Doğan'a yalancı diyen gazeteci
Abone olRadikal muhabiri Şehnaz Pak'la ilgili bilgiler gazetecileri birbirine düşürdü. Zülfikar Doğan kendisini yalancılıkla suçlayan yazara kızgın. Peki, Doğan hangi yazara kızgın?
Zülfikar Doğan Akşam gazetesindeki adlı köşesinde kendisine
yalancı diyen hangi gazeteciye kızgın? Geçirdiği kazada hayatını
kaybeden Radikal muhabiri Şehnaz Pak'ın ölümü yazarları karşı
karşıya getirdi. Peki Şehnaz Pak'ın ölümü neden gazetecilerin
arasını açtı? İşte kıyameti koparan yazı ve Doğan'ın cevabı:
Zülfikar Doğan, tecrübeli ve 'dürüst' diye bilinen bır gazeteci. O
kadar 'dürüst' ki, Star televizyonunda çalıştığı dönemde, patronu
ona zamanın Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Ali İhsan İlkbahar'ı
gece gündüz kamerayla izlemesi talimatını verdiğinde, çalıştığı iş
yerinden ayrılıyor. Bu davranışıyla da, gazeteciler arası
kahramanlık ve dürüstlük liginde bir anda en üst sıralara
tırmanıyor. Evet, bir yerlere tırmanılıyor ama galiba en zoru o
tırmanılan yerde durmaya devam edebilmek. Bütün meslek yaşamı
boyunca aynı dürüstlüğü, aynı adilliği, zaman zaman duygularına
yenilmek pahasına da olsa aynı 'kahramanlığı' sürdüremezseniz, bir
zamanlar tırmandığınız o yere nasıl geldiğinizi de sormaya başlar
insanlar. Zülfikar Doğan bir süreden beri Akşam gazetesinde köşe
yazıyor. Köşenin adı da anlamlı: 'Tükenmez Kalem. '
9 Kasım günü bu köşede bir yazı çıktı. Başlığı, '29 yaşında stajyer
her derde çare, kendi derdine biçare' olan bu yazı, kendine
'gazeteci' diyen ve her fırsatta 'en dürüst' olduğunu iddia
etmekten de çekinmeyen bir insanın, salt bir polemik uğruna
nerelere kadar alçalabileceğinin maalesef çok açık bir delili.
'Gazeteci'nin vasıflarını anlatmama gerek yok ama bir basit
prensibi hatırlatmama Izin verin: Yazdığınız haberler DOĞRU olacak,
yazdığınız yorumlar da bu DOĞRU haberlere bina edılecek.
Bir başka basit prensibi daha hatırlatacağım. Bunun gazetecilikle
ilgisi yok, herkes için geçerli bir prensip bu: Okuduğunuzu
anlayacaksınız. Zülfikar Doğan, 5 Kasım Cuma günü bır trafik
kazasında kaybettiğimiz Kültür Sanat Servisimizden, sevgili
arkadaşımız Şehnaz Pak ile ilgili olarak yazdığım ve 8 Kasım günü
Radikal'deki köşemde çıkan yazımdan kendince alıntılar yapmış.
Mesela şöyle diyor az önce başlığını ve tarihini verdiğim yazısının
başlarında: 'Gazetenin aracıyla 'işe giderken' kazada ölen muhabir,
29 yaşında stajyer!' Zülfikar Doğan'ın Şehnaz Pak'ın 'stajyer'
olduğunu nereden çıkardığını bilmiyorum; çünkü Şehnaz stajyer
değildi, gazetemizin 212'den kadrolu elemanıydı.
Yani Zülfikar Doğan'ın yazdığı, büyük harflerle YALAN. Ve bütün
yazısı bu YALAN üzerine kurulu olduğu için köşesinde çıkan yorumun
tamamı da dayanaksız. Peki Zülfikar Doğan neden böyle bir yalan
söylüyor? Bu yalanın ardındaki psikolojik sebepleri bilemeyeceğim,
onlar beni aşar ama bir şeyi biliyorum: Zülfikar Doğan, benim
yazımı okuyup anlamadığı ya da anladıysa bile kasıtlı olarak
çarpıtmayı tercih ettiği için Şehnaz'ın Radikal'de stajyer olduğunu
yazıyor. Oysa dedim ya, Şehnaz stajyer değil, kadrolu
elemanımızdı.
Zülfikar Doğan'ın sözkonusu 9 Kasım tarihli yazısındaki en önemli
YALAN bu ama yegane YALAN bu da değil. Yine Doğan'ın köşesinden
okuyoruz: 'Gazetenin Umum Yönetmeni yazmış 'Hiç tanımadım
kendisini, okulu bitirmiş miydi, bitirmek üzere miydi, işe
gidiyordu. Hadi ne işe gittiğini de söyleyeyim, Haluk Bilginer'le
tiyatrosunda özel söyleşi yapacaktı.'' Zülfikar Doğan'ın sözde
benim yazımdan alıntıymış gibi tek tırnak içine aldığı bölüm bir
başka büyük YALAN. Nerede yazmışım 'hiç tanımadığımı' Şehnaz'ı?
