Dünya Kupasının bilinmeyenleri!

1930 Uruguay: Olimpiyatlardan bile daha fazla ilgi gören FIFA Dünya Kupası ilk kez 1930 yılında Uruguay’da gerçekleşti. Jules Rimet Kupası olarak da bilinir. Rimet dönemin FIFA Başkanı olduğundan onun adıyla anılır. Kupaya sadece 13 takım katılırken Belçika, Fransa, Romanya ve Yugoslavya takımları 3 hafta süren bir deniz yolculuğu sonunda kupaya katılmışlardır. İlk Dünya Kupası’nın Uruguay’da yapılmasının nedeni ise 1928 Olimpiyatları’nda futbolda Uruguay şampiyon olmasıdır. Zira ilk Dünya Kupası’nı da onlar finalde Arjantin’i yenerek kazanmışlardır. Final maçının en ilginç olayı ise hem Uruguay hem de Arjantin takımının maçı kendi toplarıyla oynama isteği olmuştur. Maçın Belçikalı hakemi ilk yarı Arjantin, ikinci yarı ise Uruguay’ın topu ile maçı oynatmıştır. 1934 İtalya: Avrupa kıtasında düzenlenen ilk Dünya Kupası olma özelliğini taşır. Ayrıca kupa öncesinde turnuvaya katılacak takımlar ilk kez bu Dünya Kupası öncesinde gruplarda mücadele edip İtalya’ya gitme hakkı kazanmıştır. İlk şampiyon Uruguay, kendi ülkelerinde düzenlenen şampiyonaya Avrupa ülkelerinin çoğunun katılmamasından dolayı bu turnuvayı protesto ederek katılmamıştır. Kupayı finalde Çekoslovakya’yı 1 yenen ev sahibi İtalya kazanırken, Giuseppe Meazza oynadığı futbolla yıldızlaşmıştı. İtalya’da ki faşist yönetimden dolayı kupanın üzerinde hep bir şaibe olmuştur ayrıca. 1938 Fransa: Bu dünya kupasının ardından 2. Dünya savaşı patlak verdiği için 1950 yılına kadar kupaya ara verilmiştir. Savaş öncesi düzenlen son kupa, ev sahibi ve son şampiyonun direk turnuvaya katıldığı ilk Dünya Kupası olma özelliği taşır. Kupaya katılma hakkı kazanan takımlardan biri de Avusturya’dır. Ancak kupa öncesi Almanya, Avusturya’yı ilhak eder ve Avusturya kupaya katılamaz. Hitler bazı Avusturyalı oyuncuları Alman milli takımına katsa da ilk turda elenirler. İtalya finalde Brezilya’yı yenerek üst üste ikinci kez Dünya Kupası’nı kazanan ilk takım olurken, Vittorio Pozzo da üst üste iki Dünya Kupası kazanan ilk ve tek teknik direktör olarak kupa tarihine geçmiştir. Giuseppe Meazza ve Giovanni Ferrari ise bu başarıyı sağlayan ilk futbolcular olmuşlardır. Yarı finalde oynanan İtalya-Brezilya maçında bir pozisyonda Giuseppe Meazza ceza sahasında yerde kalır ve hakem penaltı kararı verir. Yerde kalan Meazza’nın şortu düşer. Bir yandan şortunu tutup bir yandan penaltı kullanan Meazza golü atar ve takımını finale taşır. Bu kupanın en ilginç olaylarından biri olarak tarihe geçmiştir. İtalya teknik direktörü Pozzo kupayı yatağının altında bir ayakkabı kutusunda saklar ve kupa savaş sırasında hasar görmekten kurtulur. 1950 Brezilya: 2. Dünya Savaşı nedeniyle tam 12 yıl aradan sonra düzenlenen FIFA Dünya Kupası’nın dördüncüsüne Brezilya ev sahipliği yapmıştır. Finalde ev sahibi Brezilya turnuva sistemine göre finalde Uruguay’la beraber kalsa bile şampiyon olacakken, 2–1 maçı kaybeder ve Uruguay ikinci kez kupayı kazanır. 