Doktora gitti 6 ay ömrün kaldı dediler! Belgesel hayata bağladı 'Ölüm çekiyor gibiydi'
Abone olADANA'da, rahatsızlanmasıyla hastaneye gittiğinde en yakın ‘aplastik anemi’ teşhisi konulup 6 ay ömrü kaldığı söylenen genç kız şoku yaşadı. 'En kötüsü uyumaktan çok korkuyordum' diyen genç kızın hayatına sihirli değnek gibi dokunan bir belgesel oldu. O günden sonra mücadeleye karar verdi ve pozitif düşünce, organik yaşam ile hastalığı geriletti.
İshal nedeniyle 2019 yılının Kasım ayında aile sağlığı merkezine
giden öğretmen Özge Bozkurt’un (32) kan değerleri düşük çıkınca
hastaneye sevk edildi. Önce dahiliye, sonrasında hematoloji derken
genç kıza, ‘kanser’ olabileceği söylendi. Hastaneye yatırılan genç
kıza, bir ay süren test ve tetkikler sonrasında dahi teşhis
konulamadı. Daha sonra en yakın ‘aplastik anemi’ teşhisi konulan
genç kıza doktoru ona 6 ay ömrü kaldığını söyledi.
Henüz hayatının baharında genç bir öğretmen olan Özge Bozkurt, hastalığı nedeniyle mesleğini bırakıp, çok sevdiği çocuklardan da uzak kaldı. 6 ay boyunca hastanede yatıp tedavi gördü, aradan günler, hatta yıllar geçti ama hastalığı yenemedi.
"Hastalığıma konulmuş yüzde 100 bir teşhis
yok"
Bugün 32 yaşında olan Özge Bozkurt’un yaşaması ise dünyada sadece
bir insana bağlı ve onun kemik iliği, genç kadını hayata bağlayacak
tek şey. Bozkurt, “Hastalığıma konulmuş yüzde 100 bir teşhis yok.
Kimi bunun ‘aplastik anemi’, kimisi ‘hipoplastik anemi’ olduğunu
söylüyor. Şu anki doktorum, ‘MDS’ yani ‘myelodisplastik’den
şüpheleniyor. Her üçü de birbirine çok benzeyen ve ayırt etmesi çok
zor bir hastalık. Ben bu hastalığımın üzüntü ve daha önce
geçirdiğim ‘parvovirüs B-19’ virüsünden kaynaklandığını
düşünüyorum” dedi.
"Adeta hapis hayatı yaşadım"
Bozkurt, “Tedavi sürecinde bağışıklık sistemini baskılayıcı bir
ilaç kullandım. Bu ilaç, nedeniyle bağışıklık sistemim
koruyuculuğunu kaybederken, hastalığı da çok ağır geçirdim. Algı
diye bir şey yoktu. Konuşamıyor, yürüyemiyor, görmekte zorluk
çektiğim gibi temel ihtiyaçlarımı daha tek başıma
karşılayamıyordum. Ciddi eklem ağrıları vardı. 6 ay boyunca evden
hiç dışarıya çıkamadım. Adeta hapis hayatı yaşadım” diye
konuştu.
Hastalığının tedavisi için önünde ‘ATG kemoterapi’ ve ‘kemik
iliği nakli’ gibi iki seçenek olduğunu anlatan Bozkurt, şöyle devam
etti:
ATG’de yüzde 50 şansım var ama ileride ilik nakli yapılmak istendiğinde başarı şansı çok düşüyor. Bu riski almak istemedim ve kemoterapiyi kabul etmedim. Hastalığımı kendi başıma yeneceğimi düşündüm. Ben tek çocuğum, bir kardeşim olma şansı da yok. Yaşamam dünyada sadece bir kişinin kemik iliğine bağlı. Yurtdışında yaşayan bu kişi, benim tek umudum. Bana uygun tek donör de o."
