Dumanlı Erdoğan'ı kendi üslubuylu vurdu!
Abone olEkrem Dumanlı Erdoğan'ın medyaya yaptığı müdahalelerle vurdu ve "Batsın böyle siyaset" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın ses kaydına yansıyan konuşmalarını ve sonradan yaptığı açıklamaları sıralayan Zaman si yazarı Ekrem Dumanlı, Erdoğan'ı kendi sözüyle vurdu.
Dumanlı Erdoğan'ın medyayı eleştirirken söylediği "Batsın böyle gazetecilik" sözünü bu defa Erdoğan için uyarladı ve "Batsın böyle siyaset" dedi.
Başbakan Erdoğan, Adalet Bakanı’nı arayarak Doğan Grubu’nun sahibi Aydın Doğan hakkında mahkemeleri etkilemeye yönelik sözler sarf ediyor. Doğan’ın beraat etmesinden dolayı sitemkâr bir dille Bakan Bey’den hesap soruyor. O da vaziyeti kurtarmaya çalışırken korkunç bir mazerete sığınıyor ve “O hakim Alevi...” diyor. Vahim!
YARGIDAKİ CEMAAT YALANI YOK OLDU
Daha vahimi de var: Başbakan, davaya üst yargıda müdahale edilmesini istiyor. Demokratik bir ülkede bir başbakan bir medya grubu üzerine bu kadar baskı kurabilir mi? Tabii ki hayır; ancak bunu siyasetçilere gel de anlat. Nitekim Başbakan Erdoğan, konuşmaları kabul etti ve kendini şu sözlerle savundu: “Bundan daha doğal ne olabilir!” Bu itiraf sayesinde bir gerçek daha ortaya çıkmış oldu: Grubun üst düzey yetkilileri haklarını aramak için görüşme yaptığında onlara pişkin bir üslupla “Biz değil; size baskı yapan cemaat!” deniyordu. Aydın Bey’in kurmaylarına fısıldanan ‘yargıdaki cemaat’ yalanı Başbakan’ın fütursuz ikrarı sayesinde resmen tuzla buz oldu. Kim bilir daha neler ortaya çıkacak ve anlaşılacak ki, kendi icraatlarına kalkan yaptıkları hayalî ‘yapı’ siyaset için maskeleme ve perdeleme metodundan başka bir şey değil...
PERVASIZLIKLA KABULLENDİ
Başbakan, internete düşen bu konuşmaya ‘montaj’ demedi. “Ne var bunda!” pervasızlığı ile kabullendiği konuşmanın adalete nasıl doğrudan müdahale olduğunu umursamadı. Neyi umursuyor ki? Halkın oyunu. Başka hiçbir ölçüsü kalmamış sanki.
ERDOĞAN KAFASINDA SENARYO KURGULUYOR
Bu hadise bize bir gerçeği ispat ediyor: Başbakan Erdoğan, hadiseleri kafasında kurguluyor, olayları başka mecralara kaydırıyor ve kendi ürettiği senaryoya herkesin inanmasını istiyor. Gezi olaylarından bu yana kurgusal inanç seanslarıyla kitleleri kendine meczubane bağlamaya çalışıyor. Tabii bu arada insanları ötekileştiriyor, kutuplaştırıyor.
Başbakan’a ait olduğu iddia edilen diğer bir ses kaydı, başka bir medya grubuna yapılan baskıyı da deşifre etmiş oldu. Demirören Grubu’nun sahibi, Başbakan ile telefonda görüşüyor. O günlerde Milliyet Gazetesi “İmralı zabıtları”nı manşet yapmış, PKK lideri Abdullah Öcalan ile İmralı heyeti arasındaki konuşmalar kamuoyuna mal olmuştu. Başbakan, Milliyet’in patronuna öfke saçıyor, ağzına geleni söylüyor; hatta hakaret ediyor. O kadar ileri gidiyor ki 76 yaşındaki Erdoğan Demirören, konuşmanın sonunda ağlıyor ve görüşme hıçkırıklar eşliğinde sona eriyor. Hangi demokratik ülkede bir başbakan medyaya bu kadar müdahale eder, baskı yapar?
Bir de doğrudan talimat gelince -inanmadıkları olayları bile- haber yapan ve haram helal tanımayan gönüllü emir kulları var; onları tarih tek tek yazacak bir gün...
Dönelim mevzumuza: Başbakan, hıncını alamamış olsa gerek ki kamuoyu önünde de konuyu gündeme getirmiş ve “Batsın böyle gazetecilik!” diye kükremişti. Sonra ne oldu? Gazete önce Hasan Cemal ve bazı gazetecilerin kellesini iktidara teslim etti. Ardından da gazete genel yayın yönetmeni Derya Sazak, baskılara dayanamayıp istifa etmek zorunda kaldı.
HARAM YOLLARLA KURULAN MEDYA YALAN UYDURUYOR
Bugünlerde kitap raflarını Sazak’ın yeni çıkan kitabı süslüyor ve ismi de, “Batsın Böyle Gazetecilik!” Doğru. Medyanın iktidar oyuncağı haline getirildiği bir dönemde gazetecilik nasıl yapılacak ki? Bu baskıların gönüllü köleleri bile var olduğuna göre sözün bittiği yerdeyiz. Haram yollarla kurulan havuz medyası her gün yalan uydurarak, iftira atarak iktidarı sonsuza kadar taşıyacaklarını vehmediyor, hem kendilerine hem de iktidar sahiplerine zarar veriyor. Aklı başında biri de kalkıp “Yahu bu memleket üçüncü dünya ülkesi olmaya doğru gidiyor...” diyemiyor. Hal böyle olunca iktidardaki tekebbür, Himalaya Dağları’nı aşıyor, yalan üzerine siyaset bina ediliyor.
BATSIN SİYASET
Fikrin namusu, düşüncenin şerefi üzerine kurulu gazetecilik, temel hak ve özgürlükler konusunda bu kadar pısırık kalacaksa ve kirli ilişkiler birilerinin ayaklarında pranga olmaya devam edecekse evet batsın böyle gazetecilik! Peki ya yalan ile talan arasına sıkışmış siyaset? Toplumun bütün kesimlerine ağza alınmayacak hakaretler ederek her gün nefret suçu işleyen siyaset... Şayet siyaset bu kadar zehirli bir dil kullanacaksa, hırsızlık bu kadar arsızlığa dönüşecekse, zulüm, başına adalet tacını takacaksa o da batsın demek gerekmiyor mu?