Külliyen yalan. Hem de büyük harfle: YALAN. Düşünün ki, bu kadar
kolay ortaya çıkabilir bir konuda bile yalana başvurmaktan
kaçınmayacak derecede fütursuz olanlar, kontrolü o kadar da kolay
olmayan konularda kim bilir başka ne yalanlar söylüyor, o yalanlar
üzerine kim bilir ne gösterişli yorumlar bina ediyorlar?
İsmet Berkan
İBRET-İ ALEM İÇİN, AH İSMET AH...
Radikal Gazetesi Yönetmeni, arkadaşım, meslektaşım İsmet Berkan'ın
Avukat'ı aracılığıyla, Noter vasıtasıyla, Basın Kanunu uyarınca
gönderdiği Cevap ve Düzeltme metni yukarıda. Noktasına virgülüne
dokunmadan. Aslında bir telefon etse yeterdi, ama birileri
doldurmuş anlaşılan. Sağolsun meslekteki, 'Tecrübe ve
dürüstlüğümden' girmiş, methiyeler düzmüş, Star'da 11 yıl önce
yaşanmış olaylarla meslek ilkeleri için gösterdiğim çabalarla
'kahramanlık ve dürüstlük liginde en üst sıralara tırmandığımı'
belirtmiş, iltifat etmiş. (Doğrudur, bugün herkes çarşaf, çarşaf
yazarken, o yıllarda kimse Uzan ismini ağzına alamazdı, sanırım
İsmet Berkan ve pek çok gazeteci de buna dahildir. Kahramanlık
yapmadım. Mesleğimin ilkelerini ve onurunu korudum. İsmet Berkan
beni kahraman yaparak abartmış. Yine de teşekkürler. Yalnız
'düzeltme' gönderirken bari doğru yazsaydın İsmet! O yıllarda SPK
Başkanı Ali İhsan İlkbahar değil, Ali İhsan Karacan'dı. İlkbahar
Otomotiv Sanayicileri Derneği (OSD) Başkanıydı.) Bütün bu
iltifatlardan sonra da 'alçaklığımdan ve yalancılığımdan' çıkmış!
Köşemin adının 'Tükenmez Kalem' olmasının 'anlamlı' olduğunu
yazmış! Nedeni, 9 Kasım tarihinde bu köşede çıkan yazı. Radikal
Gazetesi'nin müteveffa muhabiri mekanı cennet olsun, genç
meslektaşımız Şehnaz Pak'ın stajyer olduğunu, yazmışım,
kadroluymuş! O yazıda ne rahmetli Pak'ın, ne Radikal'in ne de İsmet
Berkan'ın ismi geçiyor. Tipik bir 'yarası olan gocunur' hali! Hadi,
isim olmasa da mealen bu olayla, ilgili hissiyat cümleleri de
yazmış olabilirim. Sadece o değil, stajyerlerin, muhabirlerin
çilesini, çalışma koşullarını, sıkıntıları yazmışım. Kölelik
şartlarında çalıştırılan gazetecilerin biçareliğini, gazetecileri
işten atan, sendikayı sokmayan, kadrosuz, sigortasız, mesai
ödemesiz, çalıştıran, gazeteci hakkını arayınca, istenilen
sözleşmeyi imzalamayınca 'sürgüne yollayan' patronları yazmışım.
Yönetici ve umum yönetmenleri 'krallar'; stajyerleri, muhabirleri
'paryalar' gibi yaşayan medyayı da yazmışım. Şimdi ben İsmet Berkan
'okuduğunu anlamamış, ya da anladıysa da kasıtlı olarak çarpıtmış'
mı diyeyim? Neden bana karşı bu kadar öfkelenmiş İsmet Berkan?
Yazımda adı geçmese de rahmetli Şehnaz Pak stajyer değil de
kadroluysa bile bu gerçeklerin hangisi değişir? En azından Şehnaz
Pak'ın 'işe giderken gazete aracında öldüğü' artık yaşamadığı
gerçeği değişir mi? Keşke tüm gazetelerde, herkes kadrolu,
sigortalı olsa kötü mü? Niçin bunları yazmak alçaklık, ya da 'büyük
harflerle YALAN' dır? Kaldı ki eski OSD başkanını, düzeltme
metninde SPK Başkanı yapmışsın. Şimdi ben sana bunun için YALANCI,
ya da ALÇAK mı diyeyim İsmet? Der miyim? Olur mu İsmet? Belki metni
yazarken otomobilini yenilemeyi düşünüyordun, aklına OSD Başkanı
geldi. İnsanlık hali. Hepimiz insanız. Ama önce insanız.
'Bütün medyada stajyerler var, kadrosuz, sigortasız işe gönderilen.
Bu medyanın hali, halleri böyledir. Medya her derde çaredir, kendi
derdine biçare!' demişim. YALAN MI İsmet?
Bir telefon açıp 'kadroluydu,' demen yeterdi. Hakarete, hiddete,
kin ve nefrete, 'yalancı, alçak' demeye, değer miydi İsmet? Öteki
tarafta hepimiz kadrolu olmayacak mıyız?
YAZI:AKŞAM