Dumanlı pardon dedi
Abone olDanıştay saldırısının perde arkasını araştıran Ekrem Dumanlı kendilerini eleştirenlere 'pardon' dedi.
Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı pardon dedi. Danıştay
saldırısı sonrası kanlı eylemin peşine düşülmemesi gerektiğini
savunanlara ve kendilerini eleştirenlere dedi.
Yazı: Ekrem Dumanlı
Kaynak: www.zaman.com.tr
-Danıştay"a yapılan hain saldırının peşine düşmemek gerekiyormuş,
bilemedik; pardon. Zanlının “İslamcı” olması gerekiyormuş. Hatta o
da yetmez; “Türk-İslam sentezcisi” olmasında fayda görülmüş.
İrtibatları tarikatlara kadar uzanmalıymış mesela. Pardon! Ne
yapabilirdik ki, adam ele geçince ilk dakikadan kesin hatlarıyla
çizilen portre hayal mahsulü çıktı.
Beklenen olmadı. “Tetiği çekmeden tekbir getirdi” denilmişti.
“Allah"ın askeriyiz” diye bağırdığı söylenmişti. Olayın asıl
şahitleri ortaya çıkınca bu iddialar yalan çıktı; tıpkı namaz
kıldığının yalan çıkması gibi. İmam-hatipli çıkmadı Alparslan
Arslan, AK Partili de değilmiş üstelik. Cami yerine meyhanede
yapılmış hain plan. Bir de arkadaş çevresi ulusalcılardan oluşmaz
mı? İşte bu hiç olmadı, pardon! Maocu ulusalcılar da, ırkçı Kızıl
Elmacılar da cinayet sonrası bir anda sus pus oluverdi. Hâlbuki
onlar konuşmalıydı, onlar tel"in etmeliydi “laikliğe yönelik”
menfur saldırıyı. Fatura “İslamcılar”a kesilmeliymiş; bilemedik;
pardon. Öyle ya, nasıl planlandıysa öyle sürmeliydi operasyon.
Olay, laik-anti laik çatışmasına dönüşmeliydi. Ne var ki iki polis
memuru canlarını tehlikeye atıp zanlıyı derdest etti. Böylece daha
baştan altüst oldu planlar. Yanlış oldu (!) galiba. Eskiden olduğu
gibi birilerinin yazdığı senaryo, birilerinin figüranlığı ile
sürmeli, medya da kendine biçilen role topyekûn razı olmalıydı.
Soruşturma biraz ilerleyince Muzaffer Tekin (M.T.) diye bir isme
rastlandı. Ulusalcılık uzmanı muhabirler bile bu adam ile ilgili
hiçbir bilgiye ulaşamıyordu. Sonra adı Susurluk"ta da geçen emekli
General Veli Küçük, “Ben onu Süleyman adıyla tanıyorum.” dedi.
Pardon. Muzaffer değil, Süleyman"mış adamın adı; hatta bazılarına
göre Süleyman da değil Zafer"miş. Üstelik albay da değil
yüzbaşıymış “kilit adam”. Saflık bu ya; anlayamıyorum emekli bir
asker -yoksa meslekten ihraç mı edilmişti- niçin kod isimler
kullanır; hatta komutanına yanlış isimle kendini tanıtır?
Her neyse. Savcının tutuklama talebine rağmen M.T. tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Aman efendim aman; hazır
kuvvet ne kadar çok kalem varmış bu konularda çızıktıran. Her
satırında “komplo teorileri”ni zir-ü zeber eden (!)
meslektaşlarımız “derin devlet”in bir efsane olduğunu ispatladı (!)
bize; üstelik ağzımıza biber sürmeyi de ihmal etmedi. “Soruşturma
sürerken haber yapılmasının yanlışlığı”ndan bahsedildi daha önce
benzer haber yaptıklarını unuturcasına...
Pardon ki, ne pardon! Meğer derin devlet de yokmuş, karanlık
bağlantılar da. Tövbe ki ne tövbe! Demek ki Susurluk"a “faso fiso”
diyen de haklıymış, Danıştay saldırısına “ıvır zıvır” diyen de.
Yine de anlayamıyorum bazı şeyleri. Mesela serbest bırakıldığı gün
Sabah"a göre M.T. demiş ki “Alparslan Arslan , Vatansever Güçler
Birliği"ne üye olmam için teklifte bulundu; ancak...” önemli mi bu
yakın bağlantı? Yok canım. Pardon!
Ya saldırı sonrasında yapılan gazetecilik gayretine gölge
düşürülmesine ne demeli? Yıllar boyu servis edilen bilgilerle
manşet atanların yaptıkları gazetecilik oluyor da, bir avuç haber
âşığının canla başla yaptığı araştırma neden gazetecilik olmuyor?
Pardon! Gerçekten pardon. Psikolojik harp uzmanlarının yazdığı
senaryoya sadık (!) kalmalı, ezber bozacak dokuz kusurlu hareketten
birini yapmamalı, pusmalı ve susmalıydık belki de. Pardon!
Gerçekten pardon. Ulusalcılık üzerine uzman muhabir çalıştırmamalı,
kendi öz arşivimizden fotoğraflar bulup yayınlamamalıydık.
Nemelazım değil mi, çeteymiş, peçeteymiş, çeteleymiş... Gazetesi
bombalananlar, bombacının kirli ilişkileri çözüldükçe rahatsız
oluyor. Durum böyle olunca, kraldan çok kralcı durumuna mı düşüldü
acep? Pardon.
Şaka bir yana hatırlatmak zorundayım: Çete çetedir; bir gün birine
zarar verir, öbür gün döner pasif destekçisine. İşte o zaman pardon
demenin gerçek bir anlamı kalmaz. Ben yine de pardon der, mışıl
mışıl uyu(t)mak isteyenlere hayırlı geceler dilerim. Galiba farkına
varmadan mafya-medya-gladyo ilişkisinin üstüne basmışız...