Domuz gribini medya mı körüklüyor?
Abone olDomuz gribi haberleri, özellikle temizlik ürünlerinin satışlarında büyük patlama yaptı. Peki medya bu işten ne kadar sorumlu?
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.
Doç. Dr. Zülfikar Damlapınar, domuz gribi ve benzeri salgın
hastalıklar konusunda medyaya büyük görevler düştüğünü söyledi.
Medyanın, senaryo merkezli bazı kurguların mevcut gerçeklikle
bağdaşmayabileceğini ifade eden Damlapınar,
hijyen amaçlı jel ve benzeri ürünlerin kısa sürede karaborsaya
düşmüş olmasının bu durumun en önemli göstergesi olduğunu
söyledi.
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.
Zülfikar Damlapınar, domuz gribi haberlerini değerlendirdi. Konuyla
ilgili açıklama yapar Damlapınar, domuz gribi ve benzeri
salgın hastalıklarda medyaya düşün ilk görevin, halkın yersiz ve
orantısız bir korku, endişe ve panik duygusuna kapılmamasını
sağlamak olduğunu söyledi.
İşte Damlapınar'ın açıklamasından bazı
bölümler;
Medyanın domuz gribine ilişkin mevcut yaklaşımının muhtemel
sonuçlar içinden en olumsuz senaryoya göre seçilmiş ve kurgulanmış
haberlere yer verdiği görülmektedir. Yani henüz gerçekleşmemiş de
olsa ortaya çıkması muhtemel karamsar tablo gerçekleşmiş gibi bir
durum algılamasına yol açmaktadır. Medya kuruluşlarından doğası
gereği toplumsal sorunlar hakkında sadece problemin şimdiki
boyutlarının değil gelecekteki muhtemel boyutları üzerinde de bilgi
ve fikir alt yapısı oluşturması beklenir.
Ancak sorunun ulaşabileceği boyutları ortaya koyarken bu boyutların
şuanda yaşanan gerçeklik olduğu şeklinde bir toplumsal yanılsamaya
yol açmaktadır. Örneğin risk gruplarında yer almayan bireylerin
yoğun şekilde korunma önlemlerine başvurması, maske kullanımının
yaygınlaşması, hijyen amaçlı jel ve benzeri ürünlerin kısa sürede
karaborsaya düşmüş olması bu durumun göstergesi olarak
değerlendirilebilir.
Medya için sağlık ne ifade ediyor
Toplumu derinden etkileyen birçok olay gibi domuz gribi benzeri
salgın hastalıklar da medyanın haber olarak değerlendirmekten
kaçınamayacağı konular arasındadır. Ancak bu tip olaylarda sorunun
kendisi kadar; medya kuruluşlarının konuya ayırdığı yer ya da
zaman, yer verme sıklığı, olayı aktarmada kullandığı söylem ve
yaklaşım da büyük önem taşımaktadır.
Toplumumuzda bireylerin sağlık ve hastalıklara ilişkin konularda
yeterli bilgi birikimine, eğitime ve bilince sahip olduğunu
söyleyemeyiz. Bu bakımdan medyanın sağlıkla ilgili konulardaki
sorumluluğu bir kat daha artmaktadır. Özellikle kamusal yarar
sağlama ilkesi çerçevesinde mevcut sağlık sorunlarına ilişkin
olarak halkın korku, panik ve endişeye kapılmasına neden olacak bir
yaklaşım ve söylemin medyadan yansımaması gerekir.
Haberlerde etik sorunlar
Medya organlarının sağlık konusundaki genel yaklaşımına
bakıldığında, diğer bir çok konuda olduğu gibi daha çok sansasyonel
boyutu olan ya da öyleymiş gibi sunulan, skandal ya da felaket
içerikli, ifrat-tefrit boyutlardan müteşekkil olduğu görülmektedir.
Dahası medyada sağlık içerikli konular üzerine yapılan içerik
çalışmaları dahilindeki iletişim araştırmalarının sonucunda;
abartı, çarpıtma, yorum, reklam amaçlı ya da bilgi eksikliği içeren
haberlere rastlanıldığı da tespit edilmiştir.
Domuz gribi veya benzeri salgın hastalık olaylarında medyanın
kamuoyu önderlerine, siyasal karar alan ve uygulayan yönetici
aktörlere ait görüşleri topluma yansıtması da büyük önem taşır.
Ancak bunu yaparken medyanın dikkat edeceği en önemli nokta
aktarılan görüşler üzerine spekülasyon yaratılmamasıdır. Örneğin
domuz gribine yönelik yapılan aşı hakkında aşılanacağını ya da
aşılanmayacağını belirten kanaat önderlerinin davranışları
övgü-yergi, yanlış-doğru tartışmasına yol açmayacak şekilde
yansıtılmalıdır. Çünkü ani gelişen ve bilim adamlarının da henüz
üzerinde yeterince fikir birliğine varamadığı konularda, sağlık
politikasını yönlendirenlerin, kanaat önderlerinin aynı kanaatte
birleşmesi mümkün görünmediği gibi yararlı da değildir. Bu bakımdan
bireylerin konuya ilişkin iradelerini özgürce ortaya koymaları için
fırsat tanınmalıdır.
Sağlık ve özgür irade
Sağlık ya da hastalıklarla ilgili konular özü gereği karmaşık ve
birçok durumda uzmanların da farklı yaklaşımlara sahip olduğu
konulardır. Bu konularda medyadan topluma yansıyan mesajlar ise
çoğu zaman tek tip olarak yapılandırılır, oysa toplum eğitim, yaş,
cinsiyet, algılama düzeyi, bilgi birikimi, değer yargıları gibi
birçok açıdan farklı bireylerden oluşur. Dolayısıyla medyanın bu
bakımdan mesajlarını yapılandırırken aynı mesajın yediden yetmiş
yediye, eğitimlisinden yüksek eğitimliye, yoksuldan zengine farklı
şekillerde ulaşabileceğini göz önünde bulundurması gerekir.
Örneğin, medya söylemine göre domuz gribinde aşı başlangıçta önemli
bir çözüm olarak gösterilmiştir. Bunun bilimsel gerçeklikle
bağlantısı bulunmakla birlikte bireylerin buradan çıkardığı sonuç
muhtemelen herkesin aşı olması gerektiği olacaktır. Ancak bilim
adamları bu konuda risk faktörleri açısından farklı yorum ve
değerlendirmelere sahiptir. Dolayısıyla herkesin aşı olması
gerektiği şeklinde oluşan kamusal bir kanaat sağlıksız sonuçlara
yol açabilecektir.
Medyanın Uzmanları
Medyanın dikkat edeceği bir diğer konu da görüşlerine yer verilen
“uzman”ların niteliğidir. Özellikle sağlığa ilişkin sorunlarda
medyanın doğrudan uzmanlığı son zamanlarda yaptığı araştırma,
çalışma ve yayınlar ile ön plana çıkmış olmakla birlikte iletişim
kurma potansiyeli yüksek bilim adamlarına yeterli oranda söz hakkı
verilmesi gerekir.