David O. Russell’in yönetmenliğini yaptığı film 1970’lerde
yaşanan gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır. Düzenbaz filminin
konusu; usta bir dolandırıcı ve ortağının FBI tarafından
yakalanması ve serbest bırakılmaları için FBI’ın verdiği görevi
kabul etmek zorunda kalmalarını anlatmaktadır. Geniş çaplı bir
organizasyon düzenlenir ve usta dolandırıcılar ağa düşürülür. İki
dalda Oscar adaylı film ABD yaşanan olaylardan esinlenmiştir.
Bizim ülkemizde de gün geçmiyor ki dolandırıcılık iddialarına
bir yenisi eklenmesin… İnsanlar mağduriyet yaşamasın…
Seçil Erzan’la ilgili iddialar, dalavere işlerin başlama
hikayesi…
Önce borsada bir miktar para kaybediyor. Kaybettiği parayı
kazanmak için planlar yapıyor.
“Fatih Terimde bizde”,
“Çok özel bir fon Hakan Ateş bilgisi dahilin
de”,
“Özel müşteriler için özel bir fon ve büyük kazanç,
yüksek faiz”
“Bir kısım iş insanı, bir de seçilmiş bir iki
futbolcular” diyerek etrafını motive ediyor. Kandırıyor.
Seçil Erzan’ın planları bir süre hayata geçiyor. Sonra tökezliyor.
İki Yatırımcının ihbarıyla dönen dolaplar ortaya çıkıyor. Dişli
olanlar paralarına kavuşuyor.
Seçil Erzan freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor.
Tabii ki çarparak duruyor.
Çarpmanın etkisiyle diye düşünüyorum. Seçil Erzan;
“Ben annemin babamın tek çocuğuyum. Hep varlık içinde
büyüdüm. 2010 yılında aldığım bir hisse senedi nedeniyle borç
batağına düştüm. Bundan kurtulmak için bu hataları yaptım. Amacım
başkalarından aldığım paralarla borcumu ödemekti. Ama daha büyük
bir çıkmaza girdim” diyor.
Yolun sonunun görüldüğünü fark ettiğinde bir mektup yazıp
intihar etmek istemiş son bir defa annesini görmeye gidince fikrini
değiştirmiş.
Sıradan bir şube müdürüyken nasıl oluyor da Seçil
Erzan milyon dolarları toplayabiliyor?
Nasıl oluyor da bu milyon dolarların sahipleri Seçil Erzan’a
kayıtsız kuyutsuz paralarını teslim ediyorlar.
Denizbank’ta şube müdürü olarak çalışıyor olması bu yolu açar
mı?
Kurumun vermiş olduğu itimadı, pervasızca kullanması hiç mi
dikkat çekmedi?
Fatih Terim’le kurduğu yakınlığı parasal fırsata çevirmek için
herkese “Bu işin içinde Fatih Terim de var” demesi
hiç mi bankadan birilerinin kulağına gitmemiş.
“Bire üç ” taktiğini uygularken tamahkârları oltalaması hiç mi
gündem olmadı?
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, kurumundaki bir müdirenin bu
akçeli işlerini nasıl duymadı?
Ya da duydu da gerekli yerleri uyardı mı?
Suç duyurusunda bulundu mu?
Seçil Erzan’ın koluna serumlar falan takılarak neden bankada
sorguladı?
Seçil Erzan’a mahkemedeki ifadesi neden ezberletildi.
Denizbank’ın içindeki yolsuzluktan Denizbank’ın genel müdürünün
haberinin olmaması o genel müdürü sorumluluğundan muaf tutar
mı?
Bir işlem bir banka müdiresi eliyle yapılıyorsa bu banka
bu işlem ve müdireden mesuldür. O müdireyi atayan bankanın
kendisidir. Yapılan işlem de bankanın teminatı
altındadır.
Duruma birde Fatih Terim köşesinden
bakalım;
Seçil Erzan sözü edilen fona “Fatih Terim fonu”
derken, pek çok ünlü futbolcu ve iş insanı da bu fonun fonlayanı
olmuşken hiç mi konuyla ilgili konuşmalar, yorumlar olmadı, hiç mi
birileri hocayı arayıp fonla ilgili tavsiye alma gereği hissetmedi.
En yakınında ki kızı Buse Terim “baba bu fon için ne kadarlık bir
bütçe ayırmalıyız. Bire üç diyor ama sen ne dersin” diye neden
sormamış.
Bizler yatırım yaparken tavsiye almaya oldukça meyilli bir
toplumuz. Araştırırız, bakarız, ölçer biçeriz. Bu fon için herkes
hipnotize olmuş gibi…
Seçil Erzan, verdiği ifadede Fatih Terimden fon için para
aldığını söylüyor. Bu ifade doğrulanmaya muhtaç.
Birde toplanan o kadar para nerede, kim de, hangi ülkede…