Geçtiğimiz yıl bugün, Türkiye’nin gündemini sarsan ‘yolsuzluk ve rüşvet operasyonu’ başlamıştı… Bu yıl ise CHP’nin önerdiği/ilan ettiği “Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası”nın ilk günü… Tam bir yıl dolarken, soruşturmaya ilişkin dosyaya verilen takipsizlik kararına itiraz da reddedildi ve dosya –en azından şimdilik– kesin olarak kapandı. Peki, 17 Aralık ve sonrasında yaşananları dünya nasıl algıladı ve yorumladı? AVRUPA BİRLİĞİ 2014 İLERLEME RAPORU (8 Ekim 2014) Aralık 2013 yolsuzluk iddialarını müteakip hükümetin benimsediği tavır, yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi bakımından ciddi endişeler yaratmıştır. Polis memurlarının, hakimlerin ve savcıların yaygın olarak başka görevlere atanması ve görevden alınması, Hükümetin bu işlemlerin yolsuzluk davasıyla bağlantılı olmadığını iddia etmesine rağmen, ilgili kurumların etkin bir biçimde çalışmasını etkilemiş, bu işlemlerin resmiyet kazanması için başvurulan yöntemlere ilişkin soru işaretleri doğurmuştur. 19 Aralık'ta, Adli Kolluk Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle, savcıların talimatı üzerine hareket eden kolluk görevlilerine, suça ilişkin ihbar veya şikayetler hakkında en üst dereceli amirlerine bilgi verme zorunluluğu getirilmiştir. 25 Aralık'ta, savcının yolsuzluk iddiaları ile ilgili iki soruşturma kapsamında şüphelilerin tutuklanması için verdiği talimatlar polis tarafından yerine getirilmemiştir. Yolsuzluk iddiaları ile ilgili soruşturmaların tam bir şeffaflıkla doğru bir şekilde yürütülmesi ve yargı ile polis teşkilatının operasyonel yeteneklerinin güvence altına alınması büyük önem taşımaktadır…” AVRUPA PARLAMENTOSU TÜRKİYE RAPORU (12 MART 2014): “Türkiye’de yüksek düzeyde yolsuzluk iddiaları ile ilgili son dönemde ortaya çıkan gelişmeler derin endişe kaynağıdır. Soruşturmaları yürüten savcı ve emniyet görevlilerinin görevlerinden alınmaları yargı bağımsızlığına aykırı oluşu ve soruşturmaların saygınlığını olumsuz etkileyecek olması nedeniyle üzüntüyle karşılanmaktadır. Hükümet, yargı, polis ve medya arasındaki güvenin ortadan kalkması üzüntü vericidir. Hükümet, demokratik ilkelere tam olarak bağlı olmalı ve yolsuzluklarla ilgili soruşturma ve takibata müdahaleden kaçınmalıdır. Hükümetin yolsuzlukla mücadele konusunda vermiş olduğu taahhütler bulunmakta, bu kapsamda Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tarafından 2005 yılında oluşturulan raporlarda belirtilen tavsiyelerin uygulanması gerekmektedir.” AP’NİN EN BÜYÜK GRUBU HIRİSTİYAN DEMOKRATLAR'IN TÜRKİYE RAPORTÖRÜ SOMMER (29 KASIM 2014): “İktidarın ‘yolsuzluk yok, darbe var' yaklaşımı, katiyen inandırıcı değil. Saçma. Kulağa çok saçma geliyor. Bunu ispatlayan deliller nerede? Başkalarını suçlamak her zaman kolay bir yol olmuştur. Her zaman ‘Biz böyle şeyler yapmayız. Bizler harika insanlarız.' derler. Bu bana gülünç geliyor.” AP’NİN EN BÜYÜK İKİNCİ GRUBU SOSYALİSTLERİN BAŞKAN YARDIMCISI VİCTOR BOŞTİNARU (13 ARALIK 2014): “(…) Hükümetin ortaya attığı ‘darbe’ teorisi yaklaşımını ciddiye almıyoruz, böyle bir yaklaşımı dürüstte bulmuyoruz. Yolsuzlukların, sadece Türkiye’de değil, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun ‘darbe’ olarak nitelendirilmesi durumunda ciddiye alınmayacaktır... Yargı, adil hareket etmeli, tam tarafsız olmalı, hiçbir siyasi müdahaleye müsaade etmemeli. Müdahaleye izin verilmeyerek, bazı yasa dışı uygulamalar ya da hukukun dışında kalan uygulamalar itiraf edilmemeli. Yargıya güven azalmamalı. Romanya’da birden fazla insanın yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını sorguladığı davalar oldu. Fakat bu, yolsuzluk suçlamalarında