Reza Zarrab'ın ABD'de hapishanede kalırken içeriye kadın sokmak için gardiyanlara rüşvet verdiğini itiraf etmesi bardağı taşırdı. Yakın çevresinden gelen bilgilere göre boşanma davası için kararsız olan Ebru Gündeş, bu itiraflar üzerine avukatını harekete geçirdi. Gündeş, Reza Zarrab'tan boşanmak için dava açıyor... Öte yandan Habertürk yazarı Sevilay Yılman'dan Ebru Günde'şe "kolay sorular" geldi... Raza Zarrab'la birlikte yargılanan Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın avukatı Victor Rocco, dünkü duruşmada Zarrab’ın New York’ta cezaevinde kaldığı günlerde bile gardiyanlara rüşvet vererek kadın, içki, uyuşturucu ve yiyecek temin etmeyi başardığını ileri sürdü. Zarrab da savcılıkla yaptığı itiraf anlaşmasında bu iddiayı doğruladı. Bu gelişme üzerine Zarrab'ın eşi Ebru Gündeş'in boşanma konusundaki kararını kesinleştirdiği belirtiliyor. Gündeş'in yakın arkadaşlarına, "Bu bir değil iki değil. Daha önce de kadınlarla ilişkisi ortaya saçılmıştı. Ama bu itiraf herşeyi değiştirdi" dediği ifade edildi. Gündeş'in kısa bir süre içinde boyanma davası açmak için avukatını harekete geçirdiği öğrenildi. “Reza Zarrab, ABD’yle anlaşmayı Miami’ye gitmeden önce yapmıştı; eşi Ebru Gündeş ve kızıyla çıktığı söz konusu o seyahat de bu anlaşma gereği planlanmış, kurgu bir seyahatti!” iddiasının altını çizerek tekrarlayan Habertürk yazarı Sevilay Yılman, "Zarrab’ın ya da avukatlarının soracağım sorulara cevap vermeyeceğini bildiğim için kusura bakmasın ama bu iddiamın tam da göbeğinde olan ve çok şey bildiğine inandığım eşi Ebru Gündeş’e sormak istediğim bazı sorular var" dedi. "Gündeş’in eşiyle arasındaki özel diyalog filan beni hiç ilgilendirmiyor. Yani Zarrab’ı çok sevmediği, boşamak için girişimlerde bulunduğu, hatta birlikte oturdukları Kanlıca’daki yalıdan taşındığı yönündeki haberler benim ilgi alanımda değil. Ben sadece 17/25 Aralık sürecinde şahsıyla ilgili basına yansıyanlar, birlikte yaptıkları Miami seyahati ve sonrasındaki gelişmelerle ilgiliyim... Sorularımın da tamamı bu hususlarda olacak..." diyen yılman sorularını sıraladı: İLK DURUŞMASINA NEDEN GİTMEDİNİZ? 1) Ebru Hanım; 17/25 Aralık’ta FETÖ’cü yargı ve polis işbirliğiyle hükümeti devirme yani darbe girişiminde kilit rol oynayan eşiniz Reza Zarrab gözaltına alındıktan sonra basına yansıyanlara göre çok kötü olmuştunuz. Eşinizin gözaltına alınmasının hemen akabinde yılbaşı konseriniz dahil, birkaç aylık tüm konser anlaşmalarınızı iptal etmiştiniz. Hatta jürisi olduğunuz bir TV programında hıçkırıklarla ağlamış ve eşinizin başına gelenlerin sizi ailece çok sarstığını dile getirmiştiniz... Sonradan sizi yakından tanıyan camianızdaki bazı insanlarla konuştuğumda o günlerde ancak serumlarla ve sürekli doktor kontrolünde ayakta kalabildiğiniz aktarıldı... Ebru Hanım... Bütün bunlar kamuoyu önünde yaşandı, yalanlamanız mümkün değil. Peki 17/25 Aralık’ta eşinizin başına gelenler sonucu cidden endişelenen ve paniğe kapılan siz, Miami Havaalanı’nda eşiniz uçaktan iner inmez FBI tarafından gözaltına alındıktan 1 gün sonra neden uçağa atlayıp geri döndünüz Türkiye’ye? FBI eşinizi teslim aldıktan sonra nasıl bir süreç yaşayacağını beklemeyi neden tercih etmediniz? 