Duygu Delen davasında profesörden öneri: Psikolojik otopsi yapılsın!
Abone olGAZİANTEP'te erkek arkadaşının evinde şüpheli şekilde balkondan düşerek hayatını kaybeden Duygu Delen'in ölümüne ilişkin açılan davada yargılamaya devam edildi. Davaya bilirkişi raporu sunan Adli Tıp Uzmanlarının katıldığı duruşmada Prof. Dr. Hakan Kar, olayın cinayet mi yoksa intihar mı olduğuna hukukçuların karar vereceğini belirterek, Delen'in ölümünün aydınlatılması için psikolojik otopsi yapılması önerisinde bulundu.
Gaziantep'te şüpheli şekilde hayatını kaybeden Duygu Delen'in
(17) ölümüne ilişkin açılan davanın 4'üncü duruşması görüldü.
Gaziantep 10 Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada sanık Mehmet
Kaplan katılırken Delen ailesi avukatları Mehmet Balcı ve Ömer
Faruk Akan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü adına
Av. Şafak Nur Atmaca, TBB Kadın Hakları Komisyonu adına Av. Meriç
Güzel, sanık avukatı Enes Akbulut duruşmada hazır bulundu.
Duruşmayı Delen ailesi de takip etti.
Delen’in ölümüne ilişkin sanık avukatlarının talebiyle bilirkişi raporu hazırlayan heyette yer alan Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Nadir Arıcan, Murat Akbaba, Alpaslan Can, Çağlar Özdemir duruşmada hazır bulunurken soruşturma aşamasında dosyaya bilirkişi raporu sunan Prof. Dr. Hakan Kar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katıldı.
"Görüntülere göre Duygu’nun bilinci açık"
Duruşma Adli Tıp Uzmanı Nadir Arıcan’ın beyanıyla başladı. Dosyayı
inceleyip, olay yerini gördükten sonra eldeki bulguları
değerlendirerek rapor hazırladıklarını aktaran Arıcan, raporda
belirttikleri hususları tekrar ettiklerini söyledi. Yüksekten düşme
durumlarının intihar veya cinayet olduğuna dair yorum yapmaktan
kaçındıklarını dile getiren Arıcan, “Vücutta oluşan ray şeklindeki
ekimozların tamamı alttaki kemik yapısıyla ilgilidir. O yaralar ev
içerisinde değil düşmeye bağlı olarak oluşan yaralanmalardır. Bu
yaralanma şekilleri de düşme kaynaklı yaralanmalardır. Ölüme neden
olan yaralanmalar tamamen yüksekten düşmeyle uyumludur.
Görüntülerde kişinin yüksekten düşerken aktif hareket yaptığı,
korunma refleksi gösterdiğini fark ettik. Bu bulgular bilincin
kapalı olmadığını gösteriyor. Bilincin tamamen kapalı olacağı
nitelikte bir travma söz konusu değildir” ifadelerini kullandı.
“Duygu, kendisini Mehmet’e karşı
savunabilir"
Mahkeme Başkanı’nın “Maktul kendisini sanığa karşı bedenen
savunabilir mi, Düşme öncesinde maktul sanığa karşı balkonun durumu
itibariyle karşı koyabilir mi,” şeklindeki sorulara yanıt veren
Arıcan, “Evet, maktul kendisini savunabilir. Balkonda kendisini
koruma durumunu net olarak açıklayabilmemiz çok güçtür. Ancak
eldeki bulgular karşı koyma imkanı ve gücüne sahip olduğunu
göstermektedir. Olayın intihar mı yoksa cinayet mi olduğu
noktasında tıbbi yönden net ve kesin bir ayrım yapmamız mümkün
değildir. Diğer bilirkişi raporunda orjinin mahkeme tarafından
değerlendirmesi gerektiği söylendikten sonra olayın geliştiği
ortama ilişkin bir yorum yapılmış bizim buna katılmamız mümkün
değildir. Mahkemenizce alınan bilirkişi raporunda da bilincin tam
kapalı olmadığı belirtilmiştir” şeklinde yanıt verdi.
Yaralar kemerle vurularak mı oluşturuldu?
“Olay yerindeki kemer vücuttaki yaraları oluşturabilir mi,”
sorusunu yanıtlayan Arıcan, “Yaralar kemer ile oluşmuş olsaydı
ekimozlar paralel olarak görülürdü. Ancak ölçüler açısından böyle
bir uyum yok. Ray şeklindeki ekimoz izinin kıvrılmış olması alttaki
kemiğin de kıvrılma yapısından kaynaklıdır. Kapının ve perdenin
durumu gibi tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde bir kişinin
başka birisini oradan sürükleyerek götürmesi pek mümkün değildir”
dedi.
