Dumanlı Hürriyet ve Akşam'ı suçladı
Abone olZaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Hürriyet ve Akşam Gazetelerini eyyamcılık yapmakla suçladı. İşte Dumanlı'nın yazısının ayrıntıları;
Zaman Gazetesi Genel Yayın YÖnetmeni Ekrem Dumarlı, Akşam
Gazetesi'ni eyyamcılıkla suçladı. Bugünkü "Aman dikkat!" başlıklı
yazısında, önceki gün Hürriyet Gazetesi'nde dün de Akşam
Gazetesi'nde yer alan haberlerle iki gazeteyi eyyamcılıkla suçladı.
Dumanlı'nın bu yazısı çok ses getireceğe benziyor. İşte yazının
detayları;
yazı: Ekrem Dumanlı
kaynak:
Aman dikkat!
Bu ülkede hava ne zaman elektriklense, 27 Mayıs benzetmeleri,
yakıştırmaları, imaları yapılır. Ne kadar ayıplanacak bir durum
bu!
27 Mayıs darbesi, Türk tarihinin en büyük hatalarından biridir.
Öyle ki darbe sonrasında yapılan günah çıkarmalara rağmen halk,
darbecileri affetmedi. Bu millet, “Ben aslında Menderes’in
asılmasını önlemek istedim; ancak...” diye başlayan hiçbir cümleye
inanmadı ve 27 Mayıs mağdurlarının yıllar sonra düzenlenen cenaze
törenine gösterdiği ihtiramla gerçek bir iade-i itibara imza
attı... Önceki gün Hürriyet’in Teziç haberinde ilginç bir fotoğraf
altı yazısı vardı. Cezaevindeki rektörü ziyaret sırasında YÖK
Başkanı’nın, “Adnan Menderes de üniversitelerle karşı karşıya
gelmişti” dediği naklediliyordu. Haber merkezimizde çalışan
arkadaşlar Teziç’e bu cümlenin anlamını sormuş. YÖK Başkanı’nın çok
net ve sert bir tavrıyla karşılaşmışlar. Başkan, “Ben hiçbir
şekilde böyle bir cümle kullanmadım. Haberim yok. Aramızda böyle
bir diyalog geçmedi. Adnan Menderes’in A’sını bile ağzıma almadım.”
diyormuş. Haberin altında tecrübeli bir ismin (Faruk Bildirici)
imzası var ve muhabir arkadaşımıza “haberimin arkasındayım” diyor.
Ayıkla pirincin taşını! Vakıa, Teziç, daha önce de Milliyet’e
verdiği bir mülakatta 60’lı yıllara gönderme yapmıştı; ancak o
tartışmadan yeterince ders çıkardığını umuyordum.
Zor günlerin tehlikesi budur. Kim, kime, nerede, hangi şartlarda,
ne söylemiş; bunları anlamak çok da kolay değildir. Bilgi
kırıntıları, yorum sapmalarıyla bir araya gelince bazı tesadüfî
hadiseler de senarize edilir kimi zaman. İlk başta saçma sapan
bulunan iddialar, zamanla tartışılmaz gerçekmiş gibi kabul görür.
Toplum hafızasını kirleten, millet vicdanını yaralayan gelişmelere
rastlanır. Araya bir de “Sisler Bulvarı”nın palavracıları girdi mi,
bir zaman sonra halüsinasyonlar bile gerçekmiş gibi algılanmaya
başlanır...
Dün, Akşam Gazetesi’nde, üzerinde kocaman soru işareti bulunan bir
haber yayınlandı. Bağdat Caddesi’nde çekilmiş fotoğrafta, askerî
bir aracın üzerinde silahlı bir grup askeri selamlayan bir komutan
görülüyordu. Başlık aynen şöyle: Göztepe Provası. Haberde
“Günlerdir cami tartışmasıyla gündeme gelen Göztepe Parkı, bu kez
29 Ekim provalarının başlangıç noktası oldu” deniyor. Olayı iyice
dramatize etmek için olsa gerek, balkona çıkmış bir hanımefendinin
fotoğrafını basmış gazete. Yazı işleri, fotoğrafın içine “Cadde
üzerinde oturanlar dün sabah askerî birliklerin geçit töreni ve
marşlarla uyandı” notunu düşmüş. Gerçi üstteki fotoğrafın üzerine
“Bağdat Caddesi 10.30” kaydı düşülmüş; ama olsun, vatandaşın o
saatte askerî marşlarla uyanması gerekiyor demek ki. Daha ben
sormadan haber merkezinden arkadaşlar hadisenin aslını faslını
getirdi. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk ile görüşmüşler.
Onunla da yetinmeyip Kaymakam Kasım Esen’in kapısını çalmışlar.
Alınan cevaplar aynı. Mesela Başkan aynen şöyle diyor: “20 yıldır
tören böyle yapılıyor. Bu yıla özgü bir farklılık yok... Provalara
her yıl olduğu gibi bu yıl da bir tabur asker katıldı. Bunun
altında başka bir şey aramak anlamsız.”
Türkiye’deki gazetelerin kötü niyetli olduklarına inanmıyorum; en
azından inanmak istemiyorum. Belki dikkatsizlik, belki haberi cazip
hale getirmenin sebep olduğu telaş, belki yeterince araştırma yapma
fırsatından yoksun olunması, belki yayın süresinin kısa
olması...
Bütün iyi niyetli te’villerime rağmen düşünmeden de edemiyorum:
Türkiye’deki gazete okurunun benim gibi her haberi soracağı kaynağı
yok ki bilgiyi çapraz kontrollerden geçirebilsin. Zor dönemeçlerde
kendine izbe mevkiler edinen çok olur. Onların fiskosları milletin
geleceğini karartır çoğu kez. Medya bu fiskosçulara fırsat
vermemeli. Yıllar sonra belli bir istikrar çizgisi yakalanmışken
çok dikkatli olmak lazım çok; özellikle medyanın insan hayatını
yakından etkilediği böyle günlerde...