Durmuş Yılmaz'dan Erdoğan'a sert faiz yanıtı!
Abone olCumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kendi işine baksın" sözlerine Merkez Bankası eski başkanı Durmuş Yılmaz yanıt verdi: "Kendi işime bakıyorum. En iyi bildiğim konuda konuşuyorum."
İNTERNETHABER.COM - Merkez
Bankası eski başkanı Durmuş Yılmaz'dan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
“Durmuş Bey kendi işine baksın" sözlerine aynı sertlikte yanıt
verdi: "Kendi işime bakıyorum. En iyi bildiğim konuda
konuşuyorum."
Merkez bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz’ın faiz konusundaki
eleştirileri hakkında görüşü sorulan Erdoğan, “Durmuş Bey kendi
işine baksın. Onu muhatap alıp da burada herhangi bir şey
söyleyecek halim yok. Kendisinin barışı grafiğini gayet iyi bilen
biriyim" demişti. Erdoğan'a yanıt veren Durmuş Yılmaz, "Kendi işime
bakıyorum. En iyi bildiğim konuda konuşuyorum" dedi.
ÖĞRETMEN ATAMALARI SONUÇLARI BUGÜN SAAT 18.00'DE- HABERİ OKUMAK
İÇİN TIKLAYINIZ
Dünya gazetesinden Osman Arolat'a konuşan Durmuş Yılmaz'ın açıklamaları şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün sizi eleştirerek ‘Durmuş Bey kendi işine baksın’ dedi. Bir şey söylemek ister misiniz?
Kendi işime bakıyorum. En iyi bildiğim konuda konuşuyorum.
Cumhurbaşkanı’na soru yönelten muhabir, ‘Durmuş Yılmaz’ın düşük faiz ile büyüme arasında bir bağ yok demesine ne diyeceksiniz?’ demiş. Böyle bir şey söylediniz mi?
Nasıl olur, büyüme ile düşük faiz arasında önemli bir bağ var. BBC Türkçe Servisi’ne verdiğim demeçte ‘sürdürülebilir büyüme için düşük faiz tek başına yeterli olmamaktadır, merkez bankalarının gücü kuvveti biraz fazla abartılıyor. Elindeki aygıt belli: Kısa vadeli faiz ve makro ihtiyati tedbirler dışında bir şey yok. Merkez bankaları kısa vadeli faiz politikaları ile ülkenin verimliliğini artıracak eğitim reformunu gerçekleştiremez’ dedim. Bunda da ısrarlıyım.
Peki sizin öneriniz neyi içeriyordu?
Ben, yüksek verimlilik ve işgücünü sağlayacak eğitim sistemini önemsiyorum. Bilgi ve beceriye dayalı rekabet yeteneğini artırmayı, emek ve ürün piyasalarındaki olumsuzlukları ortadan kaldırıp, yüksek katma değer zincirini oluşturacak, sadece ihracatı değil, ithalatı da masaya yatıracak, ithalata bağımlılığı azaltacak yerli üretimin nasıl sağlanacağını; sağlıklı işleyen hukuk düzenini, güçlü kurumları öngören yapısal reformları en azından düşük faiz oranları kadar büyümenin ana girdileri içinde gördüğümü söylüyorum. Reform yapmak zor iş, zahmetli iş. Merkez Bankası’na yerli yersiz eleştiri yapmak yerine, herkes kendi işini en iyi yaparsa ülkeye daha fazla katkımız olur.
Cumhurbaşkanı sizi eleştirirken, dünyada olup bitenleri anlamamakla itham etti. Bakar körlük ithamıyla, ‘bu ülkeler faiz oranlarını indirdikleri için enflasyonlarını düşürdüler’ dedi. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Bugün dünyanın enflasyonla ilgili bir sorunu yok. Özellikle
gelişmiş ülkelerde çok düşük, hatta eksiler görüldü. Enflasyon
birçok ülkede sorun değil, ama bizde hala sorun. Çok övündüğümüz
paramızdan altı sıfır attığımız 2005 yılından bu yana kümulatif
enflasyon yüzde 65 seviyesinde. 2005’teki 100 liranın bugünkü satın
alma gücü 35 lira. Her neyse, küresel krizin patlak verdiği 2007
Ağustos ayında gelişmiş ülkelerde enflasyon sorunu yoktu, fiyat
istikrarı olarak kabul edilen yüzde 2 civarındaydı. Dolayısıyla
krizle birlikte ortaya çıkan daralma ve artan işsizliğe tepki
olarak GÜ’de faiz oranı hızla aşağıya çekildi. Bugün sıfıra yakın.
Buradan şu sonuç çıkarılıyor: ‘Görmüyor musunuz bu ülkeler faiz
oranlarını düşürdüler ve enflasyon düştü.
Dolayısızla bu da ispat ediyor ki, FAİZ ENFLASYONUN SEBEBİDİR
SONUCU DEĞİLDİR. Türkiye de enflasyonu düşürmek için başkalarının
yaptığı gibi faiz oranları düşürülmelidir. Böylece hem
enflasyonumuz düşecek, hem büyüme sağlanacaktır.’ Keşke böyle olsa,
ama değl. GÜ’de faizin aşağıya çekilmesi enflasyonu düşürmek için
değil, krizle gelen ekonomik daralmayı durdurmak ve büyümeyi tekrar
harekete geçirmek içindi. Ama geçen sürede ABD’de 2014 yılı hariç
ekonomi bir türlü büyümedi. Bu neredeyse bedava para verilmesine
rağmen olmadı. Çünkü ekonomik büyüme için düşük faiz gerekli
şarttır ama yeterli şart değildir. Draghi ‘Ben elimden geleni
yaptım sorumluluk artık siyasilerde’ diyor. Zira yukarıda da
belirttiğim üzere, sorun yapısal ve bu sorun para politikası
etrafında dolanmakla olmuyor. Yapısal reformları yapmak zor iş. Ama
Avrupa’da siyasetçiler kolay yolu seçip merkez bankalarını
suçlamıyorlar. Düşük faiz, bol paraya rağmen Japonya büyüyemiyor.
Çünkü sorun yapısal. Benim düşüncelerim bilgim dahilinde
bunlar...
Hürriyet gazetesine de bir açıklama yapan Durmuş Yılmaz, şunları söyledi: “Benim işim bu ve en iyi bildiğim konuda konuşuyorum. ‘Faizin sebep, enflasyonun sonuç’ olduğu yönündeki ilişkiye inanıyorsanız ABD’de, AB’de ve Japonya’da faizlerin düşük olmasıyla enflasyonun düşmüş olduğuna kanaat getirirsiniz. Düşük faiz tek başına yeterli olsaydı bu ülkeler durgunluk sorununu çözmüş olurlardı. 350-400 yıllık bir ekonomi politik bilimsel literatür var. Bu doğru değilse Smith’in Keynes’in ve diğerlerinin kitaplarını bir alana yığalım ve yakalım. Sonra da, Merkez Bankası yasasını değiştirip faizleri sıfırlayalım, görelim öyle mi oluyormuş. Diyelim ki oldu, ben de çıkar özür dilerim; 'Biz bu işi bilmiyormuşuz' diye." |