Domuz gribi aşısı 'kaynana'ya yenildi
Abone ol26 ülkeden 1800 bilim insanı ve akademisyenin katıldığı Türk TORAKS Derneği 13’ncü Yıl Kongresi'nde çarpıcı açıklamalar yapıldı.
“H1N1 (Domuz Gribi) Pandemisi, Neler Öğrendik” konulu oturumda
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon
Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilimdalı Başkanı Prof. Dr.
Recep Öztürk, 2000’li yıllardan bu yana dünyada 30’a yakın büyük
salgın hastalık vakası gerçekleştiğini belirtti. 1918–1919
salgınında bazı kaynaklara göre 20 milyon, bazı kaynaklara göre ise
50 milyon insanın hayatını kaybettiğini hatırlatan Öztürk, “O dönem
antibiyotiklerin olmaması ve beslenme sorunları da etkili oldu.
1957 ve 1968’de de yine salgınlardan birer milyon insan hayatını
kaybetti” dedi.
Günümüzde Domuz Gribine karşı alınan önlemlerin de, bu tarihsel deneyime, verilere dayandırıldığını belirten Öztürk “Felaketin gerçekleşmediğine şükretmek lazım. Şimdi olası İstanbul depremine karşı önlemler alınıyor. İnşallah gerçekleşmez. Ama deprem 6 büyüklüğünde gerçekleştiği takdirde ‘vay biz niye 7,2’ye göre önlem almıştık’ diyemeyiz. Şimdi, geriye dönüp eleştirmek ise kolay” dedi.
Türkiye’de 6,5 milyon kişi domuz gribi oldu
Mart 2009’da Meksika’da başlayan ve dünyaya yayılan hastalığın, 213 ‘ten fazla ülkede, 18 binden fazla kişinin ölmesine neden olduğunu belirten Prof. Dr. Öztürk, “Ülkemizde ise 6,5 milyon kişinin enfekte olması, 13 bin 111 kişinin hastaneye yatması ve en az 627 kişinin ölmesi ile sonuçlandı” dedi. Salgın başlangıcında Sağlık Bakanlığı’nın 48 milyon doz aşı siparişi verdiğini belirten Öztürk, “23 Milyon doz alındı. Bunun da yaklaşık yarısı kullanıldı” dedi.
Adı “Domuz Gribi” olmamalıydı
Hastalığa “Domuz Gribi” adının verilmesinin yanlış olduğunu belirten Öztürk, bunun hastalığa ve aşıya farklı bir bakış açısı getirdiğini de kaydetti. Büyük yanlışlar yapıldığını belirten Öztürk “İletişim iyi yönetilemedi. Maske ve diğer dezenfektanlar yok sattı. Bunlardan rant sağlayanlar oldu. Haseki’de kırmızı koruma şeritleri çekildi” dedi. Öztürk, o süreçte halk arasında dolaşan; “aşılar kısırlık yapıyor”, “kobay olarak halkımız kullanılıyor”, “kestane, domuz gribini tetikler”, “aşı içinde domuz beyni, fare karaciğeri var” gibi traji-komik söylentilere de dikkat çekti. Her şeye rağmen, salgının halkın bazı açılardan bilinçlenmesine de önemli katkı yaptığını belirten Prof. Dr. Öztürk, “Topluma, el yıkama alışkanlığı kazandırdı. Hatta patronlar, çalışanlarına ‘hastaysan bu gün işe gelme’ deme noktasına dahi geldi” dedi.
Kaynanaya yenildik
Konuşmasında bizzat yaşadığı bir olayı da örnek veren Prof. Dr. Öztürk, bir akrabasının, kendisini arayarak ‘iki çocuğuna aşı yaptırıp, yaptırması gerektiğini’ sorduğunu belirterek, “Ben de ‘yaptırması gerektiğini’ söyledim. Gece, evini kaynana basmış. ‘Dayı mayı dinlemem ben. Torunlarımın 20 sene sonrasını düşünüyorum’ demiş. Sonuçta aşı yapılmadı. Kaynana hekimden güçlü çıktı” dedi.
Salgından önemli kazanımlar
Salgında Türkiye’nin önemli kazanımlar elde ettiğini belirten Öztürk “Örneğin Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Viroloji Laboratuarı ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Viroloji Laboratuarı, influenza konusunda dünya sağlık örgütü tarafından referans laboratuar olarak kabul edildi” dedi. Her şeye rağmen tehdidin unutulmaması gerektiğine de değinen Prof. Dr. Öztürk “Virüs, yarın öldürme riski yüksek bir şekilde karşımıza çıkabilir. Korunmaya yönelik önlemleri sürdürmeli ve disiplinli çalışmayı arttırmalıyız” dedi.