DROGBA: FARKLI BİR HİKAYE OLACAK
Abone olSarı Kırmızılı takımın yıldız oyuncusu Didier Drogba bu ay ki Galatasaray dergisine röportaj verdi. Samimi ifadelerde bulunan Drogba, gelece...
Sarı Kırmızılı takımın yıldız oyuncusu Didier Drogba bu ay ki
Galatasaray dergisine röportaj verdi. Samimi ifadelerde bulunan
Drogba, gelecek sezon çok farklı bir hikaye olacak ifadelerini
kullandı.
İstanbul’a ayak bastığın anda kendini nasıl hissettin? Seni buraya
çeken unsurlar nelerdi, Galatasaray’daki geleceğin için aklında
neler vardı?
Gerçekten çok mutlu olmuştum. Hava alanında oldukça fazla taraftar
vardı. Ve ben karşımda duran bu yeni macera öncesinde çok
heyecanlıydım. Galatasaray’a gelme fikri üzerinde fazlaca
düşünmedim. Buraya gelerek üst seviyede mücadele etme fırsatına
sahip olacağımı ve Galatasaray’ın hedeflerini gerçekleştirmek için
hırslı olduğunu biliyordum. O yüzden buradayım. Ve burada kazanma
ihtimalimiz olan her şeyi istiyorum.
Marsilya’daki sezonunda takım ve yerel halk için düşmana karşı en
uçta mücadele veren bir savaşçı gibiydin. Futbolu bıraktığın gün
Marsilya’daki o sezonu nasıl hatırlayacaksın?
Ben Marsilya’nın büyük bir hayranıydım, her şeyden önce. Oradaki
insanlar, tıpkı burada Galatasaray’da olduğu gibi, kulüplerine
büyük bağlılık duyarlar. Ben de onlardan biriydim. Ve çocukluğumdan
itibaren, Olympique Marsilya’da oynamak benim için hayalden öte
değildi. Ama ne talihliyim ki, Marsilya ile büyük turnuvalarda yer
alarak hayalimi gerçekleştirme şansı buldum. Oradaki tek bir anımı
dahi unutmayacağım. Marsilya’da tek bir sezon oynadım; fakat benim
için belki de kariyerimin en unutulmaz yılıydı.
Marsilya’dan sonra Jose Mourinho yönetimindeki Chelsea ile
kariyerin adına önemli bir adım attın. Mourinho, onunla tanıştığın
günü otobiyografin için hazırladığı önsözde anlatıyor. Tüm hikâyeyi
hatırlıyor musun? Ve onu neler “özel biri” yapıyor?
Velodrome’daki bir Şampiyonlar Ligi maçında tanıştık onunla.
Porto’ya karşı oynuyorduk. Beni devre arasında tünelde buldu. Ve
benimle Fransızca konuşmaya başladı: “Fildişi’nde senin gibi
oynayan bir kuzenin var mı?” Şaşırmıştım, benim için farklı bir
tecrübeydi. Ama aslına bakarsanız, insanlar hikayenin geri kalanını
kitaptan okusalar, benim için çok daha iyi olur [gülüyor]. O neden
özel biri? Gittiği her yerde şampiyonluklar kazandı, her ülkede
tarih yazdı. Chelsea, o gelmeden önceki 50 yılda bir kez dahi lig
şampiyonu olamamıştı. O geldi ve üst üste iki sezon şampiyonluk
yaşadı Chelsea ile. Internazionale, Şampiyonlar Ligi’nde bir türlü
şampiyon olamıyordu. O, İtalya’ya gitti. Internazionale,
Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu oldu. Real Madrid, tüm zamanların en
iyi Barcelona’sı ile yarışıyordu. Ve onlara sürekli kaybediyordu.
O, Madrid’e gittikten sonra Real Madrid de Barcelona’yı yenmeye
başladı. Ligde şampiyon olmayı başardı. Yalnızca tek bir kulüple
tarih yazmıyor. Her defasında farklı bir ülke, farklı anlayışlar ve
farklı liglerde başarılı oluyor.
