Dünyada Mason olmayan tek ülke!
Abone olDünyada Mason olmayan sadece ve sadece tek bir ülke var. O da bizim komşumuz. İşte masonların yüzyıllık itirafları;
Masonların 100. yıl programına katılıp izlenimlerini yazan
deprem uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan’ın bir masonla konuştukları
tartışma başlatacak türden.... Bu konuşmalar içinde dünyada Mason
olmayan tek ülkenin İran olduğunu öğreniyoruz. Çünkü Ayetullah
hepsini asmış!
MASON LOCASI TÜRKİYE'DE 100 YIL ÖNCE KURULDU
Yıl, 1908… Aylardan ağustos... İkinci Meşrutiyet ilan edileli
bir ay olmuş. Beyoğlu’ndaki Tokatlıyan Oteli salonlarında toplanan
İstanbul ve Rumeli localarının Türk ve yabancı
katılımcıları, yeniden bir millî masonluk teşkilatı oluşturmak için
bir aradalar. İtalya, Fransa, Mısır ve Belçika yüksek
şûraları, onlara rehberlik etmeye dünden hazır olduklarını
belirttiler.
Aynı yıl Belçika’da düzenlenen Yüksek Şûralar Toplantısı’nda bizzat
Belçika Yüksek Şûrası’nın teklifi ile Türkiye’de yeniden bir yüksek
şûra kurulması kararı verildi. Bu vazife de Mısır Yüksek Şûrası’na
tevdi edildi.
Bu emeller üzerine 3 Mart 1909’da yapılan toplantıda Türkiye Yüksek
Şûrası hayata geçirildi. İttihatçılardan Talat Paşa da
burada görevliydi. Türkiye Büyük Locası ise 13 Temmuz
1909’da kuruldu. Yani 1909 senesi, İstanbul’daki masonlar için
oldukça hareketli bir seneydi.
100 yıl önce böyle başlamıştı masonların Türkiye’deki
macerası.
MASONLARLA YARIM GÜN
2009 yılında, büyük üstatlığını Salih Evcilerli’nin yaptığı
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası bir
dizi etkinlik düzenledi. PTT’nin özel pul baskılı kart hazırlayarak
katıldığı 100. yıldönümünün ilk etkinliği temmuz ayındaydı ve ENKA
Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu’nda bir konserle bir araya geldi
mason biraderler. 25 Eylül’de, bu sefer Hilton Oteli’nde, 450 kadar
mason ile eşleri ve 400’ü aşan sayıda da yabancı konuğun katıldığı
bir program düzenlendi. Hem de harem selamlık. Ardından da
Four Seasons’da akşam yemeği yendi. Bunları masonların
kendi açıklamalarından değil, başka kaynaklardan öğreniyorduk.
Mesela, mason olmamasına rağmen bu toplantılara katılan deprem
uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan’dan… Ercan, kendi adını taşıyan
internet sitesinde ‘Masonlarla yarım gün’ başlığı altında, 100. yıl
toplantısındaki izlenimlerini kaleme almıştı.
Ercan’ın yazısı çok enteresan bir diyalogla sona eriyordu.
Okuyoruz: “Yanımdaki bey, üst kuşak bir mason olan,
İzmir’den sayın bir katılımcı. Onunla söyleşiyi kaynattık.
Çok içten bir masondu. Oradaki herkes mason üstadı muhterem iken
benim çağrılı olmamı bir süre algılayamadı. Türkiye’de olan
215 gözün (locanın) başkanları birkaç özrü olan dışında tümü
oradaydı. Katılımcı bey bana masonluk üzerine edinmek
istediğim bilgileri yetkin bir ağızla bir bir anlattı.”
YERYÜZÜNDEKİ MASONLAR BİRBİRİYLE İLİŞKİ İÇİNDE
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın yazısının en ilginç bölümü,
İzmirli mason iş adamı ile aralarında geçen şu diyalog:
“Yeryüzünde tüm masonlar birbirleriyle dayanışma
içindedirler.”
Ahmet Ercan: “Örnek?”
“İran’da Ayetullahlar, Şah döneminde mason olanları
astılar. Bunun hesabını er ya da geç verecekler.”
Ercan: “Şaka mı bu?”
“Yok gerçekçiyim. Tüm Amerikan başkanları masondur. Türk
büyükleri de öyle... Tüm masonlar bu öcü beklerler.”
Ercan: “Bak sen!”
