Keops Piramidi dışında hepsi yokolan Dünyanın Yedi Harikası yeni rakipleriyle karşı karşıya... Şimdi size sunacağımız listede "harika" sıfatını tam anlamıyla hakeden on adet yapı veya yapıtlar göreceksiniz. Üstelik bunlar arasında Türkiye'den de bir eser bulunuyor. Banaue pirinç terasları (Filipinler) 2000 yıllık bu teraslar, Filipinlerdeki Ifugao dağları üzerine oradaki yerli halkın ataları tarafından yapılmıştır. Filipinliler tarafından Dünyanın 8. Harikası olarak nitelendirilir. Terasların çok az sayıda araç gereç kullanılarak ve büyük ölçüde elle inşa edildiği rivayet edilir. Teraslar deniz seviyesinin 1500 metre üstünde yer alır ve dağ yüzeyinin 10,360 kilometrekarelik bir alanını kaplar. Bu yapıyla ilgili bir başka rivayet de basamakların uç uca getirildiğinde dünyanın yarı çevresini dolanacağıdır. Bölgenin yerlileri halen bu teraslara pirinç ve sebze ekiyorlar. Bu da basamaklarların kademeli olarak aşınmasına sebep oluyor. Dolayısıyla yapının karakteristiğinin korunması sürekli bir bakım ve özen gerektiriyor. Sigiriya (Sri Lanka) İsminin anlamı 'aslan kayası' olan bu antik taştan kale ve saray harabesi, Sri Lanka'da yer alıyor. Yapının çevresinde bahçe, depo ve diğer yapıların kalıntıları bulunuyor. Popüler bir turizm mekânı olan Sigiriya aynı zamanda antik freskleriyle de biliniyor. Bu freskler Hindistan'daki Ajanta Mağaraları'nı andırıyor. Sigiriya, Kral Kassapa'nın (M.S. 477-495) hükümdarlığı döneminde inşa edilmiştir ve Sri Lanka'nın yedi Dünya Mirası listesinde yer alır. Herkül Kulesi (İspanya) İspanya'nın kuzey batısındaki Galiçya'ya 2.4 km uzaklıkta bulunan bir yarımada, Herkül Kulesi'ne ev sahipliği yapıyor. Aslında Roma İmparatorluğu döneminden kalma bir deniz feneri olan 55 metre yüksekliğindeki kule, İspanya'nın Kuzey Atlantik kıyısına tepeden bakıyor. Yaşının en az 1900 olduğu tahmin edilen fener, 1791 yılında onarıldı ve hâlâ deniz feneri işlevini sürdürüyor. Torun (Polonya) Kuzey Polonya'da bir kent olan Torun, Vistula nehri üzerinde yer alır. Ünlü bilimadamı Kopernik de bu şehirde dünyaya gelmiştir. Şehrin çevresine ilk yerleşim, arkeologlara göre M.Ö 1100 yılında olmuştur. Tipik bir Orta Çağ kenti olan Torun gerçekten görülmeye değer bir yer. Ajanta Mağaraları (Hindistan) Hindistan'ın Maharashtra eyaletindeki Ajanta Mağaraları, taş üzerine oyulmuş anıtlardan oluşur. M.Ö 2. yüzyılda inşa edilen yapı, hem Budist sanatı hem de evrensel resim sanatı açısından başyapıt olarak kabul edilen resim ve heykelleri içerir. M.S 480 yılı itibariyle Ajanta'daki mağaralar terkedilmiştir. Bunu izleyen 1300 yıl boyunca bulunduğu ormanın ağaçları arasında kaybolmuştur; ta ki 1819 yılında kaplan avındaki bir İngiliz subayının oraya yolu düşene kadar... Adeta arapsaçına dönmüş çalılıkların arasına gizlenmiş girişi bulan Yüzbaşı Smith, aynı gün kurşun kalemle kendi ismini duvarlardan birinin üzerine yazmıştır. Halen belli belirsiz görülebilen yazıda