Fatih Terim ve Jose Mourinho birbirleriyle iyi anlaşan iki teknik
adam. Aynı ruhu Terim ile tekrar yakalayabileceğini düşünüyor
musun?
Jose Mourinho ile ilgili çok fazla anım var. Bazen bir maçta iki
gol atarsınız, zaten goller bulduğunuz için moraliniz yerinde olur.
Yeri gelir, gol atamazsınız; ama harika bir oyun koyarsınız ortaya
ve maçın adamı olursunuz belki de. Mourinho, oyuncusuna her zaman
hak ettiği değeri vermeyi bilen biri. Sadece spot ışıklarının
çevrili olduğu forvetlerle değil, takımdaki herkesle ilgilenir. Ve
onlardan alabileceğinin en iyisini almak için çaba gösterir. Fatih
Terim, oyuncularına çok ama çok yakın bir teknik adam. Onlarla
iletişim kurmayı seviyor, hepimizle sürekli konuşuyor. Futbolda
psikolojik faktörler oldukça değerli bir yer tutuyor. Ve Fatih
Terim’in öğrencilerine yakın davranması da son derece önemli.
Chelsea tarihinde 50 yıl sonra şampiyon olan takımın bir
parçasısın. Şampiyonluğun geldiği Bolton maçı ve Stamford
Bridge’deki kutlamalarda neler hissettin?
Benim kariyerimdeki ilk lig şampiyonluğu olacaktı. Futbolda
bireysel başarılar, ödüller ve bazı unvanlar kazanmak güzeldir; ama
İngiltere’deki ilk sezonumda Chelsea ile Premier League
şampiyonluğu yaşamak benim için çok önemliydi, bu heyecanı bir önce
tatmayı çok istiyordum. Şampiyonluğun kazanıldığı Bolton Wanderers
karşılaşması oldukça zorlu geçmişti bizim adımıza. İlk yarıda gol
yoktu ve devre arasından sonra sahaya çıkarken aramızda, “çıkalım
ve şu işi bitirelim” diye konuşuyorduk. İkinci yarıda Frank Lampard
iki gol attı. Stamford Bridge’deki Charlton Athletic maçına
şampiyon olarak çıktık. O sezon sadece Claude Makelele gol
atamamıştı. Bir penaltı vuruşu kazandık, onun kullanmasını istedik.
Önce gol olmadı, kaleciden seken topu tamamladı. Gol sevinci çok
eğlenceliydi. Tüm takım sahaya girmişti. Maç sonundaki seremoni çok
güzeldi. O gün stadyuma gelen taraftarların yüzündeki o mutluluğu
gördüğümde önemli bir iş başardığımızı anlamıştım.
Üçüncü sezonunda gol sayını ikiye katladın. Unutulmaz goller attın,
onlardan biri, kuşku yok ki, Everton deplasmanındaki sıradışı
vuruşundu. Kariyerinin en iyisi olabilir mi?
Çalıştım. Çok çalıştım. Ve hep çalışmaya devam ettim. Ligi daha iyi
tanımaya başladım. Zamanla kendime olan güvenim hep yukarı çıktı.
Maç bitiyordu. Ve ben bir şeyler yapmak zorundaydım. Kariyerim en
güzel golü mü, tam olarak emin değilim. Güzel bir golcü; ama
Chelsea adına, Marsilya adına attığım çok gol var. UEFA Şampiyonlar
Ligi finalindeki gol, benim için en fantastik anların başında
geliyordu mesela. Ama en iyilerden biri olabilir.
Barcelona’nın 6 kupalı yılındaki en büyük kırılma noktası UEFA
Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Chelsea deplasmanındaki maç
olmuştu. Karşılaşmanın hakemine yoğun tepkiler vardı, o maçın
ardından kendini nasıl hissediyordun?
Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorduk. Organizasyonun dışında
kalmıştık. Ve daha üzücüsü her iki maçta da rakibimize
yenilmemiştik. Barcelona, ikinci maçta tek isabetli şutla 1-1’lik
beraberliği almıştı. Karşılaşma içinde birkaç penaltı pozisyonu
olsa da hakem bizim lehimize bir karar vermemişti o gün. Çok
üzgündük. Ama geçtiğimiz sezon Chelsea ile Bayern Münih karşısında
Şampiyonlar Ligi şampiyonu olduğumuz maça bakın. Bayern Münih, 120
dakika boyunca 20 köşe vuruşu kullandı. Biz ise bir kez kullandık…
[Didier Drogba, Chelsea’nin 88. dakikada kazandığı köşe vuruşunda
attığı kafa golünün ardından skoru 1-1’e getirerek maçı uzatma
bölümüne taşıyordu.] Ama hayat da böyle işte, bazen çok üzgün
oluyorsunuz; ama devam ediyorsunuz. Günün sonunda her şey
eşitleniyor.
Chelsea tarihinin tüm zamanlardaki en iyi oyuncusu seçildin…
Öğrendiğimde gerçekten gurur duydum. Chelsea kulüp tarihinde
Gianfranco Zola, Frank Lampard, John Terry, Claude Makelele, Petr
Cech gibi isimlerin bulunduğu büyük efsaneler var. Chelsea
taraftarlarının tüm bu önemli oyuncuların arasından beni böylesi
büyük bir onura layık görmeleri, benim kelimelerle tarif
edebileceğim bir duygu değil.
Çocukluğun boyunca Marsilya taraftarını takip ettin, Velodrome’daki
ilk maçında sadece iki tribünü izlediğini söylemiştin.
İstanbul’daki Antalyaspor karşılaşmasında telefonuna bazı
görüntüler kaydediyordun. ASY atmosferi seni ne kadar
etkilemişti?
Çok güzeldi. İlk defa yaşadığım bir tecrübe olduğunu
söyleyebilirim. Tüm stadyum aslında aynı tezahüratı yapıyordu; ama
bir tribün yüksek sesle o tezahüratı dile getirirken diğeri
bekliyor, ardından ona karşılık veriyordu. Marsilya, benim için
tabii ki özel; büyüdüğüm yer çünkü. Ölene dek onları kalbimde
taşıyacağım; ama İstanbul’daki o atmosfer de çok keyifliydi. Bir an
önce sahaya çıkarak taraftarın desteğini arkamda hissetmek
istemiştim.
Galatasaray’daki ilk golünü atman için sadece beş dakikaya
ihtiyacın vardı. O gün sahaya girerken aklından neler geçiyordu,
gol sevincinle neler söylemek istiyordun?
Benim için oldukça heyecan verici bir akşamdı. Maç uzun süre golsüz
devam etmişti. Ve herkesin benden büyük beklentisi olduğunun
farkındaydım. Bir an önce sahaya girmemi, gol atmamı ve galibiyete
katkıda bulunmamı istediklerini kesin bir şekilde hissediyordum.
Aslında biraz eğlenceli bir hikâye bu; çünkü deplasmanda
oynuyorduk. Ama buna rağmen çok sayıda taraftarımız vardı. O kale
arkasına doğru hücum ediyorduk. Ve evimizde gibiydik. Onların
önünde golü attım. [Gol sonrasındaki sevinç ve bütünleşme hakkında]
O gol, “işte, ben buradayım ve başlıyorum” mesajıydı kendi
adıma.
Maçtan sonra formanı kimseyle değiştirdin mi?
Hayır, değiştirmedim. İlk maçımda ilk golümü atmıştım. Ve o forma
benim için özeldi.
Instagram hesabına, “Wes ve ben, aynı dili konuşuyoruz” mesajı olan
bir fotoğraf ekledin. Sneijder’ın transferi senin kararında etkili
oldu mu?
Wesley Sneijder’ın buraya geliyor olduğunu bilmek transferim için
karar vermemi daha da kolay hâle getirdi tabii ki. Ama Galatasaray,
zaten büyük bir kulüp ve tarihinde her daim büyük oyuncular vardı.
Ben her şekilde Galatasaray’a gelecektim. [Gülüyor]
Burak Yılmaz ile saha içinde iyi bir ortaklık yakaladın. Onun için
neler söylemek istersin?
Ben zor biri değilim. Herkesle rahatlıkla anlaşırım, diğer
insanların da benimle anlaşması kolaydır. Her gün beraber olduğunuz
insanlarla, onları sevmiyor olsanız bile, bir sezonun sonunda iyi
bir iletişim kurmuş olursunuz; çünkü hepiniz aynı armanın başarısı
için görev yapıyor, aynı bağlılığı hissediyor ve aynı hırsla
oynuyorsunuzdur. Ben Burak ile birlikte oynamayı seviyorum, evet.
Gün geçtikçe birbirimizi tamamlaya başlıyoruz. Birbirimizin
oyununu, sahip olduğumuz özellikleri tanıyoruz. Ben onun stilini,
daha fazla gol atmak ve maçlar kazanmak için daha iyi öğrenmek
zorundayım. O, gerçekten çok kaliteli bir golcü.
Emmanuel Eboue ile aynı takımda oynamak seni mutlu ediyor mu?
[Soru tamamlanmadan onaylarcasına araya girerek] Onun burada olması
çok, çok ama çok fazla yardımcı oldu Galatasaray’a gelmem
konusunda. Manu, Galatasaray’ı seviyor. Geçtiğimiz sezon da onunla
konuştuğum zamanlarda kulüp hakkında hep olumlu sözler
kullanıyordu. Ondan Galatasaray hakkında her zaman güzel şeyler
duydum. Evet, o çok eğlenceli ve şakacı bir insan; ama buraya
gelirken onun sözleri kararımda etkili oldu.
Fildişi’ndeki tüm gençler seni örnek alıyor, Afrika kıtasındaki
insanlar için bir rol modelsin. Bu büyük bir sorumluluk, üstesinden
nasıl gelebiliyorsun?
Bu benim için çok büyük anlam ifade ediyor. Ve bunun gerçek
olduğunu görmekten ötürü kendimi şanslı hissediyorum. Gençler
kendilerini benim üzerimden tanımlamaya çalışıyor. Ben sadece
kendim gibi davranıyorum aslında. Ama burada önemli olan bir şey
var. Evet, onlar beni rol model olarak seçiyorlar kendilerine. Ve
şöyle düşünüyorlar: “Didier Drogba, hayalini gerçeğe
dönüştürebildiyse bunu biz de yapabiliriz, bunun için
çalışmalıyız.”
Sudan’daki soyunma odasında yaptığın konuşmaya nasıl karar
verdin?
Kalbimin en derinlerinden gelen bir istekti, ülkemizde
yaşananlardan dolayı kendimizi iyi hissetmiyorduk. Ve o an böyle
bir şey yapmak istedim. Bunun olması gerekiyordu; çünkü o günlerde
ülkeyi bir araya getiren tek unsur futboldu. O mesajın ardından
insanlar tekrar birbirlerini dinlemeye, anlamaya başladı. Bazı
müzakereler sonucunda uzlaşılan noktalar oldu. Silahlar yere indi.
O maçı takiben ülkemizde barış daha gerçekçi bir hâl aldı.
Milli Takım ile Bouake’de oynadığın Madagaskar maçı senin için ne
kadar özeldi, sahaya adımını attıktan sonra gördüğün kalabalık
karşısında hangi duyguları yaşadın? Yıllar sonra iki grup, düşmanca
olmayan bir ortamda yan yana oturuyordu…
Gurur doluydum, onur duyuyordum. Başkan’a ödülle birlikte
Bouake’ye, Fildişi Sahili’nin diğer tarafına giderek iç barışa
katkıda bulunmak istediğimmi iletmiştim. Orası da bizim ülkemizin
topraklarıydı. Ve orada bizi destekleyen, kalbi bizimle atan ve
bizim başarımızla göğsü kabaran binlerce insan vardı. İki ay sonra
Bouake’ye gittik, orada Madagaskar’a karşı oynadık. Olağanüstü bir
atmosfer oluşturulmuştu. Bizim için harika bir maç oldu, 5-0
kazandık, ben de son golü attım; ama daha önemlisi o gün ülkemiz
adına önemli bir adımdı. Harika bir histi. Ülkedeki karışıklık
esnasında birçok insan Bouake’den kaçmıştı, evlerini terk etmişti.
Ama bu maçtan sonra insanlar, “Didier Drogba, Kolo Toure, Yaya
Toure, Salomon Kalou… Hepsi orada. Bu, savaşın bittiği anlamına
geliyor demek ki” diye düşünerek evlerine geri dönerek Bouake’de
yaşamaya devam ettiler. Dolayısıyla bir futbol maçından veya alınan
üç puandan fazla anlam içeriyordu. Herkes için güzel bir gündü.
Fildişi Sahili Spor Bakanı Geoffrey Baillet, “Biz politikacılar, en
iyi üniversitere gittik. İyi eğitimler aldık; ama konu barışa
gelince çuvalladık. Didier Drogba, bilinmeyen bir yerden geldi.
Şimdi o bizim dünyaca ünlü kahramanımız. O ülkesi için büyük bir iş
yaptı” demişti. Sen futbol sayesinde insanların neler
başarabileceğini düşünüyorsun?
Futbol sayesinde birçok şeyi başarabilirsiniz. 1998 FIFA Dünya
Kupası’nı hatırlayın, ABD – İran maçını. Biz futbol aracılığıyla
ülkemizdeki o kötü sürecin kesin olarak durmasına bir katkıda
bulunabildik. Futbol, barışın en büyük elçisidir. Evrensel bir
özelliği vardır. Futbol her yerde aynı dili konuşur. Burada futbol
oynarsınız. Aynı oyuna Japonya’da, Güney Amerika’da, hatta
Kanada’da bile devam edebilirsiniz. Futbol, dünyadaki tüm insanları
aynı noktada birleştirebilen tek unsurdur. Futbolla
başaramayacağını bir şey yok. Afrika’da futbol, evet, bir din gibi;
ama dünyanın her yerinde futbol büyük anlam taşıyor.
Sen milyonları etkileyebilen bir lidersin; ama nereden geldiğini
asla unutmuyorsun. Hayatın boyunca kazandığın tüm kupaları, attığın
golleri, bireysel ödülleri hatırla. En önemli başarın ülkendeki
barış için yaptığın katkı olabilir mi?
Ben Fildişi Sahili’nde doğdum. Nereden geldiğimi asla unutmadım.
Köklerime, tarihime kesinlikle saygısızlık yapmadım. Bugün
ulaştığım noktada sadece Fildişi Sahili’ne ait bir insan olmadığımı
biliyorum. Afrika kıtasındaki tüm insanların tıpkı Samuel Eto’o,
Michael Essien ve diğer büyük oyuncular gibi benimle de gurur
duyduklarının farkındayım. Bunun sorumluluğunu taşıyorum. Ve
kendimi gerçekten şanslı hissediyorum. Nereden geldiğimi, nerelerde
yetiştiğimi ve kimler tarafından büyütüldüğümü hep aklımda tuttum.
Ülkedeki o sürecin sona ermesine en ufak bir katkıda bulunduğum
için de çok mutlu oluyorum.
Didier Drogba Vakfı’nı hangi amaçlarla kurdun, arkasındaki hikâyeyi
anlatabilir misin?
Bu çok uzun bir hikâye aslında. Ama herkes için anlaşılır olması
adına kısaltabilirim. Bu vakfı kurmaya Fildişi Sahili’ndeki
insanların daha iyi şartlarda yaşayabilmesi, karşılaşılan sağlık
sorunlarının aza indirgenmesi amacıyla karar verdim. Buna göre;
vakfın topladığı paralar ve sahip olduğu gelirler tamamen
Abidjan’da klinikler kurulması için kullanılacaktı. Savaş sürecinde
insanlar zarar görmüşlerdi. İlaçlar çok pahalıydı. Ve herkes iyi
bir tedavi görmek için yurt dışı seyahati yapabilecek kadar şanslı
değildi. Ben ülkedeki sağlık şartlarının iyileştirilebilmesine bu
vakfı kurarak yardımcı olmaya çalıştım. Sponsorlarım bana yardımda
bulundu [Didier Drogba, bireysel sponsorları olan Pepsi, Nike ve
Orange firmalarından kazandığı tüm parayı Didier Drogba Vakfı’na
bağışlıyor, basın danışmanının söylediği şekilde, aldığı her
peniyi]. Chelsea, kulüp olarak destek verdi. Londra’da üç kez
dernek gecesi düzenledik. Bu sayede vakfa ciddi bir maddi kaynak
sağladık. Ama hâlâ yeterli değil maalesef; çünkü insanlar hasta
olmaya devam ediyor. Bunların üstesinden gelebilmek için çok fazla
paraya ihtiyacınız var. Yine de mutluyum, Mart ayı başında bir
klinik inşasına başladık. Onun çalışması devam ediyor, umarım daha
fazlası da olacak.
Futbola dönelim… Ünlü gol sevincini ilk olarak ne zaman yaptığını
hatırlıyor musun?
[Uzun süre düşündükten sonra] Bu garip; çünkü hatırlayamıyorum
[Gülüyor]. [Chelsea’de olabilir mi?] Hayır, Marsilya’dayken de iki
elimi yana doğru açarak kutluyordum attığım golleri. Ama şunu
hatırlıyorum: Marsilya taraftarı benim için özel bir şarkı
söylüyordu. Ve ben o sesi duyduğum anda sahip olduğum tüm gücü
onların mutlu olabilmesi adına bir an önce harcamak için hazırdım.
İngiltere’ki ilk sezonumda Chelsea taraftarı bana farklı bir
şarkıyla destek veriyordu. İkinci yılımda onlar da Marsilya’daki o
tezahüratı öğrenmişlerdi. Nereye gidersem, gideyim. Kulaklarımda
sürekli o ezgi vardı. İstanbul’a geldiğimde ise yepyeni bir
tezahüratla karşılaştım: “OoOoO Di-di-er D-rog-ba!” Bu da hoşuma
gidiyor.
Marsilya ve Chelsea’deki daha mı hoştu acaba?
Evet, onu tercih edebilirim. Dokuz sene boyunca kulaklarımda o
sesle oynadım [Gülüyor].
UEFA ŞL’deki Real Madrid eşleşmesiyle ilgili nasıl bir beklenti
içindesin?
Real Madrid eşleşmesi benim için çok özel iki maça sahne olacak.
UEFA Şampiyonlar Ligi kariyerimdeki ilk maçı Santiago Bernabeu’de
Real Madrid’e karşı oynamıştım. O günü asla unutmayacağım, kendi
adıma farklı anlamları olan bir maçtı. Karşımızda Galacticos vardı.
Ben bir gol atmıştım; ama maçı 4-2 kaybetmiştik. Yine de
Şampiyonlar Ligi ile aramdaki özel ilişkinin başlaması açısında
önemliydi. Oraya geri dönmek gerçekten güzel olacak.
Galatasaray taraftarlarına nasıl bir mesaj vermek istersin?
Burada olmaktan ötürü çok mutluyum. Şu an için en iyi performansımı
sergileyemiyorum; ama hâlâ şampiyonluklar kazanabilecek
durumdayız.
Ve onlara şunu söyleyebilirim: Gelecek sezon kesinlikle farklı bir
hikaye olacak.
(İHA)