Doğan hodri meydan dedi
Abone olBir Başbakan Erdoğan, bir Aydın Doğan... Bu kavga bitecek gibi gözükmüyor. Erdoğan'ın ardından Aydın Doğan'dan açıklama geldi;
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Beyoğlu İlçe
Kongresi’nde Aydın Doğan ve Doğan Grubu’yla ilgili sözleri üzerine
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan şu açıklamayı
yaptı:
BAŞBAKAN'A YAKIŞMIYOR
"Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Doğan Grubu’na karşı artık mutat bir uygulama haline getirdiği ve her hafta partisinin bir kongresinde tekrar ettiği mesnetsiz suçlamalar, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatına yakışmamaktadır. Demokratik bir ülkenin başbakanının, parti mitinglerinden bir medya grubunu hedef göstererek sindirmeye çalışması, kabul edilebilir bir tutum değildir. Tarih, bu tutumun vahim sonuçlarını gösteren pek çok örnekle doludur.
KAÇAKÇILIK İDDİASINI ATAN ÖZÜR DİLEMELİ
Sayın Başbakan, bugünkü parti kongresinde grubumuzu kağıt
kaçakçılığıyla suçlamıştır. Sermaye Piyasası Kurulu’nun 7 yıldır
sürdürdüğü incelemede kaçakçılık iddiası yoktur. Kaçakçılık
iddiası, bizzat Başbakan ve partideki yardımcısı tarafından
uydurulmuştur. Bu iddiayı atanlar özür
dilemelidirler. Aksi takdirde müfteri konumuna
düşeceklerdir.
EN UCUZ MALİYETLE BİZ TEMİN EDİYORUZ
Kağıdın pahalı alındığı iftirası ise 2001 yılında Uzan Grubu
tarafından ortaya atılmıştır. Doğan Grubu, buna karşı açtığı davayı
kazanmış, bunun iftira olduğu mahkeme kararıyla
kesinleşmiştir. Bir kez daha tekrarlıyoruz:
Türkiye’de gazete kağıdını en ucuz maliyetle temin eden
medya kuruluşu Doğan Grubu’dur. Bunu bütün belgeleriyle
kamuoyu önünde herkese ispat etmeye
hazırız.
DOĞAN GRUBU İDDİALARA YER VERDİ
Sayın Başbakan, bugünkü konuşmasında CHP lideri Sayın Deniz
Baykal ve eşinin malvarlığı ile ilgili iddialara Doğan Yayın
Grubu’nun yer vermediğini de öne sürmüştür.
Gerçekler bunun tam tersidir. Örnek vermek gerekirse, bu
iddialara ilişkin haber ve köşe yazıları Milliyet gazetesinin
3 ve 4 Şubat 2006 tarihli nüshalarında geniş bir şekilde
yayımlanmıştır.
Sayın Başbakan, Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey’in
, hakkındaki yolsuzluk suçlamalarına verdiği yanıtlara
Doğan Grubu gazetelerinde yer verilmediğini de ileri
sürmüştür. Bu iddia da temelsizdir. Belediye
Başkanı’nın savunması Milliyet, Posta, Radikal gazetelerinde ve
Hürriyet gazetesinin başyazısında ve internet sitesinde
yayımlanmıştır.
Bunlar yetmediği gibi, daha dün telefonda görüştüğüm Sayın Belediye
Başkanı’na konunun tam olarak aydınlatılması için özel bir
araştırma ekibini görevlendirdiğimi bildirdim. Keza,
Başkanı kuvvetli bir şekilde savunan köşe yazıları da
grubumuzun gazetelerinde çıkmıştır. Sayın Başbakan ne kadar
inkar ederse etsin, bu durum grubumuzdaki çok sesliliğin ve fikir
özgürlüğünün açık bir
kanıtıdır.
Sayın Başbakan, grubumuza karşı saldırılarını Almanya’da
görülen Deniz Feneri Derneği’ndeki yolsuzluk iddialarına
ilişkin dava haberlerinin gazetelerimizde yayımlanması üzerine
başlatmıştı. Geçen hafta partisinin Güngören ve Bayrampaşa
ilçe kongrelerinde yaptığı konuşmalarda, bu davayla ilgili hiçbir
beyanda bulunmayan Başbakan’ın, bugün nihayet
kendisini konuya girmek zorunda hissetmesi, bu saldırının
gerekçesini haksız kılmıştır. Sayın Başbakan’ın
sorumluların suçlarının kanıtlanması halinde en ağır
şekilde cezalandırılmalarını istemesi ve konuyu takip edeceğini
söylemesi memnuniyet vericidir. Bu sözleri saldırıya
geçmeden önce söylemesini çok arzu ederdim. Kendisinin bu
sevindirici adımı atması özgür ve bağımsız medyanın çok
olumlu bir katkısı olarak görülmelidir.