ÜSTADIN İSTEKLERİ EMİRDİR
“Bir üstadı muhteremin isteklerini, bulunduğu gözün üyeleri
kesin yerine getirir. Bu sözler bir buyruktur.”
Ercan: “Ne, her şey mi?”
“Töreye aykırı olan işler dışında her şey.”
Ercan: “Yönetim içinde de mason var mı?”
“Çok… Hem de en üst düzeylerde. Kaldı ki masonlarla çok iyi
geçinir. Bunun nedenlerini de iyi bilir. O nedenle bize
dokunmaz. Ancak bizim kimliklerimiz devletin elinde
vardır. Bu bilgileri ellerinde tutarlar.”
Ercan: “Bu gizem niye?”
“Bunu yanıtlamak güç. Bırakın o bizde kalsın.”
ÇOĞUNU KAMUOYU TANIYOR
Yazı, kendi adına açılmış web sayfasında idi ama yine de
herhangi bir internet kazasına maruz kalmamak için önce yazının
Ahmet Ercan’a ait olup olmadığını öğrenmemiz gerekiyordu. Kendisine
ulaştığımızda Ercan, konsolos olan eşini temsilen davet edilip
katıldığı toplantıdan kişisel izlenimlerini kaleme aldığını,
yazının kendisine ait olduğunu söyledi. O toplantıda kendisini
gören mason arkadaşlarının şaşırdığını ifade eden Ercan, aynı
masayı paylaştığı masonun söylediklerini yorum katmadan aktardığını
iddia etti.
Prof. Dr. Ercan, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın soyundan. Deprem
uzmanı Ercan, Mehmet Ali Paşa’nın çocuk veya torunlarından
birinin de locaya kayıtlı bulunması ve ayrıca ailesinin de
masonların çokça bulunduğu Selanik’ten göçmen gelmesinden
mülhem, kendisinin de mason bir aileden geldiğinin
düşünüldüğünü tahmin ediyor. Pek çok kez masonluğa davet edilen
Ercan, 100. yıl toplantısına katılanların gerek ilişkilerinden,
gerek kendisine anlatılanlardan çok etkilenmiş. O yüzden de bu
hislerini yazıya döküp halkla paylaşmak istemiş:
-100. yıl toplantısına katılanlar arasında sizi şaşırtan kimseler
var mıydı?
“Onu söylemeyeyim. Çok, ne insanlar var yani. Birçoğunu da
kamuoyu tanıyor.”
-Meslek grubu olarak tasnif yapsak ne söyleyebilirsiniz?
“Bizim (İstanbul) Teknik Üniversite’den dahi öğretim
üyeleri vardı. Yani toplumun böyle kaymak tabakası, seçkin
insanlar. Televizyonlardan vardı. Şimdi burada
bazı şeyleri açıklarsam birçok şeyi karıştırmış olurum.”
KONUŞAN MASON YALANLADI
İsmi bizde mahfuz İzmir doğumlu mason iş adamı ise Prof. Dr.
Ahmet Ercan’la yemekte yarım saat kadar sohbet ettiğini doğruluyor;
fakat yazılanların pek çoğunun doğru olmadığını söylüyor.
Masonluğunu saklamadığını, üyeliğinin eski olduğunu belirten iş
adamı, masonluğun kesinlikle politika ile ilgilenmediğini iddia
ettikten sonra şunları anlatıyor bize: “İran’da
Ayetullahlar, Şah döneminde mason olanları astılar. Bunun hesabını
er ya da geç verecekler. Ben böyle bir şey söylemedim.
İran’da masonlar Ayetullah döneminde asıldı, dedim. Yani bana şöyle
soru sordu. Dünyada mason olmayan ülkeler var mı? Var
dedim, İran. Niye? Şah’tan sonra tamamı asıldı ve kalanı da yurt
dışına kaçtı, dedim. ‘Tüm Amerikan başkanları
masondur. Türk büyükleri de öyle. Tüm masonlar bu öcü
beklerler.’ Hayır, böyle bir laf da etmedim. Amerikan
başkanlarının bir kısmı masondur dedim. Bunu söyledim. Ama bu
şekilde bir cümle ile çerçevelemedim işi. ‘Yönetim içinde
mason var mı?’ Evet, vardır. Bu lafı söylemişimdir. Sonra
‘Tüm masonlar dayanışma içindedir.’ Doğrudur. Herhangi bir
şekilde söylemedim. Lafın arasında geçmiş olabilir.”