"Şifa’ adlı belgesel, hayatımı değiştirdi"
İzlediği bir belgeselin hayatını tamamen değiştirdiğini dile
getiren Bozkurt, şunları kaydetti: Hastalanmadan önce enerjiye pek
inanmazdım. Ama izlediğim ‘Şifa’ adlı belgesel, hayatımı
değiştirdi. İnsanların enerji, düşünce gücü ve inançla ölümcül
hastalıklardan kurtulduğunu, asla yürüme ihtimali olmayan birinin,
zihinsel gücüyle omuriliğini tamir ettiğini hayal ederek, nasıl
yürümeye başladığını izledim ve bu bende bir ilham oldu.”
"Sıfır bağışıklıkla yaşıyordum"
Bozkurt, “Kanımı bir mısır koçanı olduğunu hayal edip, onu kalbimde
düşünüp, koçandaki her bir mısır tanesini tek tek patlattım. Her
bir patlamada vücudumdaki beyaz kanın da çoğaldığını hayal ettim.
Ve hayallerim de gerçek oldu ve yavaş yavaş yürümeye başladım.
Hastalığım nedeniyle 6 ay boyunca evden hiç dışarıya çıkamadım,
çünkü sıfır bağışıklıkla yaşıyordum. Esaretim bitmiş, yeniden
hayatın olağan akışına kapılmıştım” diye konuştu.
"Kişinin içindeki kendi enerjisi her şeyin
başlangıcı"
Beslenme biçimini değiştirip, tamamen organik ürünlerle dengeli bir
beslenme sürecine girdiğini anlatan Bozkurt, “Psikolojik destek
aldım. Yoga ve meditasyona başladım. Pek halim yoktu ama hafifte
olsa egzersizler yapıyordum. Bioenerji ve reiki kursuna gidip
eğitim aldım. Kişinin içindeki kendi enerjisinin, her şeyin
başlangıcı olduğunu düşünüyorum. Bu eğitimle şifa buldum
diyebilirim” ifadesini kullandı.
Hepsini kendisi yaptı
Bozkurt, “Sağlıklı ve organik beslenirken, kendime tamamen doğal
ürünlerden kremler yapmaya başladım. İnternet üzerinden online
eğitim alarak, doğal ürünlerden diş macunumu, sabunumu, şampuanımı,
ağrı kesici krem ve nemlendirici gibi ürünleri tamamen kendim
yaptım. Arı peteği ve pamuklu iplerden mumlar yapmaya; tamamen
doğadan topladığım bitkilerle tütsüler yapmaya başladım. Balkonumu
aromatik bir bahçeye dönüştürdüm” dedi.
Yaptığı ürünleri önce arkadaşlarına ve yakın çevresine hediye olarak verdiğini, ancak artan talep nedeniyle bunu bir iş fikrine dönüştürdüğünü anlatan Bozkurt, “Yaptığım bu organik ürünleri satıp, kendi işimi kurdum. Evimin salonunu atölyeye çevirip, burada üretim yapmaya başladım. Ürünlerin çekimi için yine evde bir stüdyo bile kurdum. 2 yıldan bu yana da bu işi yapıyorum. Genç bir girişimci işkadınıyım” dedi.
"Hastalığımı yenip, hayatta kalacağıma çok
inandım"
“Her şeyin başı inanç” diyen Bozkurt, “Bir yıl neredeyse hiç
yürüyemedim, konuşamadım aşırı derecede acı çektim. İnanın ben bu
hayatta süründüm ve sürünmenin ne olduğunu anladım. İnsanlar şuan
benim içimdeki enerjiyi anlamıyor ama bana ikinci bir şans verildi.
Hastalığımı yenip, hayatta kalacağıma çok inandım. Ve bu inancım
beni hayata sıkı sıkıya bağladı. Şu an kendi ayaklarımın üzerinde
duran, güçlü bir kadınım” şeklinde konuştu.