Dünya ekonomisi alarm veriyor!
Abone olDünyayı yöneten iktisat kuruluşlarının önemli isimleri dünya borsalarındaki yeni tehlikeye dikkat çektiler.
Uluslararası finans piyasaları şiddetli dalgalara yakalandı.
Genç sanayi ülkelerinin dünya ekonomisine itici güç olmakta
zorlanmaya başlaması da ekonomistleri kaygılandırıyor.
Deutsche Welle'in haberine göre endeksler tırmandı ama dünya
borsalarında korku kol geziyor. ABD'deki yaklaşık sıfır faiz
politikasının sonlarına gelindiği izlenimi hâkim. Yüksek faiz,
borsanın baş düşmanı sayılıyor. Ancak
Commerzbank'ın baş iktisatçısı Michael
Braeuninger faizlerdeki kıpırdanma sinyallerinin bir
güç işareti olduğunu söylüyor. Kramer DW'ye yaptığı açıklamada,
krizdeki Avrupa ülkelerinin aksine ABD'de işsizliğin azaldığını,
emlak fiyatlarının arttığını ve bütçe açığının küçüldüğünü
hatırlattı. İktisatçı Kraemer'e göre, makro verilerdeki istikrara
dönüş aynı zamanda ucuz para politikasının da sonu ve ABD'nin para
politikasındaki değişikliğe piyasaların ayak uydurması uzun
sürmeyecek.
Hamburg'daki Dünya Ekonomi Enstitüsü'nün konjonktür uzmanı
Michael Braeuninger de ABD'deki gösterge faizinin
hâlâ son derece düşük olduğunu ve Amerikan Merkez Bankası'nın bol
miktarda hazine bonosu alarak faizleri daha da aşağıya çektiğini
söyledi. Braeuninger DW'nin sorularını yanıtlarken, bu aşamada para
politikasına ince ayar yapılmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı
ve para musluklarının kısılacağı beklentisinin güvensizliği
arttırdığını, borsalardaki hızlı iniş – çıkışların da bundan
kaynaklandığını belirtti.
Güvensizlik hâkim
Genç sanayi ülkelerinde de güvensizlik hâkim. Commerzbank baş iktisatçısı Jörg Kraemer olumsuz beklentilerin yükselen pazarları etkileyeceğine ihtimal vermiyor: “Genç sanayi ülkelerindeki olumlu gelişmenin bıçak gibi kesileceğini sanmam. Amerikan Merkez Bankası'nın ‘faiz tramolası' piyasaları soluklanmaya zorluyor. Sanayileşmenin eşiğindeki ülkeler güvensizliğe kapılmalarına rağmen çıkış noktaları oldukça sağlam. Büyüme hızı kesilse de çoğunun cari işlem fazlası var. Büyüme hızları da batılı ülkelerden yüksek. Bu nedenle hisse senedi piyasasında olanlar, düzeltmeden ibaret. Uzun süreceğini de tahmin etmiyorum.”
Konjonktür uzmanı Michael Braeuninger Çin'deki gelişmenin bu
izlenimi doğrular nitelikte olduğunu ve büyümenin bütün endişelerin
aksine yüksek seviyede devam ettiğini belirtti: “Çin'in büyüme hızı
alışık olduğumuz seviyenin altına inmesine rağmen yine de oldukça
yüksek çıkıyor. Çin ekonominin aşırı derecede ısınmasından
çekindiği için büyüme hızını yüzde onun altına çekmeye çalışıyor.
Şimdi yüzde sekize kadar indiler. Bu oranı yüzde sekiz ile yüzde
dokuz arasında dengeleme çabaları henüz sonuç vermedi. Özetle,
Çin'deki dinamik gelişmeden bütün dünya ekonomisinin kârlı çıktığı
söylenebilir. Çin dünya ekonomisini peşinden sürükleyen güç haline
geldiği ve yurtiçi hasılası hızla arttığı için yüzde yedilik
büyümesinin dünya ekonomisi üzerindeki etkisi on yıl öncesinin
yüzde onluk büyüme hızından çok daha fazla oluyor.”
Yeni bir krizin habercisi mi?
Ekonomistler borsalardaki türbülansın yeni bir krizin habercisi
olabileceğini sanmıyor. Jörg Kraemer hisse senedi fiyatlarının son
aylarda aşırı arttığını hatırlatarak, "Oysa şirketlerin kârları
aynı oranda artmamıştı. Bu nedenle menkul kıymetler piyasasının
normale dönmeye başladığını söylemek daha doğru olur" diyor.
Michael Braeuninger asıl tehlikenin Amerikan devlet bütçesindeki aşırı açıktan ve Avrupa'nın resesyona sürüklenmiş olmasından kaynaklandığı görüşünde: “Dünya ekonomisinin çeşitli sorunları var ama bunlar Çin'den kaynaklanmıyor. Amerikan kamu bütçelerindeki aşırı borçlanma ve durgunluğa sürüklenen Euro Bölgesi ülkelerinin içinde bulunduğu durum daha tehlikeli. Bu dünya ekonomisi açısından hem iyi, hem de kötü bir gelişme. İhracatçı şirketler açısından da dikkatle izlenmesi gerekir. Bu bakımdan kriz senaryolarının ve kriz odaklarının genç sanayi ülkelerinde değil de klasik sanayi ülkelerinde aranması doğru olur.”