170bin’den fazla kişinin izlediği final maçı dünya kupaları tarihine geçmiştir. En ilginç olay ise Hindistanlı futbolcuların maçlara çıplak ayakla çıkmak istemelerinin ret edilmesi üzerine kupaya katılmaması olmuştur. Bir diğer ilginç olay ise ABD’nin İngiltere’yi 1–0 yendiği maçı Amerikalı basın mensuplarının bir hata olduğu düşüncesiyle ülkelerinde İngiltere’nin kazandığını yazmaları olmuştur. Türkiye bu turnuvaya katılma hakkı elde etmiş olsa da maddi imkânsızlıklardan dolayı Brezilya’ya gidememiştir. Savaş sonrası düzenlenen ilk dünya kupasına sadece 13 takım katılmıştır. 1954 İsviçre: FIFA’nın 50. yılını kutladığı sene düzenlenen turnuvayı son olimpiyat şampiyonu ve 28 maçtır yenilgi yüzü görmeyen Macaristan’ı 3–2 mağlup eden Batı Almanya kazanmıştır. İlk şampiyonluğuna ulaşan Almanlar gruplarda karşılaştığı Macaristan’a 8–3 yenilmişlerdi. En gollü dünya kupası maçı olan 7-5'lik Avusturya-İsviçre maçı da bu kupa da oynanmıştır. Türkiye’nin de yer aldığı turnuva kupa tarihinin en gollü turnuvalarından biri olmuştur. 26 maçta 140 gol atılırken, Macaristan 27 golle en çok gol atan takım olmuştur. Dönemin en iyi takımı olarak gösterilen Macaristan, final oynamasına rağmen kupayı kazanamamıştır. Türkiye grupta Güney Kore’yi 7–0 yenmiş fakat gruptan Macaristan ve Batı Almanya çıkmıştır. Ayrıca, takımların 23 kişilik kadrolarında her oyuncuya finaller boyunca değişmez bir forma numarası zorunluluğunun getirildiği ilk dünya kupası olma özelliğini de taşır. 1958 İsveç: Kendi evinde düzenlenen ve 200bine yakın seyircisi önünde kaybettiği finalin ardından bu kez İsveç’te ev sahibini yenerek kupaya uzanan takım Brezilya olmuştur. Final maçında attığı 2 gol ve oynadığı futbolla Pele efsanesiyle dünyanın tanışmasına da vesile olmuştur bu turnuva. Henüz 17 yaşında bu kupayı kaldıran Pele ismi bu turnuva sonrası bütün dünyayı sallamıştır. Turnuvanın gol kralı Just Fontaine attığı 13 golle dünya kupaları tarihine geçmiş ve bu rekoru hala kırılamamıştır. 1962 Şili: Pele ve Di Stefano’nun sakatlıklarından dolayı bos gösteremediği bu turnuvayı Çekoslovakya’yı 2–1 yenen Brezilya ikinci kez müzesine götürürken, Çekler de ikinci kez finalde kaybediyorlardı. 16 takımın dörderli dört gruba ayrıldığı ve ilk iki takımın çeyrek finale kaldığı turnuvanın gol krallığı dörder gol atan Garrincha – Vava(Brezilya), Leonel Sanchez(Şili), Florian Albert(Macaristan), Valentin Ivanov(SSCB) ve Drazan Jerkovic arasında paylaşıldı. Deprem felaketleriyle sarsılan Şili bu turnuvadan elde ettiği gelirle büyük bir toparlanma yaşamıştır. 1966 İngiltere: İngiltere’nin ilk ve tek dünya şampiyonluğudur. Finalde Batı Almanya’yı 4–2 yenerek kendi ülkelerinde kupayı kaldırma başarısını elde etmişlerdir. Yıldız futbolcu Pele daha ilk maçta sakatlanmış ve Brezilya turnuvaya gruplarda veda etmiştir. Bu turnuvanın en tartışılan olayı ise final maçında hat-trick yapan Geoff Hurst’un uzatmalarda attığı golün çizgiyi geçip geçmediği uzun süre tartışılmıştır. Hakem bu tartışmalı pozisyonda golü vermiş ve İngilizler 3–2 öne geçmişlerdi. Daha sonra Alman bilim adamları topun çizgiyi geçmediğini kanıtlasalar da sonuç değişmedi. Uydu aracılığıyla izlenen ilk dünya kupası olmuştur ayrıca bu turnuva. World Cup Willie adlı maskot kupaların ilk maskotu olmuştur. 1970 Meksika: Kuzey Amerika’da düzenlenen ilk kupa olma özelliğini taşıyan turnuvayı finalde İtalya’yı 4–1 yenen Brezilya kazanmıştır. Brezilya 3. kez kupayı kazanarak Jules Rimet kupasının ebedi sahibi olan ilk ülke oldu. Pele ise 3 kez kupa kazanan ilk oyuncu oldu. Kupanın maskotu ise hasır şapkalı Juanito seçildi. Alman Gerd Müller’in gol kralı olduğu turnuva, son kez Jules Rimet Kupası olarak tarihe geçmiştir. Bundan sonraki şampiyonaların adı artık FIFA Dünya Kupası olmuştur. Brezilyalı Jairzinho bütün maçlarda gol atarak kupa tarihine geçmiştir. Romanya Milli Takımı’nın kaptanlığını Mircea Lucescu yapmıştır. 1974 Almanya: Almanya’nın ikinci kez şampiyon olduğu dünya kupasıdır. O dönemde doğu ve batı olarak ikiye ayrılmış olan Almanya, bu iki ayrı takımı karşı karşıya getirmiştir. Doğu Almanya maçı 1–0 kazanmış olsa da kupa Batı Almanya’nın olur. İlk kez bir Türk hakem Dünya Kupası’nda maç yönetmiştir. Almanya – Şili maçını yöneten Doğan Babacan tarihe geçmiştir bu vesile ile. Ayrıca Babacan Şilili Carlos Caszely’e kırmızı kart göstererek kupa tarihinin ilk kırmızı karını gösteren hakem olarak da tarihe geçmiştir. Birçok yıldızın boy gösterdiği turnuva olmuştur ayrıca. Bu isimlerden bazıları; Almanya'dan Beckenbauer, Gerd Müller, Breitner, Maier, Vogts, Hollanda'dan Cruyff, Neeskens, Rep, Haan; Brezilya'dan Rivelino, Jairzinho; Arjantin'den Ayala; Yugoslavya'dan Enver Maric, Dzajic; Polonya'dan Lato, Gadocha, Tomasewski’dir. Almanya finalde Hollanda futbol tarihinin en güçlü kadrosuna sahip takımını 2–1 yenerek kupayı kazandılar. Kupada yaşanan bir diğer ilk ise turnuvanın açılış maçını ev sahibi olan Batı Almanya’nın yapmamış olmasıdır. 1970 Dünya Kupası’nı kazanan Brezilya kupanın ebedi sahibi olduğu için yeni bir kupa yapılması gerekiyordu. Zira kupanın adı da değişmişti. Yeni kupanın tasarımını İtalyan heykeltıraş Silvio Gazzaniga yapmıştır. 74 Dünya Kupasında final oynayan Cruyff önderliğindeki Hollanda takımı total futbol anlayışını ilk kez dünyaya göstermişlerdir. 1978 Arjantin: Ev sahibi Arjantin bir önceki turnuvada final oynayan ve kaybeden Hollanda’yı 3–1 yenerek ilk kez kupanın sahibi oldu. Ayrıca kupayı ev sahibi olarak kaldıran 5. takım oldular. 