2) Hadi diyelim ki olup bitenlerden hem siz, hem de kızınız çok etkilendi ve ailenizin, arkadaşlarınızın yanına dönmek psikolojik olarak sizin için bir elzemdi. Döndünüz tamam. Peki ya sonra? 22 Mart’ta ülkenize döndünüz ve eşinizin ilk duruşması olan 4 Nisan’dan önce sağa sola “Reza beni yanında ister” şeklinde beyanlarda bulunmanıza rağmen gitmediniz! Neden son anda gitmekten vazgeçtiniz? 10 GÜN SONRA KONSER VERDİNİZ 3) Daha da göze batan, dikkat çeken şey, 17/25 Aralık’ta karalar bağlayıp tüm profesyonel hayatını askıya alan sizin, Türkiye’ye döner dönmez kaldığınız yerden aynen devam etmenizdir. Eşiniz 19 Mart’ta Miami’de gözaltına alındı, siz bir gün sonra ilk uçağa atlayıp Türkiye’ye döndünüz ve hepi topu 10 gün sonra Antalya’daki konserinize gittiniz. Hem de eşinizin özel uçağıyla... Ve herkesin dikkatini çeken bu garip haliniz üzerine de şöyle bir açıklama yaptınız: “Sanatım her şeyin üzerindedir. Konser anlaşmalarım daha önceden yapılmıştı, iptal etmem söz konusu değil.” Ebru Hanım... Profesyonelliğinize şapka çıkarıyorum eyvallah, ama eşinizin ABD’de 95 yılla yargılandığı kesinleşmesine rağmen o profesyonelliğe devam etme gücünü nasıl buldunuz kendinizde? Lütfen bu konuda bizi aydınlatır mısınız? Ben değil, milyonlarca insan bu sorunun yanıtını bekliyor Ebru Hanım. Açıkçası kafamız, bünyemiz almıyor son tutumunuzu? Yani... 17/25 Aralık sürecinde FETÖ’cüler tarafından ama nihayetinde Türkiye hapishanesine atılan eşiniz için karalar bağlayan siz, ülkenizden binlerce kilometre uzakta ABD’de, FBI’ın elinde neredeyse ömrü boyunca cezaevinde tutulacak eşinizin durumuna rağmen nasıl hayatınıza kaldığınız yerden rahat bir şekilde devam edebildiniz? MALINI KULLANMAYA DEVAM ETTİNİZ Bazıları, size yakın kimseler diyor ki: “Ee canım Ebru yoruldu da ondan! Bıkmıştı zaten kocası dolayısıyla yaşadıklarından ve sonunda önüne bakmaya karar verdi. Ne var bunda?” Tabii ki böyle de olabilir. Buna da itirazım yok ama Ebru Hanım... Zarrab’ın sizin eşiniz olması dışında en önemli misyonu kızınızın babası olması. Kızınızın bir daha babasını göremeyecek olması ve babasının başına gelen felaketler falan hiç mi üzmüyor sizi? Ayrıca diyelim ki eşinizin alengirli işleri dolayısıyla çok yoruldunuz ve bıktınız ondan! Ee bıktıysanız adamın malını, mülkünü kullanmaya niye devam ettiniz? Özel uçağından tutun da size düğün hediyesi olarak aldığı yalıyı elde tutmaya niye devam ettiniz? Son olarak.... Duyuyorum ki başından beri bu konuda adınızı geçirdiğim, eşinizin ABD’yle daha Türkiye’deyken anlaşma yaptığını ve Türkiye’ye karşı düşünülen çok büyük bir kumpasa daha başında evet dediğini sizin çok iyi bildiğiniz yönündeki yazılarımdan rahatsız oluyormuşsunuz. Olmakta da haklısınız, ama Ebru Hanım ne yapalım! Bir gazeteci olarak Türkiye’ye karşı oynanan kumpasın bu büyük parçası olan satıcı, kazıkçı eşinizin en azından mal varlığı ortağı olarak neyi, ne kadar bildiğinizi sorgulamayalım mı? Bazıları gibi safa yatıp, “Yok canım, bu kurgu ancak ABD filmlerinde olur” deyip geçiştirelim mi?