Doğan Ciner'i muhatap kabul etmedi
Abone olTurgay Ciner'in 'teke tek' tartışma teklifine Aydın Doğan'dan cevap gecikmedi. Aydın Doğan Turgay Ciner'i muhatap kabul etmedi ve şöyle ekledi: Asıl mal sahibi gelsin!
Medya patronlarının gazete yazarları üzerinden sürdürdükleri
polemik iyice alevlendi. Önceki gün Turgay Ciner'in Sabah yazarı
Yavuz Semerci vasıtasıyla tartışma teklifine Aydın Doğan'dan sert
cevap geldi. Ciner'in tartışma önerisini 'oyun' olarak nitelendiren
Doğan, Fatih Altaylı vasıtasıyla Sabah'ın patronuna
"Muhatabım mal sahibidir, kiracı değil" dedi:
- ÖNCEKİ gün herkesi tartışmaya davet ederek ‘kalabalık’ bir ortam
yaratmak isteyen Sabah Gazetesi ekonomi müdürü Yavuz Semerci
dostum, dün ani bir ‘çark’ ederek ‘Dinç Bilgin’e gerek yok. Sadece
Aydın Doğan’la Turgay Ciner karşı karşıya gelip tartışsınlar. Hatta
isterlerse bunu Teke Tek programında yapsınlar’ diyor.
Bana gösterdikleri güvene teşekkür ederim.
‘İçime sinmeyen’ bu teklfi Aydın Doğan’a ilettim.
Aydın Bey’in yanıtı netti:
‘Fatih, bu teklifi anlayamadım. Ben ikisinin beraber gelmesi
kaydıyla bu tartışmayı yapacağımı söylemiştim. Tek şartım buydu.
Turgay Ciner neden Dinç Bilgin’le beraber gelmiyor. Dinç Bilgin’i
yanına almaya utanıyor mu, yoksa Dinç Bilgin’in benim ve halkın
karşısına çıkacak yüzü mü yok?’
Güldüm. ‘Aydın Bey ikisine birden hodri meydan dediniz. Turgay
Ciner tek başına gelmek istiyor. Son 2.5 yılı konuşalım diyor. Buna
ne yanıt vereceksiniz?’
Aydın Bey yine açık konuşuyor:
‘Bak bu bir oyun. Turgay Ciner karşıma oturup, kendi durumunu
legalize etmek istiyor. Bana göre Turgay Ciner henüz medya patronu
değil. Kiracı. Karşıma çıkacak ve patron sınıfına yükselecek.
Hayır, yok öyle şey. Oranın sahibi Dinç Bilgin. O gelecek.
İstiyorsa yanında kiracısı Turgay Ciner de olsun. Dinç Bilgin
geçmişi, gazeteyi bana nasıl satmak istediğini, benim nasıl
almadığımı, onlara ne yardımlar yaptığımı anlatacak. Devlete olan 1
milyar dolar borcunu nasıl ödeyeceğini açıklayacak. 2 milyon
dolarlık kiralarla bu borcu nasıl bitireceğinin açıklamasını
yapacak!’
‘Yani Turgay Ciner’i muhatap almam diyorsunuz.’
‘Alırım ama bu haliyle almam. Turgay Ciner gidip devletle
anlaşacak. Değerini ödeyecek, Sabah’ın ve ATV’nin patronu olacak. O
zaman kendisini ilk kutlayan, gazete patronları arasına hoşgeldin
diyen ilk kişi ben olacağım. Ama şu an gazete patronu değil.
Haliyle gazete patronu sıfatıyla karşıma almam.’
Aydın Doğan’a Turgay Ciner’in son 2.5 yılı konuşmak istediğini
söylüyorum.
‘Başını konuşmadan sonunu nasıl konuşacağız. Dinç Bilgin devletin 1
milyar dolarını son 2.5 yılda hortumlamadı ki. Son iki buçuk yılı
konuşmak için, önce o 2.5 yıla gelirken yapılan soygunu konuşmak
lazım. Devlete olan borç, millete olan borç son 2.5 yılda oluşmadı.
Son 2.5 yıl sadece bu borcun üzerine yatıp, devlete ödememe,
devletten mal kaçırma dönemidir.’