İŞTE MASONLUK YEMİNİ
Masonlar, kendilerinin yanlış bilindiğini ısrarla vurgular hep.
Büyük Üstat Evcilerli de Loca’nın internet sitesinde bu durumu
şöyle ifade ediyor: “Dünyada Hür Masonluk kadar eski ve önemli olup
da tam ve doğru anlaşılamamış başka bir kurum yoktur. Bu, yalnız
ülkemizde değil, dünyada da öyledir.” Türk halkı ve dünya
milletlerinin masonları ‘tam ve doğru’ anlamamasında, haklılık payı
var mıdır acaba?
Şimdi aktaracağımız bir yemin metni bu kuşkuyu doğrulayacak
nitelikte. Çünkü yıllardır masonlar konusunda araştırmalar yapıp
kitaplar yazanlar dahi böyle bir yemini duymadıklarını söylüyor.
Demek ki masonların bir kamuoyuna deklare ettikleri yemin metni bir
de kendi içlerinde bağlı kaldıkları ayrı bir metin söz konusu.
İşte virgülüne dokunmadan o yemin:
“Biz aşağıda isimleri yazılı şovalyeler, serbest irademizle ve tam
arzumuz ile kainatın ulu mimarı ve kralı balta şovalyelerinin
Lübnan Prenslerinin Kolej huzurunda vaad ve taahhüd ederiz ki bu
derecenin sırlarını bu derecenin altındaki dereceler masonlarına
bildirmeyeceğiz ve vaad ve taahhüd ederiz ki bütün kuvvetlerimizle
çalışan sınıfın kardeşlerini yükseltmeye, onların hayat şartlarını
i’la etmeye ve çocuklarını terbiye ve talimin iyiliklerinden
faydalanmaya çalışacağız, sa’yi tebcil ederek, faziletli ve zeki
işçiyi kendimizle kanunda müsavi (eşit) sayacağız.”
Yeminin burası ilginç:
“Bu vaad ve taahhüdlerimizi tutmadığımız takdirde buzlu
Lübnan dağlarında, karlar içerisinde, sefilane ölmeye
razıyız. İşbu taahhüdnameyi istiklal reokajının 26 Nisan
1960 tarihli celsesinde imza eyledik. Ertuğrul Kemal Eyüpoğlu, Ali
Fuat Berkman, Abdullah Atasağun, Şükrü İmre, Ali Rıza Tezel, Abdi
Alkan, Mümtaz Rek, Kazım İsmail Gürkan, Ali Ratıp Dinçer, Reşit
Güvengil, Nami Serdaroğlu.”
Belge, ‘mason yemini’ üst başlığı ile 4 Mayıs 1960 tarihinde, yani
27 Mayıs Darbesi’nden 3 hafta kadar önce “İstiklal areopajının
(masonlukta 19 ile 30. arasındaki felsefi localara verilen ad.
C.K.) 26 Nisan 1960 tarihine rastlayan Salı günü saat 18’de in’ikad
eden celsesinde ekli yemin varakasında isimleri yazılı Kralî Balta
Şovalyelerinin 18 dereceden 22. dereceye terfi merasimlerinin
yapılmış olduğu kardeş sevgi ve saygılarımızla arz olunur.” ön
yazısı ile büyükelçi Coşkun Kırca’nın babası, Loca’da Amir Hakim
olan Mehmet Ali Haşmet Kırca, Celal Öget ve Suat Arpat tarafından
Türk Yüksek Şûra Riyaseti’ne sunulmuş.
Belge, ilgili toplantıda bulunan idarecileri ile aralarında o
zamanlar daha Devlet Su İşleri Genel Müdürü olan Süleyman
Demirel’in de bulunduğu uzun bir mason üye listesini de
kapsıyor.
Masonlar ve masonluk üzerine uzun yıllar çalışmalar yapmış
gazeteci-tarihçi Orhan Koloğlu ile araştırmacı Süleyman Yeşilyurt’a
da sorduğumuzda, böyle bir yemin duymadıkları cevabını alıyoruz.
Biraz daha araştırınca, masonlukta 33. dereceye kadar
yükseltilirken her bir derecede farklı bir bağlılık yemini edildiği
anlaşılıyor. Burada da belirtildiği gibi 18. dereceden 22. dereceye
intisab ettirilenler Kralî Balta veya Lübnan Prensi adına yemine
tabi tutuluyor. Metinde geçen Lübnan Prenslerinin Kolej huzuru
tabiri de 22. derecedeki mason mabedinin adı oluyor.