yaygın olan bir şey değil. Siyasetçiler bir davada hiç kimsenin suçlu veya masum olduğuna hiç bir zaman hükmedemez.” AP’NİN EN BÜYÜK İKİNCİ GRUBU SOSYALİSTLERİN BAŞKAN YARDIMCISI VİCTOR BOŞTİNARU (13 ARALIK 2014): “(…) Hükümetin ortaya attığı ‘darbe’ teorisi yaklaşımını ciddiye almıyoruz, böyle bir yaklaşımı dürüstte bulmuyoruz. Yolsuzlukların, sadece Türkiye’de değil, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun ‘darbe’ olarak nitelendirilmesi durumunda ciddiye alınmayacaktır... Yargı, adil hareket etmeli, tam tarafsız olmalı, hiçbir siyasi müdahaleye müsaade etmemeli. Müdahaleye izin verilmeyerek, bazı yasa dışı uygulamalar ya da hukukun dışında kalan uygulamalar itiraf edilmemeli. Yargıya güven azalmamalı. Romanya’da birden fazla insanın yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını sorguladığı davalar oldu. Fakat bu, yolsuzluk suçlamalarında yaygın olan bir şey değil. Siyasetçiler bir davada hiç kimsenin suçlu veya masum olduğuna hiç bir zaman hükmedemez.” ALMANYA CUMHURBAŞKANI JOACHİM GAUCK (28 NİSAN 2014): “Hükümet hoşuna gitmeyen çok sayıda savcı ve polisi yerinden alır ve şahısların kim olduklarına bakmaksızın çarpık gelişmeleri aydınlatmalarına bu şekilde engel olur, ya da kararları kendi lehine etkilemeye veya hoşnut olmayacağı kararlardan kaçınmaya çalışırsa, yargı bağımsızlığı halen güvence altında olur mu?'’... ABD İNSAN HAKLARI YILLIK RAPORU (28 ŞUBAT 2014) : “17 Aralık’ta, İstanbul Başsavcılığı, rüşvet, para aklama ve hazine arazisini imar inşaat yolsuzluklarında kullanma suçlamaları ile çok sayıda şüpheli hakkında tutuklama kararı çıkardı. Savcı Muammer Akkaş, 25 Aralık’ta 41 kişi hakkında, benzer suçlamalarla tutuklama kararı çıkardıysa da bu gözaltılar gerçekleşmedi. Üç bakanın oğulları, şirket müdürleri ve diğer önde gelen görevliler de dahil olmak üzere zanlıların çoğunun AKP’nin üst katmanı ile aile veya iş ilişkisi var. Yetkili makamlar yolsuzlukla suçlanan şahısların soruşturulması, suçlanması ve mahkum edilmesiyle ilgili bir kalıp yöntem geliştirmediler ve yolsuzlukla mücadele davalarında adliyenin tarafsızlığı konusunda kaygılar vardı. Özellikle belirtmek gerekir ki, kolluk kuvvetleri ve yargı, yürütme organının etkisine tabiydi, çünkü 17 Aralık yolsuzlukla mücadele operasyonu ve bunu takip eden skandal sırasında hükümet binlerce polis memuru ve savcıyı başka yerlere atadı.” CIA'NİN TÜRKİYE UZMANI HENRİ BARKEY (15 EYLÜL 2014 / Taraf gazetesi röportajı): “(…) Amerika’da, Erdoğan ya da onun medyası için çalışanlar hariç, hiç kimse 17 ve 25 Aralık’ın darbe olduğunu düşünmüyor. Hatta gülüyorlar. Bir şey anlamıyorlar zaten…” OECD, TÜRKİYE YOLSUZLUKLA MÜCADELE RAPORU (24 EKİM 2014): “2014 başında Türk hükümetinin, bazı savcı ve hakimlerin yanında, Aralık 2013 soruşturmasına dahil olanların da aralarında bulunduğu birkaç yüz polisi tayine tabi tuttuğu bildirildi. Kısa süre sonra Türk parlamentosu da -her ne kadar Anayasa Mahkemesi bazı tartışmalı hükümlerin anayasaya aykırı olduğunu açıklasa da- seçilmişlerin yargı üzerindeki gücünü artıran tartışmalı bir yasa çıkardı. 1 Eylül 2014’te ise Aralık 2013 soruşturmasına yeni atanan savcı, 96 kişinin soruşturulmasına gerek olmadığı kararını verdi. Türk hükümetinin iç rüşvet soruşturmasına verdiği karşılık, bazı uluslararası kuruluşlar yanında uluslararası medyayla Türk medyasında büyük ölçüde eleştirildi. Türkiye, bu son gelişmelerin hiçbirinin rüşvet cezalandırmaları üzerinde etkili olmadığını savundu. Siyasi müdahalenin rüşvet soruşturmalarını ve savcıları etkileyebileceği riski Çalışma Grubu’nun ciddi bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.” (...)