subayın isminin yanında Nisan 1819 tarihi yazılıdır. Çiçekler Vadisi (Hindistan) Himalaya dağının yüksek bölümlerinde bulunan bu olağanüstü güzellikteki vadi, dağcılar ve botanikçiler tarafından yüz yıldır, Hint mitolojisi içinse çok daha uzun zamandır tanınmaktadır. Yüzlerce değişik çiçeğin açtığı vadide adeta bir renk cümbüşü yaşanır. Vadi, 1982 yılında ulusal park olarak deklare edilmiştir ve şu anda Dünya Kültür Mirasları listesinde yer almaktadır. Vadinin varlığını ezelden beri bilen bölgenin yerli halkı burada perilerin yaşadığına inanıyorlardı. Metéora (Yunanistan) "Göklerde duran" anlamına gelen Metéora, Yunanistan'ın en önemli ve en büyük Doğu Ortodoks kilise komplekslerinden birisidir. Doğal kaya sütunların üzerine 6 kilise inşa edilmiştir. Kiliselere ulaşım ilk zamanlarda (kasıtlı olarak) çok güçtü: ya birbirine bağlanmış merdivenlerin ya da -hem eşya hem de insanların taşınabilmesi için- büyük ağların kullanılması gerekiyordu. Bagan (Myanmar) Bagan, Myanmar'ın Mandalay kesiminde yer alan antik bir kent. Resmi adı "düşman ezen kent" anlamına gelen Arimaddana olan Bagan, Myanmar'daki çeşitli krallıkların başkenti olmuştur. Bagan, UNESCO'nun dünya mirası listesine kabul edilmesi için önerilmiştir ancak kimilerine göre politik sebeplerden dolayı bu teklif kabul edilmemiştir. UNESCO'nun buna gösterdiği temel sebep ise Myanmar'daki askeri cuntanın antik anıtları ve binaları, ilk hallerine sadık kalmaksızın, gelişigüzel bir şekilde restore etmiş olmasıdır. Leptis Magna (Libya) Roma İmparatorluğu'nun en seçkin kentlerinden biri olan Leptis Magna'nın kalıntıları Libya'nın Al Khums bölgesinde yer alır. Akdeniz'in en az zarar görmüş ve en görkemli Roma kalıntılarından birisidir. Leptis Magna'nın, Fenikeli sömürgeciler tarafından M.Ö. 1100 yılında kurulduğu tahmin ediliyor. Ancak M.Ö. 4. yüzyılda Kartaca şehri Akdeniz'de önemli bir güç haline gelene kadar Leptis Magna'nın ünü duyulmamıştır. Şehir, M.Ö. 146 yılında gerçekleşen 3. Pön Savaşı'nın sonuna kadar Kartaca'nın sözde hakimiyeti altında kalmış, daha sonra Roma Cumhuriyeti'nin parçası haline gelmiştir. Efes Celsus Kütüphanesi (Türkiye) Celsus Kütüphanesi, İzmir, Selçuk'a bağlı Efes'te bulunan bir kütüphane kalıntısıdır. Roma döneminde M.S. 110-135 yılları arasında inşa edilmiş olan kütüphane iki katlıdır. Zamanında 12.500 kitaba evsahipliği yaptığı tahmin edilmektedir. Yapının kalıntıları üzerinde yapılan çalışmalar, ön cephenin iki katlı görünümüne karşın, yapının üç katlı olduğunu göstermektedir. El yazmaları rulolar halinde, galerilerden oluşan üst katlarda saklanmıştır. 3. yüzyılda bölgeyi etkileyen depremler sırasında okuma salonu yanmış, ancak daha sonra tamir edilmiştir. Ön yüzünün yine Orta Çağ'da yaşanan bir deprem sonucu yıkıldığı sanılmaktadır. Depremde ön cephesi haricinde diğer kısımları yıkıldığından uzunca bir süre sonradan yapılan bir çeşmenin görkemli arka duvarı olarak kullanılmıştır.