Uz. Dr. Yasemin Şahin, 1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla hastalığın belirtileri, risk grupları ve tedavisi hakkında verdi. Bulaşıcı özelliği, yaşam kalitesi ve süresini kısa sürede düşürmesi nedeniyle tüm dünyada en çok korkulan hastalıkların başında AIDS geliyor. Sanıldığı gibi tokalaşmak, aynı mekanda bulunmak ya da sarılmakla bulaşmayan AIDS’ten korunmak için risk faktörlerini tanıyıp gerekli önlemleri almak önem taşıyor. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Yasemin Şahin, 1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla hastalığın belirtileri, risk grupları ve tedavisi hakkında verdi. AIDS ÜÇ YOLLA BULAŞIYOR 1-Cinsel yolla: HIV, her türlü cinsel temasla bulaşır. Bulaş için virüsü taşıyan kişiyle yapılacak tek bir cinsel temas bile yeterlidir. HIV ile enfekte kişilerle yapılan cinsel temas sayısı arttıkça, bulaş olasılığı artmaktadır. Birden fazla cinsel eşi olanlar, sık eş değiştirenler, damar içi madde kullanma alışkanlığı olanlar, hemofili, diğer kanama bozukluğu, kronik böbrek hastalığı gibi hastalıkları nedeniyle sık kan verilmek zorunda olan kişilerle yapılan cinsel temasta bulaş riski daha yüksektir. 2-Kan ve kan ürünleri ile: Virüsün kanda yoğun miktarda bulunması nedeni ile virüsü taşıyan kişilerden alınan kan ve kan ürünlerinin başka bir kişide kullanılması sonucu hastalık bulaşabilir. Ancak; 1985 yılında virüse karşı oluşan antikorların kanda tespit edilmeye başlanmasıyla, kan ve kan ürünlerinin hastaya verilmeden önce HIV yönünden test edilmesi yasal zorunluluk olmuştur. Bu nedenle, sonraki yıllarda bu yolla bulaş son derece azalmıştır. Ancak; damar içi madde alışkanlığı olan kişilerin aynı iğne ve enjektörü paylaşmaları ile bulaş giderek artan oranlarda görülmeye devam etmektedir. 3-Anneden bebeğe: HIV; gebelik boyunca, doğum sırasında ve emzirme ile anneden bebeğe geçebilmektedir. Ancak; yüzde 20-30 olan bu oran HIV pozitif anneye antiretroviral (virüsü baskılayan) ilaç başlanması, doğumdan sonra bebeğe aynı ilacın verilmesi ve sezaryen uygulanması ile yüzde 8-10'lara düşürülebilmektedir. BU BELİRTİLERE DİKKAT! HIV, vücuda alındıktan sonra 1-6 hafta içerisinde ilk çoğalma döneminde akut enfeksiyona neden olur. Bu dönemde belirtiler değişken olmakla birlikte; ateş, lenf bezlerinde büyüme, farenjit, deri döküntüleri, kas veya eklem ağrısı, ishal, baş ağrısı, bulantı ve kusma, karaciğer ve dalak büyümesi, pamukçuk görülebilir. Bir kısım vakada menenjit, ensefalit gibi sinir sistemi bulgularına rastlanır. Bütün bu bulgular 2-4 hafta içerisinde tedavi gerektirmeden geçer. Akut enfeksiyon döneminden itibaren kişi bulaştırıcıdır. AIDS ile mücadelede erken tanı ve tedavi uygulamaları, büyük bir öneme sahiptir. AIDS, tanısı hızlıca konulabilen, tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Bu yüzden şüphe hisseden risk durumlarında vakit kaybetmeden tarama yapılmalıdır. Bunlar; * Korunmasız cinsel ilişki yaşamak ve birden fazla partnerle olmak * Damar içi ilaç bağımlılığı ve ortak enjektör kullanımı * HIV pozitif bir kişi ile ilişki yaşamak Görülme sıklığı yüksek bölgelere seyahat etmek ya da orada yaşamak * Cinsel saldırıya maruz kalmak * Tüberküloz hastalığı * Bilinçsiz tıbbi müdahale yapılması olarak sıralanmaktadır. DOĞRU TEDAVİ UYGULAMALARI KONFOR SAĞLIYOR HIV enfeksiyonunda virüsü ortadan kaldıran bir tedavi henüz yoktur; ancak virüsün çoğalmasını kontrol eden ilaçlar vardır. Tedavi ile ilgili şikayetler başlayana kadar geçen sürenin uzadığı, hücre sayısının yükseldiği ve özellikle yoğun tedavi ile yaşam süresinin uzadığı tespit edilmiştir. Öte yandan HIV enfeksiyonunda tedavi, artan bilgi birikimi ve ilaç sayısı nedeniyle gittikçe daha karmaşık bir hale gelmektedir. Tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri olabilmektedir ve en önemlisi tedavinin doğru uygulanmaması direnç gelişimine neden olmaktadır. Bu sebeple hem tedavi öncesinde hem de tedavi sırasında hastalar bu süreç hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilmelidir.