DYP'ye göre 20 tuzak var
Abone olHükümet ve medyanın bir bölümü müzakereleri bayram havası içinde kutluyor. Oysa DYP'nin GİK üyesi emekli Büyükelçi Umut Arık'a göre bu yolda 20 tuzak var.
DYP, iktidarın AB ile imzaladığı Müzakere Çerçeve Belgesinde
Türkiye’yi sıkıntıya sokabilecek unsurları 20 madde halinde
özetledi. DYP Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi, emekli Büyükelçi Umut
Arık’ın incelemesinde AKP, Türkiye’yi "ikinci sınıf bir üyelik
adayı" haline getirmekle suçlandı. AKP’nin 3 Ekim’de Türkiye’nin
hiçbir zaman AB’ye üye olmamasına yol açabilecek bir süreci kabul
ettiğini savunan Arık, çalışmasında "kurtuluşu olmayan müzakere
çerçevesinin gerçeklerini" şöyle sıraladı: -Hedef katılma olmakla
beraber, müzakerelerin sonunda üyeliğin verileceği kesin değildir.
Müzakerelerin önü açıktır. -AB, haklar ve özgürlükler alanında
Türkiye’nin aksadığına karar verirse müzakereleri her an
durdurabilecektir. -Müzakere edilen bölümler kapansa bile,
uygulamada aksama olduğu AB tarafından saptanırsa, yeniden müzakere
açılabilecek. -Türkiye’nin uygulamaları devamlı Komisyon
müfettişleri tarafından gözlenecektir. -AB, Türkiye bütün koşulları
yerine getirse dahi, müzakereler sürerken veya en son dakikada ’Biz
Türkiye’yi hazmedemiyoruz’ deyip bütün süreci durdurabilecektir.
-Her şey olumlu gitse, Türkiye’nin üyeliği, Komisyon, üye ülkeler
hükümetleri ve meclisleri tarafından kabul edilse dahi, her üye
ülkede referandum düzenlenebilecek ve üyeliğimiz bu yolla
reddedilebilecektir. -Belgede, serbest işçi dolaşımının devamlı
kısıtlanacağı kayıtlıdır. -Schengen Vize Rejiminin, yani tek
vizeyle tüm AB ülkelerinde seyahat olanağının Türkiye’ye
verilmeyebileceği açıkca söylenmektedir. -Tarım fonları kalıcı
olarak kısıtlanabilecektir. -Yapısal reform fonları kalıcı olarak
kısıtlanabilecektir. -Türkiye’nin, sadece kesin karar ve kuralları
değil, tavsiyeler oybirliği ile yapılmış açıklamalar ve benzeri her
türlü AB belgesini, üzerinde söz hakkı olmadan kabulü
beklenmektedir. -Üyelik anında, diğer üyelik müzakerelerinde
alınmış sonuçlar, yine hiç söz hakkı olmaksızın kabul edilmelidir."
Arık, Türkiye’den tam olmayacak üyelik hayaline karşın daha baştan
itibaren, hiçbir şey vermeden nelerin alındığını ise şöyle
sıraladı: "Kopenhag ve Maastricht Kriterlerine uyum, Gümrük
Birliğimizle de bir arada, siyasi, sosyal ve iktisadi karar ve
politikalarda egemenliğin AB’ne kaymasıdır. -Haklar ve Özgürlükler
alanında da, azınlık tarifi değişmekte, etnik ve kültürel her mikro
bütünlük, AB azınlık tarifine girmekte, Türk Anayasasanın ilgili
hükümleri geçerliğini yitirmektedir. -Türkiye’nin, Avrupa
Parlamentosu’nun tavsiyeleri dahil tüm AB organlarının kararlarına
ve AB Müktesebatına uyumu, Ermenilerin sınır, soykırım iddialarının
kabulü, Rumların tanınması, Fırat ve Diçle gibi konularda Türkiye
karşıtı taleplere rıza gösterilmesi, Ege karasuları ve uçuş
bildirim hakları gibi konulurda Yunan tezlerinin geçerliğinin
kabulü anlamına gelecektir. -Türkiye’nin uluslararası antlaşma ve
anlaşmalarının AB üyeliği ile bağdaştırılması zarureti, Ankara,
Kars, Moskova, Lozan, Montreux, Zürih, Londra vs tüm temel
anlaşmalarımızın yeniden değerlendirilmesine ve geçerliliğine şüphe
düşmesine yol açacaktır. -Kıbrıs sorununun çözümünde BM
parametrelerinin yanında AB ilke ve kurallarının da kullanılması
kabul edilecek ve adadaki garantörlüğümüz ve silahlı
kuvvetlerimizin mevcudiyeti tehlikeye girecektir. -AB üyelerinin,
üye olduğumuz uluslararası kuruluşlara girişinin engelenmemes,
örneğin Kıbrıs Rumlarının NATO’ya girişi konusunda karar
serbestimizi kısıtlayacaktır. -Sınır ihtilaflarının çözümü ve iyi
komşuluk ilişkileri, Ermeni toprak taleplerini ve Ermenistan ile
diplomatik ilişkiler konusunu Türkiye’nin önüne koyabilecektir.
-Euro’nun kabulü, çevre, sanayi, tarım standartları vs Türkiye’nin
rekabet koşullarını olumsuz etkileyebilecektir."