‘İkisi beraber gelirse konuşur tartışır mısınız?’
‘Kardeşim, ben net konuştum. İkisi beraber gelecek. Açık açık,
nerede isterlerse orada. Ama bunların niyeti başka. Beni
kendileriyle muhatap edip, yaptıkları işi meşrulaştırmaya
çalışıyorlar.
Ben bu oyunları yutmam. Ben bunları bu halleriyle muhatap alır,
bunlarla sadece bugünü konuşursam, ben de bunların yaptığı vurgun
suçuna ortak olmuş olurum. Son kez söylüyorum. İkisi beraber.
Nerede isterlerse orada. İddia ettikleri her konuda. Ama bu
tartışmadan kaçarlarsa o zaman bir daha onların hiçbir iddiasına
yanıt bile vermem. Onları yok sayarım. Ya hodri meydan deyip
gelecekler, ya da saklandıkları yerden devletin, milletin malını
yemeye devam edecekler.’
Değerli okurlar. Ben artık sıkıldım. Teklif net. Ya evet, ya
hayır.
Başka bir yazıya yanıt vermem, Aydın Doğan’ı da bir daha
aramam.
Cem Uzan’ın bantlarını yayınlamalı mıydık?
BAYRAMDAN birkaç gün önce Kanal D Haber Merkezi... Haber
toplantısındayız. İstihbarat şefi Salih Selçuk elinde kasetlerle
oturuyor.
‘Cem Uzan’ın babası ve kardeşiyle yaptığı telefon görüşmelerinin
kayıtlarını ele geçirdik. Müthiş’ diyor.
Dinliyoruz. Hürriyet’te bir gün önce yazılanların ‘ses
kayıtları’.
Gerçekten müthiş. Cem Uzan belli ki sarhoş. Sözler ağzında
yayılıyor. Sürükleyici bir konuşma. Ama içeriği zaten basına
yansımış. Hatta biz de Kanal D’de Hürriyet’ten alıntı yaparak
konuşmanın önemli bölümlerini ‘metin’ olarak vermişiz.
Fakat ses kaydının yarattığı efekt bambaşka.
Haber toplantı masasında benim dışımdaki 10 arkadaşıma teker teker
soruyorum:
‘Bu bantları yayınlamalı mıyız?’
10 net yanıt geliyor: ‘Evet yayınlamalıyız.’ Bantların yayınlanması
mutlaka rating getirecek. Çünkü ilginç. Ama haber değeri yok. Çünkü
içeriği zaten daha önce yayınlanmış. Yayınlanmasının kimseye
faydası da yok. Çünkü bu kayıtlar zaten devletin elinde var.
Mahkemeler delil olarak kullanacak. Biz bunları yayınlayarak
kimseye ‘gerçek’ bir fayda sağlamayacağız.
Aynı 10 arkadaşıma soruyu başka bir şekilde tekrarlıyorum:
‘Arkadaşlar annenizle, babanızla, sevdiklerinizle yaptığınız
konuşmaları, içeriği ne olursa olsun, bir televizyon kanalında
canlı canlı duymak hoşunuza gider mi?’
10 ‘Hayır’ yanıtı alıyorum. Birkaçı ‘Ama abi bunlar suç işliyor’
diyor.
Uzun uzun tartışıyoruz.
Sonunda kararı ben veriyorum:
‘Salih bantları ele geçiren arkadaşımıza teşekkür ederim ama bunu
yayınlamak benim vicdanımı rahatsız eder.’
Konu kapanıyor.
Çünkü ben legal veya illegal kayıt edilmiş ‘özel’ konuşmaların
televizyonda yayınlanmasının ‘ne kadar büyük bir rezillik’ olduğunu
biliyorum.
Bunun insanlıkla ne kadar bağdaşmadığını yakın çevremde
yaşadım.
Bu yüzden de böyle bir ‘ayıbın’ altında imzamın olmasını
istemiyorum.
Söz konusu kişi Cem Uzan bile olsa böyle bir muameleyi kimseye
layık göremiyorum.
Haberci olarak, televizyoncu olarak doğru mu yaptım bilmiyorum.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kendimizi dünyanın en önemli adamı zannetmediğimiz zaman.
Yazı: Fatih Altaylı
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr