine çok direndi halk bu tuzağa düşmemek
için. Halk bölücülüğe teslim olmadı; ama çok rahatsız oldu. Bu
rahatsızlık da bölücü terörün işini kolaylaştırdı. 12 Eylül
darbesinden önce bölgeye gittik. Hiç haber vermeden bölgeyi
taradık. Etrafımıza toplanan yığınların çoğunun ilkokulu bile
bitirmediğini görmüştüm. İstisnasız her yerde duyguları deştikçe
bedbaht olduklarını, hep ölüm isteminde bulunduklarını gördüm. Bu
hiç görülmemiş bir olay. Ciddi bir tehlike ve sosyal bir yara.”
İsmiyle özdeşleşen köy-kentler projesinin bölgedeki sosyal
sorunları çözmeyi amaçladığını vurgulayan Bülent Ecevit, hükümetin
bu projeyi devam ettirmesini öneriyor. Ecevit terörle mücadelede
Milli Güvenlik Kurulu'nun etkinliğinin azaltılmasının zafiyet
doğuracağı düşüncesinde. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ‘Kürt sorunu'
tanımlamasını da yanlış buluyor: “Kürt vatandaşlarımızı ayrı bir
varlık gibi adlandırmak, üst kimlik alt kimlik diyerek
gruplandırmak saçma sapan şeyler. Bunlar entellik döneminde bazı
entellerin konuya getirdiği yorumlardır. Kürtler de bu devletin
kurucu unsurları arasındadır. Bunun ötesindeki bu tür adlandırmalar
entelektüel ukalalıklardır.”
Öcalan’ın teslimini CIA, MİT’e teklif etti, fazla bilgim
yok
Bülent Ecevit, Türk-Amerikan ilişkilerine değinirken, ABD
hükümetinin Kuzey Irak’ta üzerine düşeni yapmadığını savunuyor.
Ecevit’e göre ABD yıllar öncesinden bölgede bir Kürt devleti
kurmayı planlıyor. Bu iddiasını ise 1965’te Amerika’da katıldığı
bir toplantıya dayandırıyor: “Çalışma bakanlığından ayrıldığımda
Amerikalılar beni New York Üniversitesi’nde Türkiye’nin sosyal
sorunlarıyla ilgili bir konferansa çağırdılar. Çok sayıda Türkiye
uzmanı Amerikalı vardı. Sosyal sorunlarla ilgili konuşacağız
sanırken bütün tartışmayı Kürtçülük üzerine yoğunlaştırdılar ve
şoke olduk. O, Amerika’nın bu konuya yöneleceğine ilişkin bir
işaretti.”
Eski Başbakan, bölücü başı Abdullah Öcalan’ın Şubat 1999’da
yakalanıp Türkiye’ye getirilmesine ilişkin olarak da kamuoyundan
fazla bilgiye sahip olmadığını belirtiyor. Amerikan hükümetinden
bir talepte bulunmadıklarını açıklayan Ecevit, sürecin tamamen CIA
ile MİT arasında cereyan ettiğini kaydediyor. Ecevit, teklifin
yapıldığı geceyi şöyle aktarıyor: “Bir gece MİT Müsteşarı Şenkal
Atasagun geldi. ‘CIA’den gizli bir not aldım, eğer yetki verirsek
belki Apo’yu Afrika’da bir yerde bize teslim edebileceklerini
söylüyorlar. Siz isterseniz bunun için çalışabiliriz. Kesin değil,
ama belki yapabiliriz.’ dedi. Hemen Çankaya’ya çıktım.
Cumhurbaşkanı Demirel, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ve
Atasagun’la baş başa toplantı yaptık. ‘Yakalayabilirsek ne âlâ’
dedik. Tam bir gizlilik kararı aldık. Bu gizlilik kararına bütün
arkadaşlarım uydu. Bu konuda ne Amerikan hükümetinden bize, ne
bizden onlara haber bile gitmedi. CIA ile Amerikan hükümeti
arasında nasıl bir görüş birliği vardı, var mıydı bunları
bilmiyorum. Olumlu bir gizlilik vardı ve biz bunun faydasını
gördük. 10-15 gün kadar bir süreçti bu. Her gün sabah akşam bilgi
alıyorduk. Bir akşam hazır olduklarını söylediler. Ankara’dan uçak
göndermiştik zaten. O uçağın içindekiler bile nereye gittiklerini
bilmiyorlardı.”
Kıbrıs harekâtını duyan ABD’li yetkilinin beti benzi
attı
Bülent Ecevit, 1974’te yapılan Kıbrıs Barış Harekatı sırasında
başbakandı. Harekat emrini doğal olarak o verdi. Bu yüzden Kıbrıs
fatihi unvanına layık görüldü. Harekat öncesindeki temaslara dikkat
çeken eski Başbakan, tarihe ışık tutacak anısını şöyle aktarıyor:
“1974’te Yunan darbesi olunca ikinci gün Londra’ya gittim. Sabahın
erken saatlerine kadar İngilizlerle düşündük, ‘Beraber tedbir
alalım’ dedim, kabul etmediler. Amerika da görüşmeye en yetkili
elemanlarından biri olan dışişleri bakan yardımcısını göndermiş.
‘İki garantör devlet olarak biz konuşuyoruz, siz katılamazsınız
toplantıya; ama siz müttefikimizsiniz, sizinle ayrıca toplanır, her
konuyu görüşürüz.’ dedim. Daha sonra Ankara’ya geldik. Benim odamda
sabahın erken saatlerine kadar tartıştık. Ben harekat yapacağız
demedim, yapmayacağız da demedim. Onlarla odamda görüşürken
hazırlıklarımız devam etti. Ben de sesimin tonunu biraz
sertleştirmeye başladım. O da endişeye kapılıp ‘Yani siz şimdi bir
harekat düşünüyor musunuz?’ dedi. ‘Evet’ dedim. ‘Ne zaman?’ diye
sordu. ‘Şu sıralarda başladı’ dedim. Çok şaşırdı Amerikalı.
Alışmamış böyle şeylere. ‘Siz havaalanlarınızı da kapatırsınız’
dedi. ‘Elbette. Ama daha güzel günlerde bekleriz’ dedim. Beti benzi
atmış haldeydi. ‘Kapının arkasında gazeteciler vardır, şimdi
soracaklardır’ dedi. ‘Tabii ki’ dedim. Endişelendiğini görünce
‘Sorulmasını istemiyorsanız sormayacaklar’ diye ilave ettim. Yine
şaşırdı, ‘Eğer siz bunu başarabilirseniz, Beyaz Saray’a basın
sözcülüğünü teklif edeceğim’ dedi şaka olarak. Bir şekilde Beyaz
Saray sözcülüğünü de hak etmiş olduk yani.”
Haber: Erdal Şen
Kaynak: