Ebru Akel, Barlas'ın gözünden düştü
Abone olGazeteci Mehmet Barlas, 'Gelinim Olur musun?' adlı yarışma programının sunucusu Ebru Akel'i gözünden düşürdü. Akel'in Barlas'ın gözünden düşmesinin nedeni neydi?
Nüfus kağıdımın eskimesinden korkmuyorum. Zaten korksam ne değişir
ki? Yaşlanmak, doğmak gibi veya ölmek gibi, hayatın önüne geçilmez
bir bölümü.
Ama yaşlanmanın getirebileceği huy ve kişilik değişimleri beni
ürkütüyor.
Ya bencilleşirsem, hasisleşirsem.
Ya değişimin her türüne karşı olursam... Alıştığımın dışındaki her
türlü davranış için "Ahlaksızca", şimdiye kadar söylenenlerden
farklı her söz için "Haince" demeye başlarsam.
Yeni teknolojilerden ürkersem.. "Nasıl olsa daha gelişmişi çıkar"
diyerek, bilgisayarımı, televizyonumu yenilemeyi hep ertelersem.
Sahip olduğum otomobilin, son model otomobillerden daha ileri
teknolojiyle donatıldığına inanırsam..
Gazetede okuduğum, televizyonda izlediğim programlarda ahlaka veya
düzene karşı olarak algıladığım söz ve görüntüleri, savcılıklara
ihbar edersem. RTÜK'e jurnallersem.
Böyle yaşlanmak beni ürkütüyor. Şimdi aramızda olmayan bir meslek
büyüğümüz vardı. Yaşı ile gelen hareketsizliğin sonucu olarak,
fazlaca televizyon izlemeye başlamıştı. Televizyon da Türkiye'de
yeniydi ve TRT'nin tek kanalı vardı.
O meslek büyüğü tüm programları izlediği için, sonunda televizyon
eleştirmeni olmaya da başlamıştı. Ve televizyona kızıyordu. Çocuk
programlarını "Çocukça" buluyordu mesela. İletişim çağının en
etkili aracı olan televizyonun, topluma neler getirebileceğini
düşünmek yerine, tek kanallı Türk televizyonunun programlarına
takılıp kalmıştı.
Şimdi ben de o rahmetli meslek büyüğümüz gibi, eskisinden fazla
oranda izliyorum televizyonu. Bizim yerli kanallardaki bazı
programlara ben de takılmaya başladım.
Örneğin Show TV'nin çok izlenen "Gelinim Olur" musun programına ara
sıra bakıyorum. O rahmetli meslek büyüğümüz gibi ben de
sinirlenmeye başladım bazı durumlara.
Önceki akşam, programın sunucusu Ebru Akel, karşısına gelin adayı
olan genç kızları oturtmuştu. Aralarındaki Sinem adındaki genç kız
hakkında, bir erkekten gelen bir nevi ihbar mektubunu okuyup, genç
kızı sorgulamaya başladı.
Çok ayıplı bir durum vardı ekranda. Kendisi de genç olan Ebru Akel,
nasıl böyle bir şey yapabiliyordu? Acaba onun eski bir erkek
arkadaşı bu tür bir mektubu onun çevresindekilere gönderse, neler
hissederdi? Bu tür bir haksız yargılamanın sanığı konumuna
düşürülseydi, çok rahatsız olmaz mıydı?
Sunuculukta çok başarılı bulduğum Ebru Akel, birden gözümden düştü
ve başka kanala geçtim.
Sonra da "İşte yaşlanmanın getirdiği huy değişikliği bende de
başladı" diye düşündüm kendi kendime.
Dün baktım, benden çok genç ve televizyon haberciliğinde çok
deneyimli arkadaşım Bekir Hazar da, Yeni Şafak'taki köşesinde,
aralarında "Gelinim Olur musun"un da bulunduğu bazı programlara
sinirlenmiş.
Mesela ATV'nin "Ünlüler Çiftliği" için şunları yazmış:
- Sabaha karşı mı ne.... Muazzez Ersoy ile yaptığı evlilikle
ünlenen ama son zamanlarda ünsüz harf bile olamayan İsmet Özhan
derin bir uykuda... Birisi dürtüyor, tınmıyor... "Kalk kalk baban
öldü" diyorlar... İsmet kalkıyor, yüzünü ovuşturup dona kalıyor.
Henüz rüyadan ayılamamışken "Baba-Azrail" muhabbetini balyoz gibi
kafaya vurma anı... Bunun çekiminin yapılması ve reyting için
yayınlanması... Yayıncılığın en vicdansız boyutu bu olsa gerek.
Bekir Hazar'ı okuyunca, bendeki tepkinin yaşlanmaya bağlı
olmadığını anlayıp sevindim.
Bu arada, her gün her dakika televizyonları izleyip, bizler için
eleştiri yazan Burhan Ayeri'ye, Cengiz Semercioğlu'na, Yüksel
Aytuğ'a, Sina Koloğlu'na ve tüm televizyon eleştirmenlerine
sabırlar diliyorum.
YAZI:SABAH