1978’de Arjantin’deki cunta hükümetinin Peru’ya askeri ve maddi yardım yapması şike söylentilerine yol açtı. Öyle ki Arjantin’in turu geçmesi için Peru’yu farklı yenmesi gerekiyordu. Brezilya maçını Arjantin’den önce oynadığı için averaj hesapları yapılmıştı. Maça Peru Arjantin asıllı yedek kalecisi ve kadro seçimiyle bu iddiaları doğrular gibiydi. Dikta yönetimin altında ezilen Arjantin bu kupayı kazanmak istiyordu. Bir tarafta insanlar öldürülürken diğer tarafta futbol müsabakaları oynanıyordu. Hollanda takımı finalde şeref tribününü selamlamayı ret ederek tepkisini göstermişti. Bu kupada bazı ilklere sahne olmuştur. İlk kez konfeti kullanılmış, ilk kez bir Afrika takımı galibiyet elde etti (Tunus 3–1 Meksika), İskoçya gruplarda Hollanda’yı yenerek tarihlerinin en büyük galibiyetine imza attılar. Turnuvanın tartışmasız yıldızı ve gol kralı ise Arjantinli Mario Kempes olmuştu. 1982 İspanya: 11 Temmuz 1982’de Santiago Barnebau Stadı’nda Batı Almanya’yı 3–1 yenen İtalya’nın 3. kez müzesine götürdüğü ve kupanın Brezilya’dan sonra ebedi sahibi olan ikinci takım olduğu Dünya Kupası’dır. Bu turnuvada takım sayısı 24’e çıkartılmış ve 4’er takım 6 grupta mücadele etmiştir. Oynadığı futbol ve gol kralı olarak Paolo Rossi’nin damgasını vurduğu kupadır. Brezilya Sokrates, Eder, Falcao, Serginho ve Zico’lu kadrosuyla favori olmasına rağmen çeyrek finalde İtalya’ya 3–2 yenilerek elendiler. İtalya’nın 3 golünde de Rossi’nin imzası vardı. Arjantin’in ve dünyanın efsane ismi Maradona’nın ilk kez boy gösterdiği ve Macaristan’a iki gol atarak adından söz ettirdiği turnuvadır ayrıca. 1986 Meksika: Kupayı finalde Batı Almanya’yı 3–2 yenen Arjantin kazanmıştır. Fransa ise turnuvayı üçüncü bitirmiştir. Bu kupanın en önemli ve hala konuşulan olayı Arjantin’in çeyrek finalde İngiltere’yi yendiği maçta Diego Armando Maradona ilk golü eliyle atmış ve “Tanrı’nın eli” tabirini kullanmıştı. Aynı maçta altı kişiyi çalımlayarak attığı ikinci golü ise halen hafızalardadır. Şampiyonaya ev sahipliği yapacak olan ülke aslında Kolombiya’ydı. Ancak ekonomik nedenlerden dolayı turnuvayı düzenleyemeyeceği anlaşılınca o dönem büyük bir deprem felaketinde çok büyük ekonomik kayıplarla çıkmış olan Meksika’ya verildi. Maradona açık ara turnuvanın yıldızı olurken gol krallığını ise İngilizlerin efsane ismi Gary Lineker elde etmişti. Baresi, Rossi, Maradona, Jean-Marie Pfaff, Enzo Scifo, Hugo Sanchez, Platini, Jean-Pierre Papin, Butragueno, M. Laudrup bu turnuvada boy göstermiş yıldızlardan sadece birkaçı. 1990 İtalya: Italia’90 olarak anılır. Finalde ikinci kez üst üste Batı Almanya ve Arjantin karşılaştı. Bu kez gülen taraf Batı Almanya olmuştu ve kupayı müzesine götürmüştü. Ev sahibi İtalya ise üçüncü olmuştu. Arjantin’in yedek kalecisi Goycochea’nın kurtardığı penaltılar dikkat çekmişti. Kosta Rika ilk kez, Kolombiya ise 28 yıl aradan sonra kupaya katılmıştı. Toto Schilacci’nin yıldızlaştığı, Roberto Baggio’nun ise herkesine kendine hayran bıraktığı turnuvanın en yıldızlı kadrosu ise Almanlardaydı. Matthaus, Illgner, Brehme, Hassler, Möller, Kohler, Reuter, Littbarski, Rudi Völler ve Jürgen Klinsmann bu takımın yıldızlarının başında gelen isimlerdi. Dünya Kupaları tarihinin en az gol atılan ve en fazla kart gösterilen turnuvalarından biri olmuştur. 116 kart çıkarken bu kartların 16’sının rengi kırmızıydı. Ayrıca 300 İngiliz holigan sınır dışı edildi. Kupanın unutulmazları arasında Kamerunlu Roger Milla’nın gol sevinçlerini de unutmamak lazım. 1994 ABD: Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlene turnuvayı normal süresi ve uzatmaları 0–0 biten maçta penaltılarla İtalya’yı yenen Brezilya 4. kez kazandı. Kupa tarihinin en dramatik finallerinden birine sahne olan bu mücadelede, turnuvanın yıldızlarından Baggio’nun kaçırdığı penaltı kupanın Brezilya’ya gitmesine neden oldu. Brezilya’nın kalesini koruyan Taffarel ise kurtardığı penaltılarla bir tarihin yazılmasında büyük pay sahibi olmuştu. Bolivya, Nijerya ve Suudi Arabistan’ın ilk kez katıldıkları Dünya Kupası olma özelliğini de taşır. FİFA’nın turnuvayı ABD’ye vermesi futbol otoritelerinde şaşkınlık yaratmıştı. Zira ABD’de futbol çok fazla ilgi görmediğinden statların boş kalacağı düşünülüyordu. Fakat böyle olmadı. 1950’den buyana en yüksek seyirci ortalaması bu turnuvada yakalandı. Rus Oleg Salenko ve Bulgar Hristo Stoichkov’un 6’şar golle gol krallığını paylaştığı kupada, Salenko Kamerun’a attığı 5 golle kupa tarihinde bir maçta en fazla gol atan oyuncu olarak adını tarihe yazdırmıştır. George Hagi’nin orta sahanın biraz önünde sol çizgiden attığı gol ise sadece bu turnuvanın değil bütün dünya kupaları tarihinin en güzel gollerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Brezilya’dan Romario, Almanya’dan Klinsmann, finalde kaçırdığı penaltıya rağmen Baggio turnuvanın yıldızları olmuşlardı. Maradona’nın uyuşturucu tedavisi ve fazla kilolarından dolayı ara verdiği futbola dönüş yapmıştı. Arjantinli efsane yıldız doping yaptığı gerekçesiyle kupadan takımından da erken ayrılmak zorunda kaldı. Bir dönem ülkemizde Beşiktaş forması giyen Daniel Amohachi’nin attığı golden sonra kale filelerindeki sevinci Afrika’nın simgesi olurken, ABD’li oyuncu Alexi Lalas’ın saç-sakal modeli büyük ilgi görmüştü. Kolombiya kaptanı Andres Escobar’ın ABD grup maçında kendi kalesine attığı gol ülkesinde gruptan çıkamamanın sebebi olarak gösterilmiş ve sonrasın Kolombiya mafyası tarafında Escobar öldürülmüştür. Bu olay futbol tarihinin kara sayfalarına yazılmıştır. 