Çocuklarımız için yapıyor olduğumuz
“ahlaklı ve erdemli bir insan olsun” duamız, yerini “bol maaşlı bir
işi olsun” temennisine bırakmış olsa da biz yine de her ebeveynin,
çocuklarının ahlaklı ve erdemli bir insan olması için kavli ve
fiili dua ettiğini varsayıyoruz. Maalesef bu varsayımımızı, duanın
gereklerini sağlayacak kadar etkili ve örnek bir model
olmadığımızın üzerine inşa ediyoruz. Çocuklarımızın ahlaklı
ve erdemli bir insan olması veçhesindeki ısrarcılığımızın nedeni
akordunu bozduğumuz yaratılış ayarlarımızın eski haline dönmesi
gerektiğine olan inancımız.
Ebeveynlerin kendilerinde
bulunmayan ahlak ve erdem öğelerinin, çocuklarında bulunmasını ve
pratik hayatta uygulamalarını istemeleri, ‘samimiyetsizliğin
samimiyeti’ paradoksunu oluştursa da, ideal
olarak bu isteğin hala devam etmesi
oldukça önemlidir.
Yalnızca ebeveynlerin değil, toplumun büyük bir
kesiminin iyi insan olmaya gayret etmediği günümüz dünyasında,
ahlaklı ve erdemli olma hasletlerinin, yetişkinlerin dilinde tembih
ve tespih malzemesi olmaktan öteye gidememesinin, birey ve toplum
için büyük bir sorun teşkil etmediğini kimse iddia
edemez.
Çocuklarda bulunmasını istediğimiz
erdem ve ahlaki normlar, ebeveynlerin, aile büyüklerinin ve
toplumun karakterinde mıh gibi asılı olmadıkça ve kadim şekliyle
pratiğe dökülmedikçe çocuklara verilecek tüm telkinler lafügüzaftan
öteye gidemeyecektir. Hülasa, çocuklarda bulunmasını
istediğimiz bu ilkeler aslında büyüklerin ihtiyacı olan ve aynı
zamanda dünyadaki mevcut düzeni de değiştirecek kudrete sahip olan
ilkelerdir.
Dili ile kalbi bir olan çocuklar,
söyledikleri ile yaşantısı uyuşmayan, çıkarcı yetişkin ortamlarda
büyüdüklerinde ve bu durumu mukayese edebilme melekesi
kazandıklarında, telkin edilen ahlak ve erdem öğelerini reddetme
temayülünde olacaklardır. Bunun nedeni, çocuklarca
örnek alınan kimselerin, pratik hayatlarında ahlakın ve erdemin normlarına yer
vermemekteki dünyevi tavırlarıdır.
Oysaki erdemsiz olmak,
erdemli olmaktan daha pahalı olan, bedel isteyen, karmaşık bir
yaşam biçimidir. Örneğin, hiçbir dürüst insan, sahtekâr
insan kadar tutarlı olmaya çalışmak zorunda değildir. Dürüst
olmayan insan ise altını üstünü düşüneceği, sonraki adımını hesap
edeceği ve çıkarlarını kollayıp para harcayacağı, süreklilik arz
eden bir kurgu içerisinde yaşamak zorundadır.
Ahlakın ve erdemin tüm kavramları
için bu tür örnekler çoğaltılabilir olsa da çıkarılacak sonuç
tektir; Dünyanın çivisi, çocukların ahlak ve erdem
normlarına uymadığı gerekçesiyle çıkmamıştır; büyükler bu normlara
uymadığı için çıkmıştır.
İşte bu nedenle günümüz
dünyasında ‘çocukluk yapma’ denildiğinde aslında samimi bir
iltifata mazhar olduğumuzu, ‘yetişkin gibi davran’ denildiğinde ise
netameli ve izafi bir yakıştırmayla karşı karşıya kaldığımızı
kavramak gerekir.