Delen ailesi’nin Avukatı Ömer Faruk Akan ise Arıcan’a, “Duygu’nun düşerken avcunun ve elinin açık olması düşüşteki hava sürtünmesinden kaynaklı olabilir mi ile madde ve alkolün sanık üzerinde nasıl bir etkisi olmuştur?” sorularını yöneltti. Arıcan’da, “Hayır olamaz biz bunu refleks olarak değerlendiriyoruz. Gerek alkol gerek uyuşturucunun nasıl bir etki gösterdiği kişiye ve aldığı miktara göre değişir” diye yanıtladı.
“Ellerin refleksle açıldığı görüşüne
katılmıyorum”
Delen’in ölümüne ilişkin bilirkişi raporu hazırlayan Prof. Dr.
Hakan Kar ise, soruşturma aşamasında hazırladığı raporun eldeki
mevcut delilleri değerlendiren bir nitelikte olduğunu ifade etti.
Delen’in düştükten yaklaşık 45 dakika daha yaşamını sürdürdüğünü
paylaşan Kar, “Duygu’nun vücudunda oluşan lezyonların düşmeyle mi
yoksa darptan kaynaklı mı oluştuğu hususunu net bir şekilde
değerlendiremeyiz. Olayın orjinini değerlendirmek adli tıp
uzmanlarının değil hukukçuların işidir. 4 kişilik bilirkişi heyeti
olayın kazara olamayacağını yazmış geriye iki ihtimal kalıyor. Bu
iki ihtimal içinde bilimsel veriler sunmalıyız. Düştüğü esnada sol
el yere temas etmiyor. Ellerin refleksle açıldığı görüşüne
katılmıyorum. Refleks hareketi olması durumunda neden önce kafa
yere değiyor. Ben bilincin kapalı olduğu konusunda net bir tespit
yapmıyorum ancak eldeki veriler kapalı olduğunu işaret ediyor.
Parmakların açık olmasından bilincin açık olduğuna net bir şekilde
varılmış olmasını anlamadım. Bilincin açık olup olmadığı konusunda
dosyaya sunulan görüşler arasında çelişki bulunuyor” dedi.
“Yüksekten düşme vakalarında ray şeklindeki ekimoza
rastlamadım”
Düşmeye bağlı oluştuğu belirtilen ray şeklindeki ekimozlarla ilgili
olarak dosyaya sunulan bir olgu olduğunu sözlerine ekleyen Kar,
“Dünyada tek örneği olan bu örneğin Delen’de ki yaralanmayı
açıklamak adına göstermenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bu olgu
literatürde çok çok az vardır. Eğer böyle bir şey varsa hocalarımız
neden kitaplarında yazmamış. 90 yaşındaki bir insanda sadece kolda
ve iki adet olan olgunun Duygu Delen’de sağ kol ile ön kolda ve sol
bacakta meydana gelen beş veya altı adet ray şeklindeki ekimozları
ekarte etmeye yönelik olduğunu düşünmekteyim. Ben yüksekten
düşmelerdeki otopsilerde ray şeklinde ekimoza karşılaşmadım.
Delen’in sol bacağı düşme eylemi tamamladıktan sonra sadece 10-20
cm bir mesafeden yere çarpıyor. Ancak boylu boylu boyuna uzanan ray
şeklindeki ekimoz görüşüne katılmıyorum. Ayrıca sağ kolda humerus
olarak tabir edilen kemiğin kadınlardaki büyüklüğü dikkate
alındığında eni 2, 2,5 cm aralında değişmektedir. Oysa buradaki
oluşan ray şeklindeki ekimozun genişliğinde 5 cm’dir. Ray
şeklindeki ekimozlarında gelişimi ile ilgili alınan raporlarda
çelişki mevcuttur. Bu nedenle bu hususta adli tıptan görüş
sorulmasının faydalı olacağı kanaatindeyim” ifadelerini
kullandı.
