Doğu Anadolu'da şarbon paniği
Abone olDoğu Anadolu'da "Şarbon" paniği yaşanıyor. Elazığ ve komşu illerinde sıklaşan şarbon vakaları, vatandaşları tedirgin etti. Uzmanlar yöre halkına şu uyarılarda bulundu:
Ölümle sonuçlanan bir hastalık olarak bilinen şarbonun, son
günlerde Elazığ'a komşu illerde ve son olarak da Elazığ'ın
Karakoçan İlçesi'nde görülmesi, yöre halkının tedirgin olmasına
sebep oldu. Hastalık hakkında fazla bilgi sahibi olunmaması
tedirginliği daha da arttırırken, uzmanlar erken teşhiste tedavi
şansının oldukça yüksek olduğunu belirtiyor. Şarbonlu hayvan eti
yiyen ve Bingöl'den Elazığ'a getirilen iki çocuğun sağlık
durumlarının da iyi olduğu öğrenildi. Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp
Fakültesi Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Sırrı Kılıç, son günlerde gündemde olan
şarbon hastalığı hakkında bilgiler vererek, üç çeşidi bulunan
hastalığın dünyada ve Türkiye'de en çok görülen şeklinin deri
şarbonu olduğunu söyledi. Şarbonun, dünyada gittikçe azalan bir
hastalık olmasına rağmen, Türkiye'de hala bazı bölgelerde
görüldüğünü belirten Kılıç, "Şarbon, ot yiyen hayvanların hastalığı
olup, hasta hayvanlardan insanlara bulaşan zoonotik bir enfeksiyon
mikrobudur. Hastalık, hayvanlardan insanlara ya direkt ya da
endirekt yolla bulaşır. Şarbon basili, dış hava koşullarına
dayanıksız olduğundan kısa sürede spor şekline dönüşür ve doğada
uzun süre canlılığını sürdürür. Bu sporların, insan vücuduna giriş
yerine göre deri şarbonu, akciğer şarbonu ve gastrointestinal
şarbon olmak üzere üç şekli vardır. Bu yerleşim yerlerinden
herhangi bir şekilde mikrobun kana veya lenfe geçmesiyle sepsis
veya menenjit meydana gelip, öldürücü klinik tablolar gelişebilir.
Yalnız dünyada ve ülkemizde en çok görülen şekli deri şarbonudur"
dedi. ERKEN TEŞHİS, ÖLÜM RİSKİNİ ORTADAN KALDIRIYOR Şarbon
hastalığının belirtileri konusunda da bilgiler veren Prof. Dr.
Kılıç, şunları kaydetti: "Deri şarbonu, mikrobun deriye
bulaşmasından 1 ile 7 gün sonra deride kaşınma ve yanma ile başlar,
sonra kırmızı ufak bir kabartı şeklini alır. Bir iki gün içinde
lezyon genişler ve içi sıvı ile dolar. Daha sonra ortası çökük
siyah bir yara haline gelir. Yüz ve boyun bölgesinde yerleşen
şeklinde ödem fazladır ve zamanında tedavi edilmezse hastalık,
ölümle sonuçlanabilir. Akciğer şarbonu, mikrobun spor şekillerinin
solunması ile başlangıçta hafif ateş ve kırgınlıkla başlar, 2- 3
gün içinde ateş yükselir, nabız hızlanır ve öksürük, nefes darlığı
ve morarma başlar. Hastada şuur bulanıklığı ve koma gelişerek
ölümle sonuçlanır. Gastrointestinal (mide-bağırsak) şarbonu,
mikropla bulaşmış et ve diğer gıdaların yenmesi veya içilmesiyle
mukozada lezyonlar oluşur. Bu lezyonlar, ağızdan başlayarak bütün
bağırsaklara kadar yerleşebilir. Hastalarda bulantı, kusma, karın
ağrısı ve kanlı ishal gelişir. Klinik gittikçe ağırlaşarak hastalar
kaybedilebilir. Şarbon menenjit ve sepsisi, deri, akciğer ve
bağırsak şarbonundan sonra mikrobun kan veya lenf yolu ile
yayılması sonucu oluşur. Sepsis de, daha çok iç organ şarbonundan
sonra gelişir ve hastalık, ölümle sonuçlanır" dedi. Şarbon
mikrobundan korunmada en etkili yöntemin hayvanların ve risk
altında olan insanların aşılanması olduğunu ifade eden Kılıç,
"Hastalığın hafif ve erken başgösterdiği hastalarda tedavi şansı
çok yüksektir ve penisilinle kolaylıkla tedavi edilirler. İç organ
şarbonlarında tedavi daha zordur ve hastalık, çoğunlukla ölümle
sonuçlanır. Hastalıktan ölen hayvanların etlerinin yenmemesi ve
derin gömülmesi sağlanmalıdır. Hasta hayvan etlerini bilmeden yiyen
veya enfekte tozları soluyan, hastalık belirtileri henüz ortaya
çıkmamış kişilere koruma amaçlı antibiyotik verilmesi hayat
kurtarıcı olabilir. Hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımıza,
hayvanlarını mutlaka aşılatmalarını tavsiye ediyoruz. Eğer
hayvanları hastalanmışsa ve bunlar kesiliyorsa, kendilerinin
yemediği sağlıksız etleri başkalarına da satmamalarını tavsiye
ediyoruz" dedi. Kılıç, şarbonlu hayvan eti yiyen ve Bingöl'den
Elazığ'a getirilen iki çocuğun sağlık durumlarının da iyi olduğunu
belirterek, "Bingöl'den gelen ve şarbonlu hayvan eti yiyen iki
çocukta hastalık, bademciklerinde yara şeklindeydi ve erken
tedaviye başlanmıştı. Bu bakımdan şanslı olan çocukların şu an
sağlık durumları çok iyi" dedi.