1998 Fransa: Finalde Brezilya’yı 3–0 yenen ev sahibi takım Dünya Kupası’nı kazanan 7. takım olma unvanını kazanmıştır. Davor Suker, Prosinecki, Alen Boksic gibi isimlerin yıldızlaştığı ve sürpriz bir şekilde ülkeleri Hırvatistan’ı yarı finale taşımaları kupanın ayrı bir rengi olmuştur. Suker 6 golle gol kralı olmuştur. Fakat bu dünya kupasının tartışmasız bir tek yıldızı vardı. O da finalde attığı golle ve oynadığı futbolla Zinedine Zidane’ydi. Fransız halkı dünya futbolunun en büyük yıldızların Zidane’a teşekkürlerini “Merci Zizou” yazılarının ülkenin dört bir köşesine yazarak göstermişlerdir. Turnuvanın akılda kalan yıldızlarından bazıları David Beckham, Edgar Davids, Kluivert, Bergkamp, Owen sadece birkaçı. Kamerun takımıyla turnuvaya katılan 17 yaşındaki Eto’o’nun dünya futboluna ilerleyen yıllarda damga vuracağı mesajını verdiği kupa hüviyetindedir ayrıca. Bazı format değişiklikleri de yaşanmıştır bu Dünya Kupası’nda. 24 olan ülke satısı 32’ye çıkartılmış, 6 yerine 8 grupta lig usulü en iyi iki takım gruptan çıkma hakkı elde etmiştir. Jamaika, Japonya, Güney Afrika ve Yugoslavya’nın bölünmesiyle Hırvatistan ve Sırbistan Karadağ’ın katıldığı ilk Dünya Kupası olmuştur. Sırbistan-Karadağ, Yugoslavya ismiyle turnuvaya katılmıştır. Gruplardan sonra oynanan eleme maçlarında 90 dakikanın berabere bitmesinin ardından uzatmalarda ilk golü atan takımın galip geldiği kural “Altın Gol Uygulaması” ilk bu dünya kupasında kullanılmış ve ayrı bir heyecan yaratmıştır. 2002 Güney Kore – Japonya: Güney Kore ve Japonya’nın ortaklaşa düzenlediği ve ilk kez bir Asya ülkesinin ev sahipliği yaptığı bu kupayı finalde Almanya’yı 2–0 yenen Brezilya kazanmıştır. Şenol Güneş’in futbolcu olarak katıldığı Dünya Kupası’nın ardından bu kez teknik direktör olduğu kupayı Türkiye 3. olarak bitirerek tarihindeki en büyük başarıya imza atmıştır. 8 gol atan Brezilyalı Ronaldo attığı 8 golle gol kralı olmuştur. Bu turnuva sakatlıklardan dolayı futbol hayatı bitti denilen Ronaldo efsanesinin dönüşü olmuştur. Ronaldo sadece oynadığı futbol ve attığı gollerle değil saç modeli ile de ilgi çekmiştir. O dönem verdiği bir röportajda saç modeli ile ilgili soruta “Roberto Carlos’tan farklı görünmek için böyle kestirdim” demiştir. Saç modelleriyle ilgi çeken oyuncular arasında mohikan sitiliyle Ümit Davala ve özellikle Japon kadınların hayranlığını kazanan samuray saç modeli ile İlhan Mansız da vardır. Öyle ki İlhan Mansız Japonya’da bir fenomen olur ve Beşiktaş’tan ayrılıp Japonya’ya transfer olur. Bu turnuvanın bir diğer özelliği ise 21. yüzyılın ilk dünya kupası olmasıdır. İki ülkenin organize ettiği ilk dünya kupasıdır ayrıca. 2006 Almanya: 18. FIFA Dünya Kupası olan Almanya 2006’yı finalde Fransa’yı penaltılar sonucunda 5–3 yenen İtalya kazanmış ve tarihinde 4. kez bu kupaya sahip olmuştur. Gerek eleme gruplarında gerekse turnuvada oynadığı futbolla favoriler arasında olmayan İtalya, turnuva takımı olma özelliğini bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir. Fransa Milli Takımı’nın başında kaptan olarak turnuvaya gelen ve kupa sonrası futbolu bırakacak olan Zinedine Zidane kariyerindeki son maçları bu turnuvada oynamıştır. Oynadığı