Dündar'dan Başbakan'a ağır itham!
Abone olGazeteci Can Dündar, 'işkence gördüm' diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı yalan söylemekle itham etti.
1979 yılında Metris Cezaevi'nde işkence gördüğünü söyleyen
Başbakan Erdoğan yalan mı söylüyor? Geçtiğimiz Cumartesi günü on
yılardır kayıp çocuklarını arayan Cumartesi annelerini kabul eden
Erdoğan'ın dizlerine kadar buzlu su dolu bir kovada saatlerce
tutulduğunu anlatmıştı.
İşte bu ifadelere Milliyet yazarı Can Dündar,
"Düşüncelerinden dolayı hapse girdiğini hatırlatsa
yeterdi" diyerek itiraz etti. Erdoğan'ın neden böyle
söyleme ihtiyacı hissettiğini de Dündar, "Yine de askerle
enseye tokat görünmemek, “Biz de işkence tezgâhlarından geçtik”
diyebilmek gerekiyordu" sözleriyle savundu
Dündar o yılları anlatan bir kitapta Erdoğan'ın kendi ağzından
anlattığı cezaevi anısında işkence görmediğini yazdı. İşkenceye
dair bir işaret bulunmadığını gösteren başka kitaplara da köşesinde
yer veren Dündar'a kulak veriyoruz:
1979 mu, 1980 mi?
Metris mi, Davutpaşa mı?
Sanırım doğru tarih, 1979 değil 1980 olacak.
Nisan ayı...
İstanbul’da Sıkıyönetim dönemi...
Erdoğan, Erbakan’ın MSP’sinin Gençlik Kolları Başkanı...
O günlerde solun kalesi olarak bilinen Kâğıthane’de Akıncılardan
Necip Kural öldürülmüş. Gençlik Kollarına mensup gençler,
Kanarya’daki cenazeden dönüyorlar. Aksaray’a varınca slogan atarak
yürümeye başlıyorlar. Polis ve jandarma bu korsan gösteriye
müdahale ediyor. Fatih’e geldiklerinde etrafları çevriliyor. O
sırada akşam ezanı okunuyor. Gençler ceketlerini yola serip namaz
kılmaya başlıyor. Namaz bitince hepsi askerler tarafından cemselere
bindiriliyor ve Davutpaşa Kışlası’na götürülüyorlar.
Su dolu koridorda ayakta
Öykünün devamını Erdoğan, ”Bir Liderin Doğuşu” kitabında (Hüseyin
Belsi, Ömer Özbay, Meydan, 2010) şöyle anlatıyor:
“Metris’teki ilk gecemizin büyük bir kısmını koridorda ve ayakta
dikilerek geçirdik. Zaten istesek de oturamazdık, çünkü yerler su
içindeydi. Vakit gece yarısına yaklaştığı halde hiçbir şey
yememiştik. El ayak çekilip ortalık sakinleştiğinde bir onbaşı
geldi yanımıza... Asker tayınından arta kalan bayat ekmekleri
toplamış, bir kazan da çorba kaynatmış, bizi yemeğe çağırıyordu.
Nasıl makbule geçti anlatamam. Bir süre sonra yatacak yer
gösterdiler. Herkes bir köşeye kıvrılıp yattı.”
Erdoğan, daha sonra Selimiye’ye sevk edildiklerini, birkaç gün
sonra savcıya çıkarıldıklarını, suçsuz oldukları anlaşılınca da
serbest bırakıldıklarını söylüyor.
Daha 3 ay önce yayınlanan bu biyografide “işkence”den hiç söz
edilmiyor.
“Kötü muamele yapılmadı”
Olayın bir tanığı daha var. Son dönem TV tartışmalarında sıkça
rastladığımız bir isim:
Mehmet Metiner...
O ise anılarında (“Yemyeşil Şeriat, Bembeyaz Demokrasi”, Karakutu,
2008) şöyle anlatıyor olayı:
“Toplu namazdan sonra askerler tarafından derdest edilip Davutpaşa
Kışlası’na götürüldük. Hiçbirimize kötü muamele yapılmadı.
İfadelerimiz alındı. Ertesi gün hepimiz salıverildik. Bırakılmadan
önce açık havada komutanın da bulunduğu bir esnada toplu bir
görüşme yapıldı. Bu görüşmede Erdoğan muhatap kişi olarak ön
plandaydı.”
Erdoğan-Komutan şakalaşması
2008’de yazdığı anılarında “Davutpaşa’ya götürüldük” diyen Metiner
2010’da Star’da, (11.11.2010) götürüldükleri yeri Metris diye
yazdı. (Odatv de hatırlattı: Metris, 12 Eylül’den sonra açılmamış
mıydı?)
Metiner, o yazıda Komutanla Erdoğan’ın ayrılış sahnesine ilişkin
yeni ayrıntılar da verdi:
“Komutanın yanında Erdoğan gayet neşeli görünüyordu. Yanlış
hatırlamıyorsam, ufak tefek şakalaşmalar da yapılıyordu. Meydanda
da bazı gençlerimiz güreşe tutuşturulmuşlardı.”
Eeee? Hani işkence?
1980 döneminde “anarşist” olarak içeri düşüp de komutanla
şakalaşarak, arkadaşlarla güreşerek salıverilmek kime nasip
olmuş?
İşin aslı şu:
Solcular işkencede öldürülürken İslamcı hareketin sırtının
sıvazlanacağı, önünün açılacağı, iktidara taşınacağı bir dönem
başlıyordu.
Yine de askerle enseye tokat görünmemek, “Biz de işkence
tezgâhlarından geçtik” diyebilmek gerekiyordu.
Bu efsane de o zamandan başladı.
Dün kütüphaneye girip Ruşen Çakır’la, Fehmi Çalmuk’un kitabında
(“Bir Dönüşüm Öyküsü”, Metis, 2001) atıf yapılan habere baktık:
21 Nisan 1980 tarihli Sebil Gazetesi, olayları ele aldığı yazısına
Erdoğan’ın fotoğrafını basmış ve şu notu düşmüş:
“Şehitlerin defin merasiminde zorla ihdas edilen hadiseler
sebebiyle gözaltına alınıp sonra Örfi İdare Mahkemesi’nce serbest
bırakılan MSP Gençlik Kolları Başkanı ve İslamcı gençliğin gerçek
liderlerinden Tayyip Erdoğan...”
Ah Mehmet Metiner; hiç yazmayacaktın şu şakalaşma işini...