Psikolojik otopsi yapılabilir
Prof. Dr. Nadir Arıcan’la birlikte 3 adli tıp uzmanının hazırladığı raporda dünyada çok çok az görülen bir detayı sunmalarını doğru bulmadığını kaydeden Kar, “Benim raporumda olayın net olarak nasıl gerçekleştiğine ilişkin bir yorum mevcut değildir. Bu gibi olgularda psikiyatrik açından değerlendirmeler yapılır. Buna adli psikolojik otopsi yapılır. Psikolojik otopsinin olayı aydınlatmaya yardımcı olabileceğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
PSİKOLOJİK
OTOPSİ:
Psikolojik otopsi yöntemi; adli kayıtlar, psikiyatrik ve diğer
sağlık bilgileri, otopside elde edilen bulgular, kişinin
ailesi ve ilişkide olduğu diğer bireyler ile görüşme sonucunda elde
edilen bilgiler birleştirilerek intihara sürükleyen sebeplerin
araştırılmasıdır.
“Çok nadir görülmesi olmayacağı anlamına
gelmez”
Prof. Dr. Hakan Kar’ın beyanlarına karşı söz alan Prof. Dr. Nadir
Arıcan’da, “Ekimozlarla ilgili yaptığımız tespitin çok nadir
görüldüğünü raporumda ve konuşmamda belirttim. Çok nadir görülmesi
bunun olmayacağı anlamına gelmez. Hakan hoca düşme anında bilincin
kapalı olduğu ancak canlı olduğunu belirtmiş. Biraz farklı bir
yorumla karşılaştık. Bilincin açık olmasının gerekçesi
görüntülerdeki aktif hareketlerdir. Baş bölgesindeki yaralanma olay
öncesi olduğu demek büyük bir yanılgıdır. İpe rağmen aynı şekilde
düştüğünü öngöremeyiz. Çamaşır iplerine çarptığı kesin çünkü ipler
kopuyor” ifadelerine yer verdi.
“Olay yerini görmedim"
Sanık avukatı Serhat Pak ise, Hakan Kar’a, “Olay yerine gittiniz
mi? Olay yerini görmeniz fayda var mıdır?” sorusunu sordu. Kar ise
olay yerine gitmediğini belirterek, “Ben soruşturma esnasında bana
verilen bulgularla olası senaryoları ortaya koymaya çalıştım. Biz
adli tıp uzmanları bilimde kesinlik olmadığı için kesinlik
vermekten kaçınırız. Sonuçta bizim raporlarımız görüştür” şeklinde
konuştu.
"Farklı bir adli tıp heyetinden görüş
alınabilir"
Cevabın ardından Avukat Pak, Hakan Kar’a, “Bilincin açık olduğunu
kabul etmemiz için hangi bulgulara bakmamız gerekiyor?” sorusunu
yöneltti. Bilincin kademelerinin olduğunu aktaran Kar, “Ben raporda
‘Bilincin belli gerekçelerle kapalı olduğunun kabulü gerektiği’
şeklinde yazdım. 3 tane çelişkili ifade var. Ben kararda benim
görüşüm ifadem esas alınsın demiyorum. Bunun yerine farklı bir adli
tıp heyetinden görüş alınabilir. Bilincin açık olduğunu
anlayabilmek için ses duyulabilirdi, farklı görüntüler olabilirdi.
Ancak bunların hepsi varsayımdır. Duygu’nun elinin açık olması ve
dirsek hareketinin yere ilk temas eden kısmın baş ve sırt olması
nazara alındığında bilincin açıklığı yönünde net bir kanaat
oluşturmaya yetmeyeceğini ifade ettim. Ben raporumda sanığın alkol
komasında olduğu yönünde bir değerlendirme yapmadım sadece tıbben
normal standart bir insanın 200-250 mg alkollü olması halinde alkol
zehirlenmesi kabul edilmektedir yazdım. Alkolün etkisi kişiden
kişiye farklılık göstermektedir” sözlerine yer verdi.
Sanık avukatı Enes Akbulut Hakan Kar’a, “Hazırladığınız raporda “Olay yerinde öfke kontrolünü kaybetmiş bir insan” diyorsunuz ama Mehmet’in Duygu’nun düşmeden sonra gösterdiği davranışlarını neden değerlendirmiyorsunuz?” şeklinde soru sordu. Raporunda bir senaryo kurmadığını ifade eden Hakan Kar, “Sanığın psikolojik durumunu bu alanda uzman olan kişiler değerlendirebilir. Raporumda evin içerisindeyken Mehmet kaplanın duyguya yönelik öfke kontrolünü kaybederek şiddet gösterdiği konusunda net bir tespit yapmadım. Sadece kanındaki alkol miktarının öfke kontrolünde zorluğa neden olabileceği yönündeki tıbbi kabulden bahsettim” ifadelerini kullandı.
Adli Tıp Uzmanları beyanlarının sona erdiği duruşma avukat, müşteki ve sanık beyanlarıyla devam ediyor.