futbolla takımını finale taşıyan Zidane, final maçında topsuz alanda Marco Materazzi ile girdiği sözlü tartışmanın ardından rakibine kafa katarak kırmızı kart görmüş ve finale taşıdığı takımını 10 kişi bırakmıştır. Bu olaya rağmen 2006 Dünya Kupası’nın tartışmasız yıldızıdır Zidane. Afrika’dan Togo, Gana, Fildişi Sahillerive Angola’nın ilk kez katıldığı turnuvanın gol kralı Alman Miroslav Klose olmuştur. Turnuvanın en ilginç olaylarından biri Togo teknik direktörünün primler yüzünden federasyonla yaşadığı tartışma sonrası ilk maçlarına 4 gün kala istifa etmiş olmasıdır. Altın gol uygulaması uygulanmamıştır. Beraber biten maçlar uzatma ve penaltılar olarak klasik sistemde oynanmıştır. İlklerden biri de hiçbir futbolcunun hat trick yapamamış olmasıdır. İlginç notlardan biri de İsviçre’nin hiç gol yemeden elenmesidir. Bu dünya kupasını televizyondan izleyen tekil olmayan izleyici sayısı 30 milyardır. 2010 Güney Afrika: Afrika kıtasında düzenlenen ilk dünya kupası olan 2010 Güney Afrika’yı finalde Hollanda’yı 1–0 yenen son Avrupa Şampiyonu İspanya tarihinde ilk kez kazandı. 4 oyuncunun 5’er gol attığı turnuvada gol krallığını asist ve sürelere bakılarak Alman Thomas Müler elde etmiştir. David Villa, Sneijder ve Forlan 5 gol atan diğer oyuncular. Dünya’nın en büyük oyuncusu Maradona’nın yıllar sonra Arjantin teknik direktörü olarak katıldığı Arjantin, Messi’li kadrosuyla turnuvaya iyi başlasa da sonunu getiremedi. Sneijder ve Robben taşıdığı Hollanda, Mesut Özil, Thomas Müller, Sami Khedira ve Klose’nin estiği fakat Villa, Casillas, Xavi, Puyol Iniesta ve Torres’li İspanya kupayı evine götürdü. Mesut Özil ve Khedira oynadıkları futbolla turnuva sonrası Real Madrid’in yolunu tutarken, Robben ve Ribery takımlarına sakat döndüler. FC Bayern kupada sakatlana oyuncusu Robben için Hollanda federasyonuna dava açtı. Torres kupa sonra transfer söylentilerinde başrol oynasa da Liverpool’da kaldı. Fakat o da İngiltere’ye sakat döndü. İngiltere demişken eleme gruplarında fırtına gibi esen Capello yönetimindeki İngilizler, kupanın Arjantin gibi hayal kırıklığı uğratan takımlardandı. Fransa ve İtalya’nın tarihlerindeki en başarısız dünya kupası olmuştur. Fransa takımında teknik direktör Domenech’le kavga eden Anelka kadro dışı kalırken, takım içinde yaşanan olaylar ve oyuncuların teknik direktöre cephe alması futbolun önüne geçen olaylardan biriydi. Dünyanın en iyi oyuncusu olarak gösterilen Messi turnuvanın hayal kırıklığı yaratan futbolcuların başında geliyordu. C. Ronaldo, Torres, Kun Aguero sayılabilir. Dünya kupasının en iyi on biri şöyle oluşmuştur: Iker Casillas, PhilippLahm, Carlos Puyol, Arne Friedrich, Giovanni van Bronckhorst, Bastian Schweinsteiger, Xavi Hernandez, Thomas Müler, Wesley Sneijder, David Villa, Diego Forlan.

Internet Haber Mobil Uygulama

Dünya Kupasının bilinmeyenleri!