Musullu, Kerkük’ün Türkmen yurdu olarak bildik, nüfus
yoğunluğunun etnik guruplarına göre dağılımında yüzde 60 olan
Türkmen yani Türk olan çoğunluk bu gün Musul a hapsolmuşsa, yaşanan
zulüm ve tecridin kaldırılmasında Türkiye’nin etkisiz elemen olması
düşünülemez
Lozan’ın sızı dolu sonucunda, acıların son bulmasında takdir
yetkisini kimden alacağız.
Irakta bu gün ışıt belasına karşı savaşan ya da
savaşıyormuş gibi yapan alakasız insanların, savaş sonunda ne
yapacağını sanıyoruz.
Irak, bahtsız, talihsiz memleket:
Bağdat gibi diyar dediğimiz topraklar…
Karahumma hastalığında, ne kadar petrol varsa o kadar kan
istiyor
Sanırsın kan toprağa akar ve petrol olur çıkar, kan emici
vampirler uzaklardan gelir, arı kovanına duman salan toplayıcı
edasında toprakları ateşe verir toz duman içinde ürününü toplar
gider.
Burnumuzun dibinde ölürken insanlık
Peki, Sessiz mi kalacağız?
Kısacası cumhuriyet tarihinin bize dayattığı başarısız, pısırık
geçmişimizin utanç dolu sonuçlarının telafisi için kendimizle
yüzleşme zamanıdır diyenler var
Musul a el uzatma zamanıdır. Musul tehlikede, Türkmenler yalnız
değil
Eğer uzanacaksa el aileden hısım akrabadan uzanır. Bunun dışında
uzanan her el yalandır, çıkardır.
Teoride o kadar güzel sözler ki, aynı zamanda da çok doğru
Ancak
Türkiye de kimse ırak konusunda hiç kimseye güvenmesin, hatta
bazı Tekmenlere bile
Sıkıştığında Türkiye’nin eteğinin dibine giren peşmerge dahi,
yayılmacı politikası söz konusu olduğunda, arkasında ufak bir güç
bulsun anında tüm yeminlerini yutar, Türkiye’yi bir kaşık suda
boğmak ister,
Yeter ki birisi dehlesin
Şahsen ben endişeliyim, daha 2ay olmuş büyük bir felaketin
kıyısından geçmişiz, hain bir darbe teşebbüsü ve sonrası hem idari
hem sosyal hem de güven duygularımız alt üst olmuşken
Taşları daha yerine oturtamamışız, Musul’un musluk başına
oturmayı hayal ediyoruz.
Hayali bir kişi kursa eyvallah, kişisel fantezi der geçersin.
Ancak bunu bir kitle özelliklede ak partide goy goy siyaseti yapan
darı ambarındaki canlar yapınca bu biraz akıl tutulmasına
giriyor.
Toplumsal hezeyanların hükümetleri nasıl yanlış yollara
yönelttiğini az mı yaşadık,
Ülke içerde teröre karşı iki cephede savaş halindeyken hangi
ülkeleri karşınıza alacaksınız ve bunu nasıl yapacaksınız, Elinde
hançer arkanda bekleyen bürütüsler varken.
Dünya büyük bir kriz yaşıyor ruhsal bir bunalım hali, salgın
halinde
Cinnet geçiriyoruz, özellikle yaşadığımız bölge sıkıntılı
ruhların enerjisi her tarafımızı sararken, karanlık sisli havada
kan kokusu kol geziyor, Her yanımızda,
Tunus’tan başlayan yangın önce kendini sonra yanmaya müsait
komşularını alev alev sararken. Oluşan dumanın ve taşıdığı vahşet
zehirleri sınır tanımadan birçok ülkenin tepesinde dolaşıp
durmakta
Bu günlerde 3 üncü dünya savaşını çağıran, bunu dillendiren
zihniyette aynı zehrin etkisinde. Bayram yerinde kan görmeye
hevesli günahkâr lar gibiyiz.
5 bin ışıt lının tepesinde 32 ülke savaş pozisyonu alıyor, Bir
taşta benden diyen recm seyircisi edasında sabırsızlıkla saldırmayı
bekliyor.
Bu 32 ülkenin burada ne işi var
Amaç ırak ın bütünlüğümü, yoksa ışıt düşmanlığımı….
Dünyanın çılgınlık ve cinnet duygularının savaş yoluyla
uygulamaya koyma gayretleridir.
Emin olun içinde bulunduğumuz coğrafyada barış olsa da bu salgın
en kısa sürede diğer kıtalarda ortaya çıkacaktır.
Kısacası bizim dışımızda gelişen ve dışardan gelen etkiyle
insanlığın birbirini boğazlaması duracağa benzemiyor.
Gülme ve esneme davranışları ne kadar bulaşıcıysa, savaşmak ve
öldürme duyguları da bulaşıcıdır.
Bir kötü ruhun ya da enerjinin milyonları olumsuz etkilediğini
düşündüğüm dünyamızda, toplumları içindeki vahşet ve kin
duygularını etrafına yayıp top yekûn masumları kaosun içine
sürüklemektedir.
Bizim ve ülkemizin, umuda, mutluluğa, güvenlik duygusu içinde
hayal edilen geleceğe yürümek için, önce kendimizle sonra
çevremizle barışık olmak zorundayız.
Sanal ve temelsiz savaş ve ayrıştırma istekleri, aydınlık
günleri değil, karanlık, bulutlu gözyaşından yağmurları
getirir.