OKUDUĞU MEKTUPLARLA İLGİLİ ALNIM AÇIK
Bugünkü konuşmasında, Sayın Başbakan, benim kendisine
gönderdiğim bir mektuptan bazı alıntılar da yapmıştır. Bu
mektuplardan dolayı benim alnım açıktır. Kendisi, istediği
zaman bu mektupların tümünü kamuoyuna açıklayabilir. Ben
de Başbakan’ın bugün değindiği 19 Şubat 2008 tarihli
mektubumdan kısa bir paragrafı kamuoyuna sunuyorum:
“Sayın Başbakan, sizden şimdiye kadar hiçbir özel
talebim ve beklentim olmamıştır. Hiç kuşkusuz , hem bir işadamı,
hem de bir yayıncı olarak yasal haklarımı aramak
durumundayım. Herhangi bir ayrımcılığa tabi olmadan
gerek bürokrasi , gerek hükümet nezdinde yasal işlerim için izin
talebinde bulunmak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının bana verdiği
bir haktır.
Sizin de bu gibi normal işlemleri bir lütuf ya da bir cezalandırma
aracı olarak görmemeniz dileğimizdir. Bu, hem hukuk devletinin hem
de hükümetin bütün girişimcilere eşit mesafede davranmak durumunda
olduğu serbest pazar ekonomisinin bir gereğidir.
Mağdur olduğunu söylediğiniz kesimlerin hak ve
özgürlüklerini korumaya çalıştığınız kadar , benim de hakkımı ,
hukukumu korumak ve güvenliğimi sağlamak durumundasınız.
Bu, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak sizin
görevinizdir.”
MEZHEBİ GENİŞ, KARNI GENİŞ
Sayın Başbakan’ın bugünkü konuşmasında “mezhebi geniş,
karnı geniş” gibi yakışıksız ifadelere başvurmuş olmasını
esefle karşılıyorum. Bu seviyedeki bir üsluba cevap
vermek yerine, takdiri yüksek ahlaki hassasiyeti herkesçe malum
olan Türk halkına bırakıyorum.
Sayın Başbakan, konuşmasında kendisini eleştiren saygın
uluslararası basın örgütlerine de hakaret etmiştir. Türkiye ,
bu üsluba son olarak 12 Eylül askeri yönetimi döneminde tanık
olmuştu. Bu vahim benzerliği kendisine
hatırlatıyorum.
BAŞBAKANIN Kİ ÖLÇÜSÜZ GÜÇ GÖSTERİSİ
Devletin ve hükümetin tüm gücüne ve imkanlarına sahip olan ve
dokunulmazlık zırhı ile korunan Sayın Başbakan’ın, tek güvencesi
yasalar ve adalet olan bir kişi ve grubu bu şekilde hedef
almasının, imha planları yapmasının, suç kanıtı olduğunu iddia
ettiği bilgi ve belgeleri elinde tuttuğunu ifade ederek ağır
baskılara başvurmasının demokratik hukuk devletinde yeri
yoktur. Bu tarz bir siyaset anlayışı Cumhuriyet
Türkiyesi’nin hukuk ve demokrasi alanındaki kazanımlarına ters
düşmektedir. Sayın Başbakan’ın başvurduğu ölçüsüz güç
gösterileri, kişileri ve kurumları mağdur ederken, ne yazık
ki demokrasimizi ve devletin temelini de tahrip
etmektedir.
SİZİNLE TARTIŞMAYA HAZIRIM
Her hafta sonu bir parti toplantısında şahsımı ve grubumu
hedef alan tek taraflı konuşmalar yapan Sayın Başbakan’ a şu hususu
belirtmek istiyorum: Ben, sizin siyasi muhatabınız
değilim. İşim de siyaset değil. Benimle ne meseleniz
varsa, bir televizyon kanalında sizinle canlı yayında
tartışmaya hazırım.
MEDYAYA GÖZDAĞI VERDİNİZ
Bugünkü konuşmanızda sizi destekleyen medyadaki eleştiriler
seslere de tahammülsüz olduğunuzu gösterip, onlara da gözdağı
verdiniz. Ben, kendi grubumda görüşleriyle mutabık
olmadığım pek çok yazarla grubumuzun yayın ilkeleri çerçevesinde
beraber çalışmaya devam ediyorum. Sizin de kendi
medyanızdaki yazarlardan başlayarak bütün medyadaki yazarlara aynı
hoşgörüyü göstermenizi dilerim.
BU SALDIRILAR BİZİ YIDIRMAYACAK
Sayın Başbakan’ın bu saldırıları yayın grubumuzu
yıldırmayacaktır. Grubumuz, Deniz Feneri dahil tüm yolsuzluk
olaylarının üzerine gitme kararlılığından
vazgeçmeyecektir.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Avrupa Birliği’ne tam
üyelik iddiasındaki Türkiye’de Sayın Başbakan’ın yolunu
aydınlatacak olan isli fener ışıkları değil, hukukun üstünlüğüne
dayalı demokrasi ışığıdır.
KANUNİ HAK DIŞINDA BİR ŞEY İSTEYEN
NAMERTTİR
Sayın Başbakan’ın konuşmasının sonunda bize “bütün
vatandaşlarımız gibi eşit muamele göreceğimizden şüphe
duymamamızı özellikle vurgulamak istiyorum” mesajını
vermiştir. Ben de kendisine aynen şunu söylüyorum:
Başbakan’dan ve bürokrasisinden kanuni hakları dışında bir
şey isteyen namerttir. Sayın Başbakan’ın aynı eşitlik
hassasiyetini kendine yakın medyanın sahiplerine de göstereceğinden
emin olmak istiyoruz. Mesele budur."