Askerlerin üyeliğinin yasak olmasına rağmen bu cenahtan pek çok
mensubu bulunan masonluk, kamuoyuna açılmaya bir türlü karar
veremediği sürece, Büyük Üstat Salih Evcilerli gibi bundan sonraki
üstadların da ‘yanlış anlaşılıyoruz’ yakınmaları Türkiye’de ve
dünyada bitmeyecek galiba.
Tarihçi-gazeteci Orhan Koloğlu:
Masonlar, sömürgeci mantıkla gelir ülkeye
Masonlar on yıl önceki 90. yıl kutlamalarını yaparken beni 15-20
defa konferanslara çağırdılar. O zaman sadece Abdülhamit ve
Masonlar kitabım çıkmıştı. Cumhuriyet Dönemi Masonlar kitabı
çıkınca, orada tabii bu iç dedikodular falan da var bir haylice. Bu
iç kavgalar da başlayınca içe kapandılar, benimle de ilişkiyi
kestiler.
Beni masonluğu aramaya sevk eden olay, 1890’lı yıllardaki Osmanlı
basınını tararken gördüğüm haberler oldu. Müthiş şaşırdım hatta.
Küçük küçük haberler. Mesela diyor ki ‘Dün Pera, Beyoğlu’ndaki
bilmem ne mason locasında tören yapıldı, tören Hamidiye Marşı ile
açıldı. Sultanın başyaveri geldi, 100-150 altın da bağışta
bulundu.’ Buna şaşırdım. Abdülhamit gibi adam… Hamidiye Marşı ile
balo açılır mı? Üstüne de para veriyor. Araştırdığım zaman anladım
ki adamları satın alıyor. Diyor ki ‘politika yapmayın, istediğiniz
kadar balo yapın, benim marşımı söyleyin. Hiç umurumda değil.’
Bu, müthiş bir politika. Ve hakikaten etkiliyor da masonları. Ama
İttihatçıların mason locasından yararlanmalarındaki asıl sebep de
bu. Mason locaları tehlikeli değildir dediğin zaman İttihatçılar
gitmişler Makedonya’da bir tek locayı ele geçirmişler, Makedonya
Risorta’yı. Ama bir tek loca. Yani İttihatçıların on tane locası
yok. Ondan sonra da asıl masonlar, İttihatçılar toplantı yapmaya
başlayınca ayrılıp başka loca kuruyorlar. İttihatçılar mason yemini
etmez. Onlar tabanca üzerine yemin ederler, apayrı bir hikâyedir.
İttihatçılar locayı Abdülhamit polisinin kontrolünden kurtulmak
için kullanıyorlar. Dikkat edin localarda İttihat Terakki hâkim,
masonluk İttihat Terakki’ye hâkim değil. Yani Abdülhamit de
masonları kullanmıştır.
İngilizlerin, 1919’da İstanbul’a hâkim olduklarında ilk yaptıkları
iş mason locasını tamamen İttihatçılardan temizlemek olur.
Kendilerine bağlı hâle getirirler. Çok ayrı politik oyun var orada.
Mason locasının başına eski İttihatçı Rıza Tevfik’i getiriyorlar.
Rıza Tevfik, Talat ve Enver’le kavga etmiş, İttihat Terakki’den
uzaklaşmış ama başlangıçta İttihatçı. Mason locasının başına
getirip Doğu Locası’ndaki bütün ittihatçıları tasfiye et diyorlar
ona. İngiliz politika oynuyor. Atatürk’ün 1935’te onları kapatması
da bu. Orada belirgin bir belge bulamadım ama Atatürk, Şükrü
Kaya’ya, Loca’nın başkanına kapattırıyor. Demek ki bir şey
hissettik ki. (Adnan) Menderes masonlukla oynamıştır. Menderes
nasıl oynadı? Destek almaya çalışıyor. Bu tabii sadece içeriye
yönelik değil, dışarıya da yönelik.
Bugün ise şu var. Kendi içlerindeki hırlaşmalara baktığın zaman pek
fazla güçlü olduklarını zannetmiyorum. Avantacılıktan mahkemelik
oldular. Özgürlüklerin elde edilmediği zamanlarda Batı’da
etkindiler. Bize, yani İslam dünyasına, yani gelişen toplumlara
hakikaten sömürgeci bir mantıkla gelirler.
(Cemal Kalyoncu-Aksiyon)